Bu gunlerde yasadigimiz kuresel isinmanin yol actigi asiri sicaklardan dolayi Alibeykoy Baraji’nin kurumasi Maglova Kemeri’ni butun ihtisamiyla ortaya cikardi. Bilindigi gibi Maglova Kemeri, Turk halkinin ender yetistirdigi sanatcilardan Mimar Sinan’in eserlerinden biridir. Sinan bu eseri, Istanbul’un su probleminin cozumunun halkalarindan birini olarak insa etmisti. Bu vesileyle, Istanbul’un tarihteki su probleminin ilk defa genis capli olarak nasil cozuldugune baktigimizda, bu problemi cozen buyuk deha Mimar Sinan’in buyuk bir haksizliga ugradigini da hayretle gormekteyiz.
Fatih Sultan Mehmet Han tarafindan 1453’te fethedilerek Osmanli topraklarina katilan Istanbul, zaman icinde gittikce buyumeye basladi. Kanuni Sultan Suleyman donemine geldiginde, sehrin mevcut kaynaklari kalabalik nufusa yetmemeye baslamisti.
Bunun uzerine Kanuni Sultan Suleymen unlu Mimarbasisi Sinan’a Istanbul’un cevresindeki yer alti ve yer ustu su kaynaklarinin bir sekilde sehre getirilip getirilemeyecegi konusunda arastirma yapmasini istedi.
Sinan yaptigi arastirmalarda, bunun mumkun oldugunu, ancak suyun merkeze sevk edilmesinde insa edilecek su yollari ve kemelerin muazzam kaynaklari gerektirecegini rapor etti.
Osmanli en ihtisamli gunlerini yasadigi devirde, cok buyuk hazine gelirlerine sahip olan Kanuni’nin Istanbul’un su ihtiyacini karsilamak icin her turlu masrafi goze alacagi asikardi. Nitekim oyle oldu ve Mimarbasina sehri bol suya kavusturmasi icin ne gerekiyorsa yapmasi emrini verdi.
Harekete gecen Sinan Roma, Bizans ve Fatih donemlerinde kullanilan su yollari ve kemerleri tespit ederek kazi ve onarim calismalarini baslatti. Ancak, her buyuk isin engelcileri oldugu gibi, bu isin de muhalifleri dedikodu uretmekten geri kalmadilar.
Onlara gore, Istanbul gibi buyuk bir sehrin su ihtiyacini karsilamak imkansizdir. Bu sebeple, Mimar Sinan Osmanli hazinesinin kaynaklarini carcur etmekten baska bir yapmayacaktir. Bu sozler, Padisah’in yakin cevresine, hatta vezirlere kadar ulasir ve Sultan Suleyman’a "Mimarbasi daha ortada su yokken kuru topragi kazdiriyor. Devlet hazinesini carcur ediyor. Bu gidisle, halkin mali daga tasa yatirilacak ve ustelik Istanbul susuz kalmaya devam edecektir." seklinde arz edildi.
Buyuk bir cihan padisahi olmakla birlikte, Kanuni Sultan Suleyman da, etten ve kemikten yaratilmis bir insandi. Ister istemez cevresinin etkisinde kaliyordu. Nihayet, cok guvendigi Mimarbasini hesaba cekmek icin insaat alanina aniden cikageldi ve kizginlikla Mimarbasindan bahsettigi sularin nerede oldugunu sordu.
Mimarbasi calismalarinin sonuna yaklasmisti. Su her ne kadar, sehre kadar gelmemis olsa bile, civarda toplanmaya baslamisti. Padisahi oraya goturdu. Derelerden toplanan sular, yaz olmasina ragmen lulelerden akmaya baslamisti bile. Mimarbasi bu sularin kisla birlikte katlanarak sehre akacagini ifade edince, Padisah ikna olmus ve kizginligi gecmisti. Artik sarayina gonul rahatligiyla ve nice cami ve kopruleri basariyla insa etmis olan Mimarbasina guveni tazelenmis olarak donebilirdi.
Neticede, Mimar Sinan Uzun Kemer, Kovuk Kemer, Guzelce Kemer, Mudderiskoy Kemer ve Maglova Kemer’inden olusan muazzam su tesisleriyle Istanbul’u bol suya kavusturdu. Boylece Mimar Sinan bir daha basarisini daha ortaya koymus oldu.
Hikayemizin burasina kadar Istanbul’un bol suya ilk defa nasil kavustugunu gormus olduk. Ancak konuyla ilgili anlatacaklarimiz daha bitmedi. Kanuni Sultan Suleyman su boylesine pahali ve kiymetli oldugu icin bostanlara, yollara bosa akmasini istemedi ve ilk defa Istanbul’da halkin su ihtiyaclarinda kullanmasina yonelik "lule" dedikleri cesmeleri yaptirdi. Ayrica bazi sahislarin ozel kullaniminda olmasini onlemek, tum halkin faydalanmasini saglamak icin bir ferman yayinlamayi da ihmal etmedi:
"Istanbul meydanlarindaki umumi cesmeler halkin malidir. Hic kimse bu cesmelerden evine su alamayacaktir."
Bu fermanin tek istisnasi olacaktir. O da Istanbul’un su ihtiyacinin karsilanmasinda buyuk emegi olan Mimar Sinan’dir. Padisah’in emriyle Sinan’in evine Suleymaniye civarindaki bir cesmeden ozel olarak su baglanir. Boylece, Mimar Sinan o donemde evinde ozel suyu olan tek Istanbullu olur. Bu ayricaligi da calismalariyla hak etmisti. Kanuni Sultan Suleyman da, bu jestiyle, sanata, calisana ve basariya ne kadar cok onem verdigini dost dusman herkese gostermis oldu.
Kanuni Sultan Suleyman 1466 yilinda vefat etti. Mimar Sinan Turk tarihinin bu kudretli padisahindan sonra 22 yil daha uzun yasadi ve iki padisah daha gordu: II. Selim ve III. Murad.
Sinan’in 1488’de vefatina yakin yillarda olsa gerek. Onun su kemerlerini insa ederek Istanbul’u suya kavusturdugu 20-30 yil onceki hizmetinin unutuldugu gunlerde, hic beklemedigi bir sikayetle karsi karsiya geldi: "Eve su almak yasak oldugu halde, evine ozel su almisti." Yani Padisah’in fermanina karsi gelmekle suclaniyordu.
Mimar Sinan cok sasirmisti. Suyun Padisah’in karsi fermanina gelerek degil, aksine bizzat Cihan Padisah’inin Istanbul’a suyun getirilmesindeki hizmetlerinden dolayi, lutuf ve emriyle verildigine kimseyi ikna edemedi.
Cunku, devrin kadisi kendisinden evine ozel su cekilmesi konusundaki padisah fermanini gostermesini istiyordu. Ancak, Sinan’in "Ben o zaman Cihan Padisah’indan ferman istemekten hicap etmistim. Bu sebeple yazili bir ferman elimde yok" demesi kadiyi ikna etmiyordu.
Mesele, sonunda Divan’a aksetti. Orada bazi vezirler "Sinan Devlet-i Aliyye’ye buyuk hizmetler etmistir, birakin evinde suyu aksin" dediler.
Ancak bir kisim veziler ayni goruste degildi: "Bu Âl-i Osman’a hizmet eden sadece Sinan mi? Sinan gibi daha nice hizmet edenler vardir. Ya onlarin da evine ozel su verilsin, ya da Sinan’a da bu ayricalik taninmasin."
Sonunda Divan’in vardigi karar su oldu: "Sinan gibi diger hizmet edenlerin de evine su baglanamayacagina gore, Sinan’a verilen su kesilmeli, fakat simdiye kadar kullandigi su, fermansiz kullandigi icin bir cezaya mucip olmamalidir."
Evet, bir donem milletine devletine hizmet eden Mimar Sinan’a kocayinca bir cesmelik su cok gorulmustu. Hatta neredeyse, bir zamanlar kendisine odul olarak verilen bu ayricaliktan oturu cezaya da carptirilacakti.
Istanbul’u suya kavusturmakla kalmayan, ayrica Osmanli ulkesini 84 cami, 52 mescit, 57 medrese, 7 okul ve darulkurra, 22 turbe, 17 imaret 3 darussifa, 7 su yolu kemeri, 8 kopru, 20 kervansaray, 35 kosk ve saray, 6 ambar ve mahzen, 48 hamam gibi uc yuz elliyi askin yapiyla donatan bu buyuk insana sonraki nesillerin reva gordugunu izah etmek elbette zordur.
Bunu, en hafif tabirle, Koca Sinan’a yapilan inanilmaz bir vefasizlik ornegi olarak ifade edebiliriz. Sonuc itibariyla, Istanbul’un susuz gunlerinde kuruyan Alibeykoy Baraji’nda butun guzelligiyle ortaya cikan Sinan’in eseri Maglova Su Kemeri’nin tarihiyle ilgili yukarida aktardigimiz bilgilerde bir cok dersler yatiyor. Bu dersleri her okuyucu kendine gore bulacaktir. Ama bu derslerden en onemlisi, galiba, vefadir. Vefanin oldugu, emege ve hizmete takdir ve tesekkur edildigi donemlerde toplum yukseliyor. Aynen Osmanli’nin en ihtisamli donemi Kanuni Sultan Suleyman doneminde oldugu gibi. Buradan yola cikarak, toplumlarda vefa ile gelismislik arasinda bir baglantinin oldugunu ifade edebiliriz.
belgesi-1403