16.yuzyilda dek Avrupa’dan acik ara ilerde olan Turk tibbi, 10.yuzyildan sonra 600 yil boyunca buyuk gelisme saglamis ve dunya tibbina Ibni Sina, Zekeriya Razi gibi simge isimler armagan etmisti. Bu donemdeki Turk hekimleri; tani (teshis) ve sagaltim (tedavi) yontemleri, halk sagligi, klinik egitim, deneycilik, hekimligin temel kurallari ve denetlenmesi gibi konularda cagini asan uygulamalar yaptilar. Osmanlilarda Yildirim Beyazit doneminde Bursa’daki Darultip, daha sonra Istanbul’da acilan tip medreseleri, donemin en ileri egitim kurumlariydi. Buralarda alanlarinin en iyisi olan ve gelecegi etkileyen hekimler yetistirildi. Imparatorlugun gerileme doneminde, her alanda oldugu gibi, tip alaninda da buyuk bir cokus yasandi. 19.yuzyila gelindiginde, ortada, Turk hekimligi diye bisey neredeyse kalmamisti. Tibbi Dogu’dan ogrenen Avrupalilar Osmanli Imparatorlugu limanlarinda uluslararasi bir saglik orgutu kurmus, Turkiye’ye ugrayan gemilerini, "kolera ve vebadan korumak icin!", Turk hukumetinin karisma yetkisi olmayan ayricalikli haklar almislardi.
Onur kirici bu uygulamayla; mali, ticari ve adli kapitulasyonlardan sonra, "saglik kapitulasyonu" da elde ermislerdi. (53) 20.yuzyila girildiginde, Osmanli Devleti’nde saglikla ilgili bir bakanlik yoktu. Bu isler, Dahiliye Nazirligi’na bagli, yeterince ilgi gosterilmeyen Sihhiye Umum Mudurluguyle yurutuluyordu. Devlet, dis borc odemekten sagliga odenek ayiramiyor, tibbin yarattigi olanaklardan yararlanamayan halk, hastaliklar icinde yasayip, genc yasta olup gidiyordu. Ortalama yasam suresi 50’nin altindaydi. Ozellikle kadinlar, hekim ve ilac nedir bilmiyordu. Kadinlarin, ozellikle genc kizlarin, bagnaz inanclar nedeniyle, doktora muayene olmasi yasakti. Kadin doktorun olmadigi bir toplumda bu, kadinlarin tiptan yararlanmamasi demekti. Erkek Turk doktor da cok azdi ve saglik hizmetleri buyuk sehirlerde toplanmis olan azinlik doktorlari tarafindan goruluyordu. Doktora goturulmeyi goze alabilen kadinlar dertlerini ebeye anlatir, ebe doktora soyler, doktor da muayene etmeden ilac yazardi. Dertlerine care arayan insanlar (elbette daha cok kadinlar) yatirlara, ufurukculere giderler, fal baktirip, muska yazdirirlar ve adak adarlardi. Ates dusurmek icin kursun dokmek, suluk yapistirmak, kupa cekmek, agriyan organlari doverek ya da yararak ‘seytan cikarmak’, o zamanin ‘tibbi’ operasyonlariydi. Agri icin eczaneye degil otculara gidilirdi. Zaten eczane de pek yoktu. Turkiye’de hic dis hekimi yoktu. Bu ‘hizmet’ berberlerin ek isleriydi. Onlar da en kucuk dolgu sorununda bile disi uyusturmadan, kerpetenle cekerlerdi. Devletin saglik hizmeti vermemesi, egitimsizlikle birlesince, halk bilim ve akil disi dusunceler ediniyor ve ortaya saglikla ilgili son derece geri bir ortam cikiyordu. Bilgisizlik ve caresizlikten kaynaklanan saglikla ilgili bosinanc (hurafe)lar cok yaygindi. Egitimsizlikten kaynaklanan inanc bozuklugu ve hurafeler, saglik hizmetlerinin bozuldugu gunumuzde yeniden yayilmaktadir.
Diyanet Vakfi’nin 1996’da yayimladigi "Yasayan Hurafeler" adli kitapta, gecmisten gelen, bugun de kullanildigi belirtilen hurafelerden bazilari soyledir: "Cocugun ayaklari, Cuma gunu, bir cami kapisina baglanir, Cuma namazindan sonra cozulurse, o cocuk hasta olmaz-Erkek cocuk sunnet olurken annesi oklava sallarsa, sunnet acisiz ve kolay olur- Hamileyken yumurta yiyen kadinin cocugu haylaz olur-Aybasi (adet, regl)li kadin sebze bahcesinden gecerse, sebzeleri kurutur-Cocuk fitikli dogarsa, donu, cali agacinin bir dali yarilarak arasindan gecirilirse fitigi iyilesir-Disi agriyan bir kisi, mezarliga gider, mezar tasini isirir, arkasina bakmadan geri gelirse agrisi gecer-Makasin agzi acik kalirsa kefen bicer-Cenaze yikanirken, tenesirin altina dokulen su, bir siseye konup habersiz sarhosa icilirse, sarhos ickiyi birakir…" (54) * Kurtulus Savasi surerken; tifo, tifus, kolera, trahom, verem, sitma, cicek, sifilis (frengi) Anadolu’da cok yaygindi. Savasmakta olan ordunun tibbi gereksinimleri, en alt duzeyde bile karsilanamiyor, askerler, gidasizlik ve ilacsizlik nedeniyle yogun bicimde hastalaniyorlardi. Ornegin 1921 yilinda Konya’da 12.Kolordu hastanesinde yatanlarin yuzde 80’i za-turre hastasiydi. Ve geregince ilac yoktu…
Genelkurmay Saglik Dairesi raporlarina gore, hastanelere basvuran ve yatirilan hasta sayisi, 1921’de 151783, 1922’de 247988’ydi. Yaralilarin tasinmasi ciddi bir sorundu. Bozkirlarda hasta ve yarali nakli cok zor kosullar altinda yapiliyordu. (55) Hasta ve yaralilar at, esek, katir ve kagniyla tasiniyordu. Bu kosullar yalnizca o gunlere ait degildi. Dunya Savasi’nda da durum ayniydi. Anadolu’nun genc insanlari, Balkan savasindan beri kursun kadar hastaliktan da kirilip durmustu. Kurtulus Savasi sirasinda, 13 milyon olan nufusun yariya yakini hastaydi. Bazi bolgelerde hastalikli insan orani yerel nufusun yuzde 86’sina ulasiyordu. 1923 yilinda 3 milyon trahomlu hasta vardi (nufusun dortte biri). Sitmali koyluler kimi yorelerde, hastalik nedeniyle, hasat yapamayacak kadar bitkin dusmuslerdi. 93 Rus Savasinda Turk Ordusu, Ruslar’a degil, tifuse yenilmisti. (56) Tip egitimi yapan okul, yok denecek duzeydeydi. Ulkenin tek hekim yetistiren kurumu Darulfunun, (sonradan Istanbul Universitesi) cagdas tip egitimini tam anlamiyla vermekten uzakti. Cumhuriyetin ilk yillarinda bile durum boyleydi. 1921 yilinda tum ulkede, cogu Istanbul’a yigilmis, onemli bolumu azinliklardan olusan 312 doktor vardi. 13 ilde saglik muduru, tum ilcelerin ucte birini olusturan 96 ilcede hic doktor yoktu. (57) * Saglik kosullarinin iyilestirilmesine, Kurtulus Savasi icinde baslandi.
Mustafa Kemal, unlu 1 Mart 1922 Meclis konusmasinda, kisi ve toplum sagligina yonelik yakin hedefleri; "Milletimizin sagliginin korunmasi ve daha saglikli hale getirilmesi, olum oranlarinin dusurulmesi, nufus artisinin saglanmasi, salgin hastaliklari etkisiz kilarak toplum sagliginin iyilestirilmesi, boylelikle ulus bireylerinin dinc ve calismaya yetenekli duruma getirilmesi, amacimizdir" biciminde dile getirmisti. (58) Cumhuriyet Hukumeti, bircok alanda oldugu gibi saglik alaninda da yetismis kadro, teknoloji ve alt yapidan yoksun, sorunlarla yuklu bir yapi devralmisti. Orgutsuzluk ve parasizlik, her turlu umudu yok edecek duzeydeydi. Kosullarin agirligina ve olanaksizliklara karsin, sorunlarin uzerine buyuk bir istek ve kararlilikla gidildi. Sorunu ele alis, yalnizca istek ve kararlilik duzeyinde birakilmadi. Her konuda oldugu gibi once bilime ve gerceklere uygun bir ulusal saglik stratejisi saptandi. Koruyucu saglik, halk sagligi, toplum sagligi kavramlari uzerine oturan bu strateji kararli bir bicimde uygulanarak, olaganustu basarilar elde edildi. Ataturk, saglik sorununu yalnizca bireysel bir sorun ve hastalik tedavisi olarak ele almadi. Bu soruna, toplum sagligi olarak buyuk onem verdi ve bunu devletin en temel gorevi saydi. Soyle diyordu: "Ulusun tum bireylerinin saglikli olmalari icin saglik kosullarini gerceklestirmek devlet durumunda bulunan siyasal kurulusun en birinci gorevidir." (59) Dikkat edilirse burada, devletin devlet olabilmesi icin halk sagligina egilmesinin gerektigi soylenmektedir. Ataturk icin, "halk sagligi ve saglamligi" her zaman uzerinde durulacak olan ulusal bir sorundur. "Saglik yalnizca hastalik ya da sakatligin olmayisi degil; bedensel, ruhsal ve sosyal yonlerden iyilik durumudur" diyordu. (60) * 23 Nisan 1920’den on gun sonra cikarilan bir yasayla, Turk tarihinin saglikla ilgili bakanlik duzeyinde ilk orgutu olan, "Sihhat ve Ictimai Muavenet Vekaleti" kurulur.
Bu yasa, TBMM’nin cikardigi ilk uc yasadan biridir. Ilk Saglik Vekili Dr. Adnan Adivar’di ve vekaletin tum kurulus kadrosu, bir sekreter ve bir saglik memuru olmak uzere kendisiyle birlikte uc kisiydi. 1920 yilinda 260 olan doktor sayisi, 1921’de 312, 1922’de 337’ye cikarildi, 434 saglik memuru istihdam edildi. (61) Salgin hastaliklarla mucadele icin 1920 yilinda, yabancilarin hayal olarak nitelendirdikleri yerli asi uretimine gecildi. Sivas’ta uretilen uc milyon cicek asisinin tumu halka uygulandi. Sitmali yorelere, 1925-1931 arasinda 6500 kilogram kinin dagitildi. (62) Frengi mucadelesine, yetmezlik icindeki devlet butcesinden harcamalar yapildi. (63) Halka hizmet goturecek doktor sayisini arttirmak icin, askeri doktorlarin bir bolumu ordudan alinarak sivil alanda gorevlendirildi. 1921’de, bir yil once uc milyon unite uretilen cicek asisi miktari 5 milyona cikarildi. Sivas’taki asi uretim merkezi genisletilerek bir yil icinde 537 kilo kolera, 477 kilo tifo asisi uretildi ve bu asilarin tumu halka uygulandi. Istanbul ve Sivas’tan sonra Diyarbakir’da da bakteriyoloji, kimya laboratuari ve asi merkezi birimlerine sahip saglik merkezi kurularak; saglik hizmetlerinin dagiliminda denge saglanmaya calisildi. Afyonkarahisar, Eskisehir ve Nigde gibi illerde tibbi temizleme (sterilizasyon) merkezleri acildi. Urla ve Sinop karantina merkezleri, bakimdan gecirilerek yeniden devreye sokuldu. 1000 kg devlet kinini, Ziraat Bankasi araciligiyla hastalara dagitildi. Devlet hastanelerine basvuran 30 bin hastanin 20 bini tedavi edildi. (64) Butun bunlar, yoksunluk icinde surdurulen Kurtulus Savasi sirasinda gerceklestirildi. * Cumhuriyet’ten sonra, hekimlerin gorev ve calisma kosullarini belirleyen yeni yasalar cikarildi. Serbest calisan hekimlerle dis hekimlerinin, eczacilarin, ebelerin mesleki calisma kurallari saptandi.
Hekimlerin mesleki orgutu,
Tabibler (Etibba) Odasi kuruldu. Genel Saglik Kanunu cikarildi; 309 maddelik bu "mukemmel" yasa, "Cumhuriyet’in buyuk eserlerinden biri" olarak kabul edildi. (65) Ankara’da, saglik sorunlarinin bilimsel incelemesini yaparak, hastaliklarla savasimda yontem belirleyecek, asi ve serum arastirmasi yapip uretecek, ‘Merkez Saglik Muessesesi’ kuruldu. Muessese’nin kimya ve bakteriyoloji bolumleri, 1931 yilinda acildi. Diger asi ureten kuruluslarin nitelik ve uretim yetenekleri yukseltildi. Tip fakultesinde okuyan ogrencileri ucretsiz yatirmak ve yedirmek icin 1924’te 200 kisilik ‘Tip Talebe Yurdu acildi. 1929’da 300 kisilik duruma getirildi. A-nadolu’nun degisik bolgelerinde, sag/z/c memuru ve ebe yetistiren okullar acildi, Izmir’de yuz yatakli ozurluler okulu hizmete sokuldu. (66) 1925 yilinda baslatilan sitma mucadelesiyle, 1931’e dek 2 milyon hastaya ulasildi. Adana’da, uzman hekim yetistirecek bir Sitma Enstitusu, yurdun degisik bolgelerinde 11 Sitma Dispanseri acildi. Ayni yil sifilis ve trahom mucadelesi’ne girisildi; Urfa, Maras ve Siverek’te kalici; Gaziantep, Kilis, Besni, Malatya ve Siverek’te gezici trahom hastaneleri kuruldu. 1924’te Heybeliada’da bir Verem Sanatoryumu; Ankara, Bursa ve Istanbul’da verem dispanserleri acildi. 1930’da ozellikle Dogu Karadeniz’de yaygin olan olumcul ankilostom parazitine karsi mucadele baslatildi, uc yil icinde 43 865 hasta tedavi edildi. "Darulkelp Tedavihanesi" adiyla yalnizca Istanbul’da bulunan, bu nedenle Anadolu’da bircok acili olume neden olan Kuduz’u onlemek icin, Sivas, Diyarbakir ve Erzurum’da Kuduz Tedavi Muessesi acildi; yerli kuduz asisi uretildi.
(67) * Tip egitimini ozendirici kararlar alindi. Gelir duzeyi dusuk olan basarili ogrencilerin de tip egitimi almasi ozendirildi, ucretsiz ogrenci pansiyonlari, burs olanaklari saglandi. Istanbul Universitesi Tip Fakultesinin olanaklari, ayricalikli desteklerle arttirildi. Universite’deki ogrenci sayisi 1000’e cikarildi. Hekimlere zorunlu hizmet yukumlulugu getirildi. Anadolu’da hizmet yapan hekimlerin ayliklari yukseltildi. O yillarda koruyucu saglik hizmetlerinde calisan bir hekim, zorunlu hizmet yaparken, basbakandan daha fazla ucret aliyordu. (68) 1925 yilinda 1. Ulusal Tip Kongresi toplandi. Hekimlik mesleginin uygulama kurallarini duzenleyen ve halen yururlukte olan 1219 sayili yasa cikarildi. Ilk Turk Kodeksi bu donemde hazirlandi. 1930 yilinda 1593 sayili Umumi Hifzisihha Yasasi cikarildi. Bu yasanin, Bakanligin gorevlerini belirleyen 18 maddesinden 15’i, koruyucu saglik hizmetleriyle ilgiliydi ve o donemin, uluslararasi duzeyde en ileri saglik yasalarindan biriydi. (69) Hastaliklar ve korunma yontemleri konusunda halki aydinlatmak icin, saglik muzeleri acildi. Ankara, Sivas, Diyarbakir ve Erzurum’da, hekimligin tum uzmanlik dallarini icinde toplayan Numune Hastaneleri kuruldu. Ankara, Konya, Balikesir, Adana, Corum, Malatya, Erzurum ve Kars’ta dogum ve cocuk bakimevleri acildi. 150 ilcede, ucretsiz muayene ve tedavi eden, parasiz ilac veren 150 dispanser kuruldu. 1922 yilinda 100 olan hastane sayisi, 1932’de 177’ye, 7127 olan yatak sayisi 10646’ya; 22 olan dispanser sayisi 339’a cikarildi. Dispanserlerde 1922’de 189 yatak varken, bu sayi 1932’de 1318 oldu. (70)
Saglik hizmetlerini koylere dek yaymak icin "seyyar tabiblik" uygulamasi getirildi. Bu ise onculuk etmek ve koy taramalarindaki deneyimleri Anadolu’nun tumune yaymak icin, Etimesut’ta, Toplum Sagligi Numune Dispanseri kuruldu. Turkiye’ye ozgu bir uygulamayla, hekimler at, esek ya da kagniyla koyleri dolasarak hastalik taramasi yaptilar. Hastanelere uzak yorelere "Muayene ve Tedavi Evi" adiyla 5-10 yatakli saglik hizmet birimleri kuruldu. Buralarda 5 yatakli olanlara bir "hukumet hekimi", on yatakli olanlara ise ayrica bir hekim gorevlendirildi. Sayilari zaman icinde 300’e varan bu birimlerin acilmasina, 1950’den sonra, Adnan Menderes Hukumeti tarafindan son verildi. (71) 1936 yilinda, Ankara’da "Halk Sagligi Okulu" acildi. Bu okul uzun sure, her duzeyde saglik personeli yetistirdi ve halk sagligi alaninda uzmanlik egitimi verdi. Saglik Bakanligi’na kurmay bir danismanlik birimi olarak hizmet veren bu okul, 12 Eylul 1980’den sonra kapatildi. (72) Devlet hastanelerinden saglik ocaklarina dek degisik kamu kurumlariyla, toplumun her kesimine ucretsiz saglik hizmeti goturulurken, memur ve iscilerin sosyal ve saglik gereksinimlerini karsilayacak yeni yapilanmalara gidildi. 1937 yilinda "3008 sayili Is Yasasi" cikarildi. Iscilerin sosyal guvenlik haklarini guvence altina alan bu yasanin yani sira memurlarin yararlanacagi "Emekli Sandigi" kuruldu. Cumhuriyetin ilk 15 yilinda saglik konusunda yapilanlar incelendiginde, uluslararasi olcekte bir saglik devrimiyle karsi karsiya olundugu gorulecektir. Toplum sagligini hedef alan, her kesime ulasan, parasiz, esit ve nitelikli bir saglik duzeni kurulmustu Bu, o donemde (hatta bugun), gelismis ulkelerde bile bulunmuyordu. ——
53-"Tarih-IV-Kemalist Egitimin Tarih Dersleri" Kaynak Yayinlari, 3.Baski, Istanbul-2001, sf. 331
54-"Yasayan Hurafeler" Hurriyet, 18.12.1996
55-"Anadolu Ihtilali" 2Cilt, ak. Sevket Sureyya Aydemir "Tek Adam" Remzi Yayinevi, 8.Baski, 1981,2.Cilt, sf.498
56-"Cumhuriyet Donemi Saglik Hizmetlerinin Tarihcesi" Prof.Dr.Ahmet Saltik, Bilim ve Utopya Dergisi, Subat 1998, sayi 44, sf. 17-19
57-a.g.e. sf. 18
58-"Ataturk’un 1 Mart 1922 Tarihli Meclisi Acis Konusmasi" "Ataturk’un Soylev ve Demecleri" l.Cilt sf. 216-217; ak. Seyfettin Turan, "Ataturk’te Konular Ansiklopedisi" Yapi Kredi Yayinlari, 2.Baski, 1995, sf. 446
59-"Cumhuriyet Donemi Saglik Hizmetleri Tarihi" Prof.Dr.Ahmet Saltuk, Bilim ve Utopya Dergisi, Subat 1998, sayi 44, sf. 19
60-a.g.d. 19 61-"Ataturk’un 1 Mart 1922 Meclisi Acis Konusmasi" "Ataturk’un Soylev ve Demecleri" 1. Cilt, sf. 216-217, ak Seyfettin Turan "Ataturk’te Konular Ansiklopedisi" Yapi Kredi Yay., 2. Baski 1995, sf. 446, ve "Ataturk’un 1 Mart 1923 Meclis Acis Konusmasi" "Ataturk’un Soylev ve Demecleri" 1. Cilt sf. 279-281
ak. a.g.e. sf. 447
62-"Tarih-IV-Kemalist Egitimin Tarih Dersleri" Kaynak Yayinlari, 3.Baski, Istanbul-2001, sf. 334
63-"Cumhuriyet Donemi Saglik Hizmetleri Tarihi" Prof.Dr.Ahmet Saltuk, Bilim ve Utopya Dergisi, Subat 1998, sayi 44, sf. 18
64-"Ataturk’un 1 Mart 1923 Meclisi Acis Konusmasi" "Ataturk’un Soylev ve Demecleri" 1. Cilt sf. 279-281 ak. Seyfettin Turan "Ataturk’te Konular Ansiklopedisi" Yapi Kredi Yay. 2. Baski 1995, sf. 447
65-"Tarih-IV-Kemalist Egitimin Tarih Dersleri" Kaynak Yayinlari, 3.Baski, Istanbul-2001, sf. 334-335
66-a.g.e. sf. 335
67-a.g.e. sf. 337-338
68-"Cumhuriyet Donemi Saglik Hizmetleri Tarihi" Prof. Dr. Ahmet Saltik, Bilim ve Utopya Dergisi sf. 18
69-a.g.d. sf. 17
70-"Tarih-IV-Kemalist Egitimin Tarih Dersleri" Kaynak Yayinlari, 3.Baski, Istanbul-2001, sf. 338-341
71-"Cumhuriyet Donemi Saglik Hizmetleri Tarihi" Prof.Dr.Ahmet Saltik, Bilim ve Utopya Dergisi sf. 17-19
72-a.g.d. sf. 19
Kaynak: Turkiye Uzerine Notlar
belgesi-253
ÖZELLİKLER: Boyut: 28x8x6 cm Ağırlık: 850gr Ekran: Yok Devre sayısı: 30 Konuşma süresi: 35 dakika…
There are two kinds of questions: yes or no questions and wh- questions. You ask…
A positive sentence tells you that something is so. A sentence that tells you something…
Use the base form of a verb to give commands or make direct requests. This…
A sentence is a group of words that expresses a complete thought. A sentence must…
An interjection is a word that expresses a sudden, strong feeling such as surprise, pain,…