30 Ekim 1918’de, barışın ilk basamağı olan mütareke, Limni Adası’ndaki Mondros koyunda demirli ”Superb” adındaki İngiliz zırhlısında, Babıâli’nin murahhasları ile Müttefik devletler silâhlı kuvvetlerinin temsilcisi Amiral Calthorpe arasında imzalanmıştı. Bu iş birkaç saat içinde olup bitmişti. Olayı General Franchet d’Esperey’e bildirmek üzere gönderilen haberci ise, bilinmeyen bir sebepten ötürü, İngiliz hatlarında alıkonulmuştu. Bu tatsız olayın bir rastlantı sonucu olamayacağı düşünüldüğü sırada, aynı 30 Ekim günü Trakya’daki meşhur Fransız 122. Sokol Tümeni Meriç nehrini geçmiş bulunuyordu.
Bu birlik için Doğu Trakya’yı geçerek İstanbul’u almak nihayet birkaç günlük bir işti. Balkan fatihi General Franchet d’Esperey İstanbul’a girmek için ileri harekete geçmek üzere olduğu sırada, Kut-el-Amare’nin becerikli mağlubu General Townshend’in yıldırım hızıyla başlattığı müzakereler bir bomba gibi patladı. Fransız komutan mütarekeyi, ancak imzalandıktan sonra öğrendi. Bu, Ortadoğu’daki Fransız nüfuzuna indirilen ilk darbe oldu ve bunu öbürleri izledi.
Bunun arkasından da, zemin ve zamanı uygun gören İngiltere, kendi formülü olan İngiliz mandaterliği fikrini ortaya attı.
Böylece, hiçbir mantıklı düşünceye dayanmayan mütareke gerçekleşti. General Franchet d’Esperey yapılanı protesto etti, ama kimse dinlemedi. Amiral Calthorpe telâşından silâhsızlanma, askerî birliklerin dağıtılması, İttihat ve Terakki Partisi’nin bazı şeflerinin cezalandırılmaları gibi mağluplara zorla kabul ettireceği bazı esaslı şartları empoze etmeyi unuttu. Hiç beklenmeyen bu iyi niyet gösterisinin bütün şerefi İngiltere’ye aitti. Türkler bundan hakkıyla yararlanacaklarından şüphe etmiyorlardı. Onlar, müttefiklerin aralarındaki anlaşmazlıkların sebep olduğu yorgunluğun beklenmeyen bir barış getireceğini tahmin etmişlerdi. Müzakerelerde her iki tarafın eşitliği esas alındı ve Amiral Calthorpe Türklerin görüşünü âdeta benimsedi: ”Onlar askerî bir yenilgiye uğramadılar, ama haklı isteklerine kavuşabilecek bir çözüm elde etmek için silâhı bırakmaya razı oldular. Bu çözüm şekli ise mütareke anındaki sınırların aynen korunması, ülkelerinin toprak bütünlüğünün ve iktisadî bağımsızlığının tanınmasıdır” dedi.
İşte ilk müzakerede varılan sonuç budur.
Kaynak: Kurtuluş Savaşı Sırasında Türk Milliyetçiliği
belgesi-2634