İlk merhalemizin sonu olan Eskişehir’e geldik. Gece yarısı, yine büyük bir karışıklık ve gürültü arasında, pasaport kontrolü tekrarlandı. İngiliz subayları her şeye karşı kayıtsız tavırlı, ama göçmenlere, asker ve jandarmalara, özellikle bu yerli kalabalığı arasında kaybolmuş tek kadın turiste, bana, garip bir biçimde bakıyorlar. Bu karışıklığa bir düzen vermek için hiçbir şey yaptıkları yok.
Biraz sonra Eskişehir’in büyük meydanına sessizlik çöktü. Ortalıkta hiçbir canlı kalmadı, ay da bütün parlaklığıyla gökyüzüne yükseldi. Ne gece! Gökyüzü yıldız dolu. Fakat bizi karşılamaya gelecek olanların hiçbirisi ortada yok. Hamallar taşıdıkları valizlerin ağırlığı altında inleyerek gidiyorlar. Ortada birkaç kötü otel görünüyor. Tabiî, gece yarısından sonra, otelin konforlusu pek aranmaz, bir dam altı bile insana yetiyor. Rum otelcilerin en aksisi bile, milliyetçiler Eskişehir’e hâkim olduktan sonra sükûnetin geri geldiğini kabul etmekte. İngilizler garı ellerinde bulundurmakla yetinmekteler. Şehirde dolaşmaktan çekiniyorlar. Buradan üç kilometre uzakta savaş bütün şiddetiyle devam ediyor.
Kaynak: Kurtuluş Savaşı Sırasında Türk Milliyetçiliği
belgesi-2701