”Medeniyetin ne olduğunu başka başka tarif edenler vardır. Bence medeniyeti harstan ayırmak güçtür ve lüzumsuzdur. Bu nokta-i nazarımı izah için hars ne demektir tarif edeyim:
a) Bir insan cemiyetinin devlet hayatında, b) Fikir hayatında, yani ilimde, içtimaiyatta (sosyal hayatta) ve güzel sanatlarda, c) İktisadi hayatta yani ziraatte, zanatta, ticarette, kara, deniz ve hava münakalâtçılığında (ulaşımcılığında) yapabildiği şeylerin muhassalasıdır (toplamıdır).
Bir milletin medeniyeti dendiği zaman hars namı altında saydığımız üç nevi faaliyet muhassalasından hariç ve başka bir şey olmayacağını zannederim. Şüphesiz her insan cemiyetinin hars, yani medeniyet derecesi bir olamaz. Bu farklar devlet, fikir, iktisadi hayatların her birinde ayrı ayrı göze çarptığı gibi bu fark üçünün muhassalası üzerinde de görülür. Mühim olan muhassalalar üzerindeki farktır. Yüksek bir hars, onun sahibi olan millette kalmaz diğer milletlerde de tesirini gösterir. Büyük kıtalara şamil olur. Belki bu itibarla olacak, bazı milletler yüksek ve şamil (kapsamlı) harsa, medeniyet diyorlar. Avrupa medeniyeti, asrı hazır medeniyeti gibi.
Hars mefhumunda (kavramında) milletlerin güç ve geç değişen bazı ırkî, fıtrî hasletlerine (yaratılış özelliklerine), karakterlerine hasrederler ve buna çok kıymet ve ehemmiyet verirler. Mesela, İstanbul’un zaptı hadisesini mütalaa ederken, diyenler vardır ki: Bizanslılar Türklerden daha medeni idiler, fakat Türklerin harsı kuvvetli olduğu için galip ve muvaffak oldular. Bu telâkki ve izah doğru değildir. Hakikatte Türkler Bizanslılardan hem daha medeni idiler, hem de ırkî karakterleri onlardan yüksekti. Medeniyet dediğimiz harsın, üç mühim unsurunu göz önünde tutarak hadiseyi mütalaa edersek, fikrimiz kolaylıkla izah edilmiş olur.
İstanbul’u zapteden Türkler devlet hayatında elbette Bizans İmparatorluğu’ndan çok yüksekti. Türklerin İstanbul fethinde inşa ve icat ettikleri gemiler, toplar ve her nevi vasıtalar, gösterdikleri yüksek fen iktidarı, bilhassa koca bir donanmayı Dolmabahçe’den, Haliç’e kadar karadan nakletmek dehası, daha evvel Boğaziçi’nde inşa ettikleri kaleler, aldıkları tedbirler Bizans’ı zapteden Türklerin fikir ve fen âleminde ne kadar ileri olduklarının yüksek şahitleridir. Bizans Prenslerinin Türk ordugâhlarında staj yaptıkları, her hususta ders aldıklarını da hatırlatmak isterim. Daha Atillâ zamanında Şarkî Roma İmparatorluğu’nun Türklerin haraçgüzârı olacak kadar siyasette ve askerlikte dûn (aşağı) mertebede bulunduğu malumdur. Bizans’ı zapteden Türklerin iktisadi hayatta Bizanslıların çok ilerisinde olduğunu izaha ise hacet görülmez. Hülasa, medeniyet harstan başka bir şey değildir. Hars medlûlünü seciye diyebileceğimiz karakter mefhumuna indirmemelidir. Bu arz ettiğim telâkki birbirinden ayrt edilmesi güç olan, medeniyet ve harsın tarif, izah ve anlaşılmasında kolaylığı da mucip olur.” (1930)
Kaynak: Atatürk’ten Yazdıklarım
belgesi-2606