Şimdi gerçek savaş başlamıştır. İzmir vilâyeti harap olmuş bir savaş alanına dönmüştür. Çoğu kez basit köylülerden oluşan çetelere yenik düşen Yunanlılar, ellerine geçen masum kimselerden intikam alma yoluna gitmişler, bu arada Yunan istatistikçilerinin kendilerine bildirmiş oldukları rakamların gerçeğe uymadıklarını da öğrenmişlerdir. Vilâyet nüfusunun üçte iki çoğunluğunun, savunmaya kararlı Müslümanlar olduğunu görmüşler ve bunun acısını her gün çekmişlerdir.
Aydın iki kez el değiştirmiş, Yunanlılar tarafından yakılmış ve şehir bir harabe haline gelmiştir. Hem Türk, hem Hıristiyan halk öldürülmüş, evler yağma edilmiştir.
Kısa zamanda, karışıklıklar bütün Anadolu’ya yayıldı. Galeyana gelen Müslüman kamuoyu milliyetçilerle birleşti, Türk ordusunun subayları tarafından süratle savaşa alıştırılan sivil çeteler, çok az bir zaman sonra gerçek bir millî kuvvet olarak ortaya çıktılar. Bunlar sadece gerçek düşmanlarına saldıracaklardır. Savaş bölgesinde dolaşacak olan Fransızlar, bunlardan sevgi ve saygı ve çok iyi bir muamele göreceklerdir. Milliyetçi subaylar tarafından çok iyi karşılanarak misafir edileceklerdir. Onlara kendi davalarını anlatacaklar, İngiliz ve Yunanlıların kendilerine yaptıkları suçlama ve iftiraların haksız ve yersiz olduğunu anlatmaya çalışacaklardır.
Bu tahribattaki mantık ne idi?
Böylece Avrupa, daha doğrusu İngiltere, altı ay ara ile iki büyük yanlış yaptı:
1) Türk ordusunu silâhlarıyla ayakta bırakan çok hafif bir mütareke,
2) Kendisine karşılık verecek ve savaşacak güçteki rakibiyle çatışmaya giren Yunanı tahrik.
Birbirini izleyen bu iki hareketin dayandığı bir mantık vardı: Türkiye’yi mahvetmek! Bu mantığı ise ancak rastlantı veya beceriksizlikle izah etmek mümkündür.
Kaynak: Kurtuluş Savaşı Sırasında Türk Milliyetçiliği
belgesi-2659