1990’li yillarin basinda Microsoft’un en buyuk rakibi Apple firmasi idi. Apple, urettigi Macintosh bilgisayarlariyla uzun zaman kok sokturdu Microsoft’a. Apple, rekabetle kalmadi, Microsoft’u urunlerini taklit etmekle suclayip mahkemeye verdi. Her iki firma da mahkemelerde para ve zaman kaybettiler.
1997 yilina gelindiginde Apple zor duruma dusmustu. Herkes Apple’in iflasini bekliyordu. Ama o yil herkesin saskinlikla izledigi bir sey oldu: Microsoft Apple’a 150 milyon dolar yatirarak ortak oldu. Apple baska ortaklar da aldi ve zor durumdan kurtuldu.
Su anda Apple saglikli bir firma. Yine urunleriyle Microsoft’a kok sokturuyor.
1990’li yillarda Microsoft’a kok sokturen bir baska firma da Novell idi. O da urettigi urunlerle Microsoft’u sikistiriyor, o da Microsoft’u mahkemeye veriyordu. Gel zaman git zaman Novell de kotu durumlara dustu, piyasa payi %90’lardan %5’e kadar indi. Buna karsin gectigimiz yil Microsoft, Novell firmasi ile bir anlasma imzaladi ve Novell’in urettigi, dogrudan Microsoft’un isletim sistemlerine rakip olan Linux surumu olan Suse’ye destek verecegini acikladi. Yine dunya bu hamleyi agzi bir karis izledi. Novell o gunden bu gune yine Microsoft’a kok sokturen urunler cikarmaya devam ediyor, mali durumu duzeliyor.
Peki, Microsoft’un simdiki durumu ne? Gectigimiz hafta aciklanan rakamlar Microsoft’un 2007 yilinin ilk uc ayinda tarihinde gorulmemis satis ve kar rakamlarini yakaladigini gosteriyor. Microsoft’un en buyuk ortagi ise son 14 yildir dunyanin en zengin insani seciliyor.
Microsoft hep piyasadaki hakim konumunu (tekel konumunu) kullanarak rakiplerini ezmekle suclanmistir. Ama en azindan yukaridaki ornekler tersini gosteriyor: Microsoft rakipleriyle rekabet etmeyi sevdigi kadar onlari ayakta tutmayi seviyor. Bill Gates rakiplerin kendisini ve firmasini terbiye edici ozelligini takdir ediyor ve bu durumun devamini sagliyor. Bunun sonucunda yine kendisi ve firmasi kazaniyor.
Peki bunun Recep Tayyip Erdogan ile ilgisi ne?
Recep Tayyip Erdogan surekli olarak Ahmet Necdet Sezer’den sikayet etti: Cumhurbaskanligi makamini hukumete muhalefet eden, calismalarini engelleyen bir makam olarak gordu. Aslinda dogruydu da bu. Simdi ise kendisi ve partisi icin dikensiz gul bahcesi olusturmak icin Abdullah Gul’u Cumhurbaskanligi’na aday gosteriyor. Boylece Gul cumhurbaskani olacak, Arinc meclis baskani, kendisi ise basbakan. Sen, ben, bizim oglan hesabi. Halbuki Erdogan’a gereken kendisine cok benzeyen, ayni anlayisa sahip bir cumhurbaskani degil, kendisinin zitti bir anlayisa sahip, kendisine zorluk cikartacak bir cumhurbaskani. Boyle bir cumhurbaskani hukumeti, AKP’yi, Erdogan’i terbiye edebilir, zorlayabilir, yanlis yapmasini engelleyebilir.
Erdogan ne yapmaliydi?
Kendisinin en cok nefret ettigi kisilerin, kendisine en cok zorluk cikartacak kisilerin listesini cikartip listenin en yukarisindaki ismi aday gostermeliydi. Ornegin, Erdogan cumhurbaskani adayi olarak Deniz Baykal’i gosterseydi ne olurdu? Herkes agzi bir karis acik bu durumu izlerdi. Ordu bu secimi onaylardi, sivil toplum kuruluslari sapka cikarirdi, AKP’yi desteklemeyen vatandaslar rahatsiz olmazlardi. Baykal onu ve hukumeti surekli taciz ederdi; bazi yasalari veto eder, bazi atamalari onaylamazdi vb. Buyuk olasilikla bu engellemeler de yerinde olurdu. Basbakan ve hukumet olcusuz bir guc kullanamamis olurlardi. Peki, bunun sonunda kim kazanirdi? Ornek ortada; bu tur bir islemin sonunda kendisi ve AKP kazanirdi.
Erdogan basbakan olunca oglu onun cep telefonuna acilis mesaji olarak "Buyuklenme, senden buyuk Allah var" yazmis. Telefonu her actiginda bu yaziyi okuyup kendine gelmesini istemis. Ama basarili olmak, buyuk adam olmak bu tur yazilardan ote davranislar gerektirir.
Kaynak: www.muratyildirimoglu.com
belgesi-1459
0 kişi bu belgeyi faydalı buldu
0 kişi bu belgeyi faydalı buldu