Hısnkeyfa olan bu şehrin adı “Kayahisarı” şeklinde tercüme edilir. Eski tarih ve kavimlerden bu tür kelimelerin anlamı “korunmaya musait” yer anlamına geldiği belirtilmektedir. Kalenin yekpare taştan olmasından dolayı çeşitli dillerdeki Hasankeyf ifadesi “Taş Kalesi” manasına gelmektedir. Hasankeyf’in ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmemekle beraber, çok sayıdaki mağaralar, Hasankeyf’in çok eski bir yerleşim merkezi olduğunu gösterir. Hasankeyf tarihi antik döneme kadar dayanmaktadır. Hasankeyf; Diyarbakır ve Cizre şehirleri arasında önemli bir kara ve su yolu güzergahında olup, ticaret yollarının da buradan geçmesi nedeniyle bir kültür merkezi haline gelmiştir. Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Hamdani, Mervani, Artukoğulları bu topraklarda egemenlik sürmüşlerdir. 1232 yılında Eyübi Sultanı El-Kamil El-Malik tarafından ele geçirilen Hasankeyf, daha sonra da Akkoyunlular egemenliğine geçmiş, 15. y.y başında İranlı Sefavilerin egemenliğine geçen Hasankeyf son olarak 1515 tarihinde Yavuz Sultan Selim’in doğu seferi ile birlikte Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bu dönemde Hasankeyf çevredeki aşiretleri idare eden merkezi bir hanedanlık konumunda olup, buna paralel olarak iktisadi ve ticari yapıda büyük bir gelişme göstermiştir. Bu dönemde şehir nüfusunun 10.000. civarında olması ise Hasankeyf’in büyük bir yerleşim merkezi olduğu gösterir.
Kaynak: www.ozcelikel.com
belgesi-2197