Başlarında, hâlâ Allah’ın vekili, gölgesi sıfatını muhafaza etmekte bulunan hükümdarlar bulundurmakla beraber, hâkimiyetini kazanmış milletler olduğundan bahsetmiştik. Filhakika, bu milletlerin mensup oldukları devletler, milletin intihap ettikleri, vekillerin teşkil ettikleri meclislere maliktir. Milletin hâkimiyetini bu meclisler temsil eder. Hükümdar devleti temsil eder, hükümeti teşkil eden vatandaş, nazari olarak hükümdar tarafından intihap olunur. Fakat hakikatte, hükümet reisi, milletin itimat ettiği kuvvetli, siyasi fırkaların, liderleridir; bunların teşkil ettikleri hükümetler, millet ve memleketi idare ederler ve meclise karşı mesuldürler. Bu izah ettiğimiz, hükümetler temsilidirler, hakikatte demokrasi prensibi caridir, fakat bunlar tam manasıyla demokrat hükümetler değildir.
Demokrasinin bütün manasıyla ideali milletin heyeti umumiyesinin, aynı zamanda idare eden vaziyette bulunabilmesini, hiç olmazsa devletin son iradesini yalnız milletin ifade ve izhar etmesini ister. Maatteessüf, milletlerin büyüklüğü, fikri terbiye dereceleri, idealin tatbikinde, büsbütün idealden mahrumiyeti mucip olabilecek ihtiyatsızlıklardan ictinabı muciptir.
Binaenaleyh, demokrasi prensibinin, en asri ve mantıki tatbikini temin eden hükümet şekli cumhuriyettir.
Cumhuriyette son söz, millet tarafından müntahap meclistedir. Millet namına her türlü kanunları o yapar. Hükümete itimat eder ve onu iskat eder. Millet, vekillerinden memnun olmazsa muayyen zamanlar nihayetinde başkalarını intihap eder. Millet, hâkimiyetini; devlet idaresine iştirakini ancak zamanında, reyini kullanmakla temin eder.
Cumhuriyette hükümeti bir usul ve tarzda mahdut bir zaman için müntehap, bir reisicumhura itimat olunur. Başvekili o gösterir. Hükümet heyetini, teşkil edecek vükelâyı, başvekil itimat ettiği mebuslardan intihap eder. Dünyada devletlerin şekilleri yekdiğerine nazaran bazı farklarla çok değişir, bununla beraber, cümlesi mütalaa ettiğimiz şekillere irca olunabilir. Hükümdarlık; oligarşi; halk cumhuriyeti.
Kendine hususi bir din izafe eden (teokratik) devlet vardır. Rus Çarlığı ile Osmanlı saltanatı böyle idiler. Çar kilisenin reisi, Sultanlar da halife unvanını takınmışlardı. Kezalik, dini siyasetten ayırmış, laik hükümetler vardır. Amerika, Fransa, Türkiye Cumhuriyetleri gibi…
Hükümdarlıklarda devlet riyaseti makamına veraset tarikiyle gelinir. Cumhuriyet, milletvekillerinden mürekkep meclisi ve mahdut zaman için müntahap devlet reisi ile hâkimiyeti milliyenin mahfuziyetini en iyi zemindir. Cumhuriyette meclis ve cumhurbaşkanı ve hükümet başkanı halkın hürriyetini, emniyetini ve rahatını düşünmek ve temine çalışmaktan başka bir şey yapmazlar. Çünkü bunlar bilirler ki kendilerini iktidar ve selahiyet mevkiine, muayyen bir zaman için getiren irade ve hâkimiyetin sahibi olan millettir ve yine bunlar bilirler ki iktidar mevkiine saltanat sürmek için değil, millete hizmet için getirilmişlerdir. Millete karşı vaziyet ve vazifelerini suiistimal eyledikleri takdirde, şu veya bu tarzda milli iradenin, kendi haklarında dahi tecellisine maruz kalabilirler. Millet tarafından, millet namına devleti idareye mezun bulunanlar için icabında millete hesap vermek mecburiyeti, laubalilik ve keyfi hareketle telif kabul edemez.
Halbuki kuvvetinin ve selahiyetinin Allah’tan geldiğini ve yalnız ona karşı ahirette, hesap verebileceğini farz eden devleti memleketi mevrus bir malikane kabul eyleyen bir hükümdar, her türlü kayıttan kendini vareste görür. Böyle bir idarede, milletin benliği, hürriyeti mevzubahis dahi olamaz. Binaenaleyh, selahiyeti mahdut dahi olsa, hükümdarlık şekli demokrasiye hâkimiyeti milliye prensibine mutabık değildir. Hükümetin, mahdut insanların, sınıfların elinde bulunması dahi millet mevcudiyetinin asla kabul edemeyeceği bir keyfiyettir. Bütün milletin, ekseriyetle devlet idaresine, iştirakine mani olan bu (oligarşi) usulü de bir zümrenin kendi menfaatlerini temin için umum millete ait hâkimiyeti gasptan başka bir şey değildir.
Kaynak: Atatürk’ten Yazdıklarım
belgesi-2573