Bu adam gençlere karşı olan Hürriyet ve İtilaf Partisi’ni destekliyordu. Kendi buluşu olan gizli bir dernek kurdu: ”İngiliz Muhipleri Cemiyeti” ve aklınca iyi olduğunu sandığı fikrini yaymaya başladı. Bununla beraber onu himaye eden büyüklerinin yapmış oldukları hataları da biliyordu. Bunları, alay ederek birer birer saymıştır. Eski Türkiye’nin bu son adamı tamamıyla İngilizler gibi düşünüyordu. Aklınca İngiltere’yi tutmak ”Ehvenişer – kötünün en zararsızı-” idi. Bu kendi sözüdür.
Oxford’da okumuş, İngiliz emperyalizmini benimsemişti. Bununla beraber, Fransızca mektuplar da yazıyordu. Namuslu geçindiği hâlde, İngiltere’nin himayesini kabul etmiş ve onun paralarını cebine indirmişti. Milliyetçiler ise, böyle bir şeye yanaşmamak için yemin etmişlerdi. Damat Ferit bunlara, omuz silkerek, ”Deliler” diyordu. Hamisi olan Padişah Abdülhamit (1) Almanya’nın himayesini kabul etmişti; kendisi İngiltere’ninkini kabul ediyordu.
Sevr Anlaşması’na da imza koyan bu bedbaht adam, Fransa’nın kendisini küçük düşürmüş olmasını bir türlü hazmedememiş, bu yüzden Fransa’yı asla affetmemiştir.
Hiç kimse, şahsî kin ve ihtirasları yüzünden, memleketine onun kadar kötülük etmemiştir. Yaşlıları dinlemeyen gençlere karşı büyük bir kin besliyor ve mütemadiyen, ”Ben olmasam her şey kaybedilmiş olurdu” deyip duruyordu.
İşte böylece Damat Ferit, Abdülhamit’in eskiden yaptığı hataları tekrarladı, tesadüfen ona uzatılan eli ve teklif edilen desteği kabul etti, fakat bu onu acaba nereye götürecekti? İşte onu hiç bilmiyordu.
Kaynak: Kurtuluş Savaşı Sırasında Türk Milliyetçiliği
belgesi-2650