Washington’da ‘Fotoğraflarla Türkiye’ Sergisi

Washington’da ‘Fotoğraflarla Türkiye’ sergisi

İznik’ten Doğubeyazıt’a uzanan tarihi, kültürel ve doğal zenginliklerimiz, National Geographic’in özel sergisinde…

İSTANBUL – 2001 yılı Nisan ayından itibaren Türkiye’de Doğuş Yayın Grubu bünyesinde yayın hayatını sürdüren, ülkemizin ve dünyanın en çok okunan dergilerinden National Geographic, Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik ilişkileri ve yatırımları görüşmek üzere Türk Amerikan İş Konseyi (TAIK) ile Amerikan Türk Konseyi (ATC)’nin işbirliğinde 25-28 Mart tarihlerinde Washington’da toplanan konferansa, Türkiye fotoğraflarından hazırladığı özel bir sergiyle renk kattı.
Konferansın gerçekleştiği Mandarin Hotel’in Hilwood salonunda açılan sergide, National Geographic’de bugüne kadar yayınlanan Türkiye fotoğraflarından oluşturulmuş özel bir seçkiye yer verildi.

Resepsiyonda, Washington’dan Türkiye’ye Sıcak Mesajlar
National Geographic Türkiye fotoğrafçılarının eserlerinden bu konferans için özel olarak oluşturulan serginin, 27 Mart Salı günü saat 17.00-18.00 arasında gerçekleştirilen resepsiyonuna ise, National Geographic Başkan Yardımcısı Terry Adamson ve yayın ekibinin yanı sıra, büyükelçilikler, konferansa gelen iş adamları ve Amerika Foreign Services Institute yetkilileri katıldı.

National Geographic Başkan Yardımcısı Terry Adamson, resepsiyona katılan Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ferit F. Şahenk’e verdiği bir hediyeyle, Türkiye’ye, tarihinden güncelliğe hangi bakış açısıyla yaklaştıklarını da özetlemiş oldu. Antika bir haritanın replikası olan ve “Avrupa” başlığını taşıyan haritada, Türkiye tam ortada yer alıyor. Ülkemizin uygarlıklara beşik olmuş, onların merkezinde yer almış tarihi karakterinin ve Avrupa’nın hep bir parçası olmasının National Geographic tarafından bu şekilde bir jestle vurgulanması, resepsiyona katılanların özellikle ilgisini çekti.
Terry Adamson, resepsiyona katılan konuklara seslenirken; Türkiye’nin tarihi ve doğasıyla eşsiz güzelliklere sahip olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Bu güzelliklerin fotoğraflarını yakalayabilen sanatçılar, National Geographic aracılığıyla onları binlerce insanla paylaşarak çok özel bir çalışmaya imza atıyorlar. Her şeyden önce onlara ve sergiyi buraya taşıyan dostlarımız ile resepsiyonumuza katıldığınız için sizlere çok teşekkür ediyorum. Türkiye, en güzel fotoğrafları yakalayabildiğimiz, en güzel paylaşımları gerçekleştirebildiğimiz ülkelerden biri olmakla birlikte NG’nin de en iyi yerel ortaklarından biri konumunda. Türkiye, stratejik, coğrafik ve tarihi özellikleriyle Asya ve Avrupa arasında bağ oluşturan çok özel bir ülke ve öneminin tüm dünya tarafından daha iyi anlaşılmasını umuyorum. Buradaki özel sergimizle, sıcak bir ülkenin doğasını ve insanlarını Washington’a taşıyabilmiş olmak bizi çok mutlu ediyor. Sergimizi keyifle izleyeceğinizi umuyorum.”

National Geographic, Türkiye’deki yayınına Doğuş Yayın Grubu bünyesinde 2001 yılı Nisan ayında başladı. İlk çıktığı günden itibaren Türkiye’nin en çok satan aylık dergisi olan National Geographic, 40 bin aboneye ve 110 bin tiraja ulaştı. Binlerce okur, National Geographic Türkiye’nin sarı kapağının arkasında, daha önce hiç görmediği şeyleri görme, daha önce hiç gitmediği yerleri ziyaret etme ve yeni dünyalar keşfetme fırsatı yakalıyor.

NG’nin Fotoğrafları ile Türkiye

Sergiden Fotoğraflar Türkiye’nin Zenginliğini Yansıtıyor
Doğu Beyazıt’taki İshak Paşa Sarayı’nın karlar altındaki eşsiz görünümünden İznik’in çinilerini canlandırmak için verilen emeğe; Aydın Aphrodisias’da Tetrapylon’un etrafını saran gökkuşağından, Trabzon’daki Sümela Manastırı’nın helikopterden çekilmiş özel görüntülerine; İstanbul’daki sultan kayıklarından Topkapı Sarayı haremine uzanan bu olağanüstü görüntüler, tarihimizi, kültürümüzü, doğamızı ve insanımızı birlikte anlatan bir zenginliğe sahip.

Sergi, National Geographic’te fotoğrafları yayınlanmış, Manuel Çıtak, Murat Düzyol, Tolga Sezgin, Alp Alper, Ali Tireli, Kemal Nuraydın ve Coşkun Aşar’ın fotoğraflarından oluşuyor.
Sergideki her fotoğrafın özel bir öyküsü var. Örneğin, Ali Tireli’nin Yerebatan Sarayı’nı, Coşkun Aşar’ın ise Aphrodisias’ı, farklı bakışlarını yansıtan objektiflerinden yakaladıkları fotoğraflar; bir yandan tarihle doğayı buluşturan eşsiz görüntüleri ortaya koyarken, diğer yandan arkalarında özel birer öykü de barındırıyorlar.

Coşkun Aşar’ın, Aphrodisias’ta çektiği, fotoğrafın o özel anları yakalayan duyarlılığını yansıtan anısı şöyle:
“Aphrodisias’a ilk defa gitmiştim. Bir şehir neden burada kurulur diye düşünüyordum. Aklım almıyordu, denize yakın değil, çevresinde özel birşey yok. Bunları düşünürken birden gökyüzü karardı ve yağmur yağmaya başladı. Hemen ardından yağmur durdu ve güneş yüzünü gösterdi; Tetrapylon’un etrafını bir gökkuşağı sanki bir taçmış gibi sarıverdi. Bütün bunlar benim o andaki düşüncelerime sanki doğanın bir cevabı gibiydi.”

Aynı zamanda derginin Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı da olan Kemal Nuraydın, Ali Tireli’nin Yerebatan’la ilgili fotoğrafının nasıl seçildiğini şu sözlerle anlatıyor:
“2006’da yayımlanan ‘Dünyanın 50 Harikası’ adlı Özel Sayı Türkçe’ye kazandırılırken, buradaki 10 şehirden biri olan İstanbul fotoğraflarının okuyucuyu tatmin etmekten uzak, klişe fotoğraflar olduğunu gördük. Bunları ABD’deki merkezimizden de onay alıp Türkiye’deki fotoğrafçılarımızın çektikleri fotoğraflarla değiştirmek istedik. Bu fotoğraf, özel ekteki İstanbul makalesinin açılış fotoğrafı olarak kullanıldı. Yerebatan Sarayı’ndaki sütunlardan ikisinin altında biri baş aşağı, diğeri yan olmak üzere Medusa başları bulunuyor. Bu Medusalar’ın Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra paganist döneme ait simgelerin önemini kaybedip burada görüldüğü gibi mimari unsur olarak kullanılmasının bir örneği olduğu düşünülüyor.”

 

Kaynak: www.ntvmsnbc.com
belgesi-1146

Belgeci , 2280 belge yazmış

Cevap Gönderin