”Her ulus çocuklarının sıhhatli ve gürbüz olmaları için yaşadıkları bölgenin sıhhi şartlarını temin etmek, devlet halinde bulunan siyasi teşekküllerin en birinci ödevidir.

 

Ondan sonra en küçük yaştan en son yaşa yani insan ömrünün vasati süresince derece derece beden faaliyeti önemli yer tutar ve tutmalıdır da.

 

Beden hareketlerinde esas, nesilden nesile intikal (geçen) eden âdetlerdir. Yirminci asırda bütün dünya milletleri için spor esaslarının tekniği bundan doğmuştur. Türk çocukları her kavmin çocukları gibi, doğdukları andan itibaren tabiatın kendilerinde yarattığı hareket ve faaliyete ellerini, kollarını, bacaklarını hareket ettirmekle başlarlar, sonra çocuk büyüyünce bulunduğu muhitin şartlarına göre tarlalarda, bayırlarda, tepelerde kayalıklar içinde, ormanlarda koşar, yürür, hiç de yaptığının ne olduğunu düşünmeksizin bugünkü ilim dünyasının spor dediğini kendiliğinden yapar. Güreşir, ata biner, atlar, cirit oynar ve daha birçok milli sporları yapar.

 

Türk köylü çocuğunun bu yapagelmekte olduğu tabii ve milli sporlar bugünkü medeni addedilen dekor içinde belki en az muvaffakiyet gösteren bir haldir. Fakat Türk içtimai bünyesinde spor hareketlerini tanzime memur olanlar, Türk çocuklarının spor hayatını yükseltmeyi düşünürken, sadece gösteriş için herhangi bir müsabakada kazanmak emeliyle bir spor yapmazlar. Esas olan, bütün her yaştaki Türkler için beden eğitimini sağlamaktır. ”Sağlam dimağ, sağlam vücutta  bulunur” sözünü atalarımız boşuna söylememişlerdir.

 

Türk çocuklarına sporun bugünkü tekniğini öğretmek ve bunların bir kısmını bazı  törenlerde ve bayramlarda dekor olarak ortaya koymak gerekir. Buna lüzum var mı, yok mu? gibi soruya şöyle cevap verilebilir:

 

Esasen yoktur; fakat hakikatı göremeyen cihan nazarında, mevcut ve muhakkak bir  hakikati ufak bir örnekle ispat edebilmek için lüzumlu görülebilir. Bunu başka bir misalle izah edelim:

 

Bir milletin ordusu mükemmel ordu mudur, bunun tezahürü (belirtisi) nedir? Böyle bir sorunun cevabı şudur:

 

Orduyu asıl düşman karşısında görmek lazımdır. Bunun ise bir millet için herhangi bir zamanda gösterilebilmek imkânı olmaz. Bunu muharebe sahasında göstermek fırsatını bulabilecekler azdır; bu nasibelerden mahrum bulunanlara, millet ordusunun kuvvetini, kudretini, haşmetini göstermek umumiyetle birtakım göz alıcı hareketler, askeri nizamlar kabul olunmuştur. Bu nizamlar ve bunların gösterileri birtakım göz kamaştırıcı ve gönül alıcı görevlerdir. Bir orduda esas disiplini bu parat şekillerine değil, tabiat şekillerine uydurmak mecburiyeti anlaşıldığı günden beridir ki, orduların talim ve terbiye programlarının hakiki  azimet (gidiş) noktası tespit edilmiştir.

 

İşte bu itibarla, Türk ordusunun geçit resimlerinde ve yine Türk gençliğinin top oyunu ile buna benzer sporlarda kusurları görülebilir. Çünkü bu kusurların biraz dikkat ve biraz da talim ile ortadan kalkması mümkündür. Buna o kadar çok fazla  ehemmiyet vermemelidir. Bizler için asıl olan Türk çocuklarının sporu sevmeleri  ve fiziki kuvvetlerini yerinde kullanabilmeleridir. Bu çocuklar asker oldukları  zaman onların muharebe meydanlarında muvaffak olmaları için lazım gelen talim ve terbiyeye bilhassa ehemmiyet vermeliyiz. Buna göre bir geçit resminde, bir tarafta ordumuzun gösterişi pek parlak olmayabilir; biz bunu, bu telakkiyi ordumuzun yüksek harp kabiliyetine ölçü ve işaret olarak telakki etmemeliyiz.

 

Genç Türk çocukları top oyunlarında, herhangi bir millet çocukları kadar talimli ve mümareseli (yatkın) görünmeyebilirler, bundan da müteessir olmaya lüzum ve mahal yoktur. Biz çocuklarımızı hakiki kuvvet, kudret ve zekâ müsabakalarında,  her gün her yerde ve hatta her köyde görmekteyiz. Bunu göremeyenlerdir ki, alayişli (gösterişli) işleri yapamıyor gibi görünen Türk gençliğine endişe ile bakmaktadırlar. Bunlara müteselli olmaları için haber verelim ki, hakikat onların görebildikleri gibi değildir. Türk milleti ve onun küçük ve büyük yaştaki çocukları çelikten yapılmış heykellerdir; onların ne olduklarını anlamak için onlarla savaş meydanlarında boy ölçüşmek lazımdır. İşte böyle bir teşebbüstür ki, Türk gençliğinin binlerce sene evvelden beri tanınmış olan yüksek kıymet, kuvvet, kudret ve yenilmez zekâsının imtihanı olur.

 

Türk milleti her an ve her kiminle olursa olsun böyle bir imtihana hazırdır” (1937)

 

Kaynak: Atatürk’ten Yazdıklarım
belgesi-2612

Belgeci

Share
Published by
Belgeci

Recent Posts

Servet-i Fünun Edebiyatı ve Genel Özellikleri

  SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI (EDEBİYAT-I CEDİDE) (1896-1901) Servet-i Fünun veya Edebiyat-ı Cedide devri, Türk edebiyatında…

11 saat ago

Fecr-i ati Edebiyatı

FECRİ ATİ EDEBİYATI   Servet-i fünun edebiyatının devamı niteliğinde olan fecr-i ati topluluğu,1909 yılında ortaya…

23 saat ago

İlk Cep Telefonu

ÖZELLİKLER: Boyut: 28x8x6 cm Ağırlık: 850gr Ekran: Yok Devre sayısı: 30 Konuşma süresi: 35 dakika…

1 gün ago

Basic Grammar-Questions

There are two kinds of questions: yes or no questions and wh- questions. You ask…

2 gün ago

Basic Grammar-Positive And Negative Sentences

A positive sentence tells you that something is so. A sentence that tells you something…

2 gün ago

Basic Grammar-The Imperative

Use the base form of a verb to give commands or make direct requests. This…

3 gün ago