Osmanlı hükümetinin, aracılık etmeleri için büyük devletlere başvurmaları:
Yine Lüleburgaz vuruşmasına ve işbu yenilmenin sonuçlarına gelelim:
1-2.11.1912 gecesi Başkomutan Vekili Nâzım Paşa, Çerkesköyü’nden Sadrazam Kâmil Paşa’ya şu teli çeker (1).
”Kırkkilise (Kırklareli) ricatından (çekilmesinden) ve karargâhı umuminin Çerkesköyü’ne muvasalatından (varışından) sonra ordunun mürekkep bulunduğu altı kolordu, 1 ve 2’nci Şark (Doğu) Ordusu namıyla ikiye taksim ve birincisinin kumandası Abdullah, ikincisinin kumandası Ferik Hamdi paşalara (2) tevdi kılınarak 2’nci Şark Ordusu Vize havalisinde ve birinci Şark (Doğu) Ordusu da Karaağaç ve Lüleburgaz hattında tahşid edilmişti (toplanmıştır).
”Kırkkilise ricatı üzerine ordunun muhtel olan intizamının iadesine çalışılmış ve bir dereceye kadar muvaffakıyet hasıl olmuştu. 15 Teşrinievvel (ekim) tarihinde iptidar (acele) edip Bulgar ordusuyla ordunun bütün cephesinde dört günden beri devam etmekte olan muharebede 2’nci Şark (Doğu) Ordusu harekâtı taarruziyesinde muvaffak olarak hayli ilerlemiş ve 1’inci Ordu dahi mevkiini muhafaza etmiş olduğu halde muharebenin 3’üncü günü 1’inci Ordu’un sol cenahında görülen âsarı tezelzül (sarsılma belirtisi) üzerine Çerkesköyü’nden ele geçen 9 tabur ve bir batarya top mezkûr cenaha (adı geçen tarafa) acilen sevk olunmuşsa da kolorduların esbabı mücbireye müstenit olmaksızın (zorunlu bir gerekçeye dayanmaksızın) ricata başlamaları üzerine mezkûr 1’inci Ordu Kumandanlığı’nca karargâhı umumiye sormaksızın ricat etmeye emir verildiği işarından anlaşılarak sebat etmeleri hakkında tebligat ifa olunmuş olduğu halde kıtaatın çekilmekte oldukları anlaşıldığından evvelce işgal eyledikleri hattan 15 km kadar geride tevkif edilerek (tutularak) ikinci bir hattın işgal edilmesine sây olunmakta bulunmuştur. Bunda ne dereceye kadar muvaffakıyet hasıl olacağı şimdiden kestirilemez. Bu ahval dolayısıyla bazı kolordu ve fırka kumandanlarının tebdili icap ettiğinden (değiştirilmesi gerektiğinden) bu husus ayrıca arz edilecektir.
”Kırkkilise (Kırklareli) ricatı münasebetiyle ordunun vesaiti nakliyesinin kısmı âzamı elden çıkmış olduğundan temini iaşe ve ikmali teçhizat pek müşkül bir hal almış ve bu husus ademi muvaffakiyet esbabından (başarısızlık gerekçelerinden) birisini teşkil etmekte bulunmuştur.
”Garp (Batı) Ordusu’nun düçar (düşmüş) olduğu vaziyeti elime hasebiyle Makedonya’ya tecavüz etmiş bulunan Bulgar-Sırp kuvvetlerinin karşısında bunları tevkif edecek bir kuvvet kalmadığından işbu düşman kuvvetlerinin müddeti kalile zarfında (az zamanda) bu tarafa nakliyle Bulgarların bu cihetteki ordusunun takviye edileceği muhakkaktır. Vize havalisindeki kuvvei askeriyenin dahi ademi muvaffakıyeti (başarısızlığı) halinde ordunun vaziyeti pek ziyade kesbi müşkülat edeceği ve mamafih ordunun hali hazırıyla ve Çatalca hattının tahkimiyle müdafaaya teşebbüs olunacağı derkârsa (biliniyorsa) da ahvali maruzaya nazaran iktizayı halin şimdiden teemmül (ayrıntılı olarak) ve nazarı mütalaaya alınması.”
Nâzım Paşa bu tel ile henüz ”aman barış” demiyorsa da, düşüncesinin bu olduğunu sonda az çok anlatmaktadır. Bu tele ek olmak üzere Nâzım Paşa 2.11.1912’de Kâmil Paşa’ya şu teli çeker:
”1’inci Şark Ordusu’nun evvelce işgal eylemiş olduğu (Karaağaç-Lüleburgaz) hattından 15 km. kadar geride bir hatta çekilmekte olduğu ve fakat bunda ne dereceye kadar muvaffakıyet (başarı) hasıl olacağının kestirilemeyeceği arz olunmuştu. Filhakika mezkûr ordunun ekser kıttat ve efradı mezkûr hatta duramayarak daha gerilere gelmekte oldukları ve kolorduların kuvvetleri pek ziyade tenakus (çok azalma) eylediği ve bu suretle mezkûr ordunun intizamına halel geldiği işaratı cümleden anlaşılmıştır. Gerçi Vize havalisindeki 2’nci Şark (Doğu) Ordusu epeyce ilerlemişse de 1’inci Ordu’nun ahvali maruzasına binaen (durumunu belirtmeye dayanarak) işbu muvaffakıyetten istifade imkânı münselip olmuş (kalmamış) ve diğer taraftan Bulgarların bizim sol cenahımıza karşı sevkıyatı askeriye icra etmekte oldukları istihbar edildiği (haber alındığı) gibi Seyyitler istasyonuna kadar ilerlemeleri dahi ordunun sol cenahını tehdit etmekte bulunmuştur. Bulgarların işbu sevkıyatı askeriyesi bizim sağ cenahımız karşısındaki kuvvetlerini ve belki dahili memleketten getirdikleri ve ezcümle Makedonya’ya karşı bidayeti harpte (savaşın başında) tertip edip (düzenlenen) bizim Garp (Batı) Ordusu’nun hemen mefkut (bilinmeyen) bir hale gelmesiyle bu tarafa sevk eylemeleri tabii bulunan kuvvetlerini (1) ordumuzun sol cenahında tahaşşud eylemekte (toplamakta) olduklarını irae etmekte (ödünç vermekte) bulunmuş olduğundan ve 1’inci Şark (Doğu) Ordusu’nun ahvali mesrudesine (bildirilmesine) nazaran böyle hattı ricatı üzerine tevcih edilecek bir taarruza mukavemet edemeyeceği zahir (görünmüş) olduğundan ordunun inhizam veya esaretine mahal kalmamak üzere Çatalca hattı müdafaasına çekilmeye karar verilerek evamiri lazime ita olunmuştur (verilmiştir). Ordunun muntazaman mezkûr Çatalca hattına çekilmesine muvaffakıyet hasıl olursa avn ve inayeti rabbaniye (Allah’ın yardımıyla) ile orada istihkâmat arkasında muhafazai mevki edilmesi mümkün görülmektedir.
”İşbu ahval ve vaziyete nazaran Çatalca hattının müdafaasında henüz harben düçarı inhizam olmamış bir kuvvei askeriye elimizde bulundurulmuş olacağı cihetle bundan bilistifade bu işe devletçe bir netice verilmesi menutu reyi samii fahimaneleridir.”
Görüldüğü gibi Nâzım Paşa bu her iki telinde Lüleburgaz vuruşmasının son günlerini anlatmakta ve sonda işin artık askerlikle çözümlenemeyeceğinden siyasa ile bitirilmesi gerektiğini belirtmektedir.
O sırada ordunun durumunu Yarbay Nihat şöyle göstermektedir (1):
”Hakikatte 20 Teşrinievvel (ekim) (2) saat 10 dakika 30’da 1’inci Şark (Doğu) Ordusu bir avuç aç, cephanesiz, perişan bir cemaatten ibaretti; 2’nci Şark (Doğu) Ordusu denilen acip ve garip halita (karışım) ise daha 19 akşamı sağ cenahtan itibaren gayrikabili tevkif (tutulamayacak) surette çözülmeye başlamıştı. Bu vaziyeti lehe tadil edecek (çevirecek) surette müdahaleye muktedir toplu ve müteşekkil ve kuvvetli ihtiyat kıtası ise ortada yoktu.”
Yarbay Nihat’ın bu vuruşma üzerindeki genel düşüncesi aşağıdadır (3).
”Lüleburgaz meydan muharebesi, 15 Teşrinievvel 328 (28 Ekim-1912) günü Karaağaç Garp sırtlarında kendiliğinden nasıl başlamışsa başladığının altıncı günü olan 20 Teşrinievvel 328’de (2 Kasım 1912) de öylece kendiliğinden nihayet bulmuş oluyordu; kendiliğinden, çünkü bu muharebenin gerek ihzarı (görünüşü) ve gerek idaresi ve sureti hitamı (son biçimi) üzerinde tarafeyn büyük ve orta kumanda heyetleri hemen de gayri müessir kalmışlardı.
”Bulgar büyük sevk ve idaresinin bu baptaki ilk faaliyeti orduları ve fırkaları, yanlış faraziyelere müstenit (dayanarak) hatalı maksatlarla Cenubu Şarkiye (güneydoğuya) doğru bir cephe yürüyüşü icrasına sevk eylemekten ibaret kalmıştı. Osmanlı büyük sevk ve idaresi de ancak kolorduların durmak hakkındaki metalibini (isteğini) kabul etmek suretiyle Bulgarların Karaağaç hattı üzerinde Türk Ordusu’na tesadüf etmelerini temin suretiyledir ki bu muharebenin iptidalarında (başlarında) müessir olmuştu.
”Bulgarların doğru yanlış, her ne ise yine bir planları vardı, fakat Osmanlı başkumandanlığının böyle bir planı da yoktu; verilen emirlerin maksada mütaallik (amaca ilişkin) kısımları yerine sadece (kemali şiddetle, metanetle, gayretle, sebatla…) gibi kelimeler kaim (geçer) olmuştu.”
Nâzım Paşa’nın ilk teline daha ikincisi alınmadan Kâmil Paşa 2 Sonteşrin’de (kasımda) aşağıdaki karşılığı verir, siyasa bakımından ordudan ne beklenildiği bunun ilk kısmından anlaşılmaktadır.
”19/20 Minhu tarihli telgrafnamei devletleri Meclisi Vükelâda mütalaa olundu. Vaziyeti hazırai siyasiyemize nazaran Şark (Doğu) Ordumuzun Bulgarlara karşı muvaffakiyeti; hiç olmazsa bir mevkii müstahkem tutarak aylarca şedit (sert) mukavemeti, temin olunabildiği halde, düşmanlarımızın menabii askeriye (askeri kaynakları) ve iktisadiye ve maliyesi haleldar olacağından bu kadar müddet harpte sebat etmeyerek müsalahaya (silahlı çatışmaya) temayüle mecbur olacakları; hususen Garp (Batı) Ordusu dahi bir iki hattı müdafaa tesisiyle, Makedonya’nın tamamen düşmanlarımızın yedine geçmediği ve bu noktaların zaptı müşkül bulunduğu ispata muvaffak olunduğu surette şeraiti sulhiyenin (barış koşullarının) tahfifi mazarratı (hafifletici zararları) mümkün olabileceği ve buna imkân bulunamayıp da ordular ademi muvaffakıyete (başarısızlığa) uğradığı ve Şark (Doğu) ordularımız huda nekerde bir ricatı gayrımuntazama ile düşman tarafından İstanbul’a kadar takip olunduğu takdirde ise şeraiti sulhiyenin (barış koşullarının) pek muzır (zarar veren) bir şekil iktisabederek (alarak) teşebbüsatı siyasiyenin müsmir (etkili) olamayacağı anlaşıldığından vaziyeti hazırai askeriyerimizin mahiyeti hakikiyesi kemahiye hakkuha (yardıma gerek) bilinerek işin ciheti siyasiyesi ana göre idare olunabilmek üzere âtide muharrer mevat (gelecekteki kaçınılmaz ölüler) hakkındaki malumat ve mütalaai âliyelerinin acilen istifsarı (sorulması) tezekkür kılınmıştır:
”1- Garp (Batı) ordumuzun bir iki noktaya cemiyle, orada birer Plevne vücuda getirerek Makedonya’da temdidi mukavemet mümkün değil midir?
”2- Şark (Doğu) ordumuzun 1’inci ve 2’nci kısımlarının elyevm tutmuş oldukları hatlar ne dereceye kadar kabili müdafaadır; kuvayı imdadiye almak hususunda tarafeyn ordularının farkları nedir?
”3- Bulgarların alabileceği kuvayi imdadiyeye mukabil (karşılık) ordumuzun takviyesi mümkün olmadığı halde ne yapılacaktır?
”4- 1’inci veya 2’nci Şark (Doğu) ordumuzun biri huda nekerde bir ademi muvaffakıyete uğrarsa mezkûr ordular hangi hattı müdafaaya çekilecektir ve bunlar muntazaman ricat edebilir mi?
”5- Çatalca’nın temini müdafaası ne kadar askere ve ne miktar topa mütevakkıftır? Elyevm Çatalca’da ne kadar asker ve ne miktar top vardır? Üst tarafı ne kadar müddet zarfında nerelerden gönderilecektir? İcap eden tertibat ve ihkâmat icra (sağlamlaştırma) ve ikmal edilinceye kadar Şark (Doğu) ordularımızın Bulgarları tevkif ve işgal ederek Çatalca’yı sureti mutlaka ve mükemmelede ihkâm (sağlam) ve müteassirüs-sukut bir hale ifrağ edebileceğimiz (sokabileceğimiz) temin olunabilir mi?
”6- Muharebeye nihayet verilmek üzere icap eden teşebbüsatı siyasiye bila ifatei vakit lazım mıdır? Balâda muharrer es’ileye (gelecekteki sorulara) madde bemadde gayet vazıh (açık) ve kati bir surette cevap itası Meclisi Vükelâ kararıyla mütemenna ve teşebbüsatı siyasiye icrası muktazi (kaçınılmaz) olduğu halde teehhür (gecikmesi) vukuuna ve bu yüzden bir vahamet hudusuna mahal kalmamak üzere ecvibei lazimenin bir saat evvel izbarı maruzdur (Yazıyla bildirilmesi arz olunmuştur).
Kaynak: BİRİNCİ BALKAN SAVAŞI Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Haziran 1999
belgesi-2769