Osmanli Ulkesine Gelen Misyoner Gruplari
Osmanli cografyasinda misyonerlik faaliyetlerinin tarihi arastirmacilarin yabanci oldugu bir konu degildir.
Bilindigi gibi, Anadolu’da faaliyet gostermeye baslayan ilk misyoner grubu daha 1220 yilinda Istanbul’a gelen Saint Francois tarikatina mensup Franciscain rahiplerinden Katolik Kapusenler (Freres Mineurs) olmustur. Bugun sadece Conventueller diye anilan bu rahipler Istanbul’a gelen en eski Katolik misyonerleri olmuslardir.
Osmanli ulkesine giren ikinci grup Katolik misyoner grubu Dominikenlerdir. Bir iddiaya gore bunlarin Istanbul’a gelisi 13. yuzyilin ilk yarisi icinde, baska bir iddiaya gore ise ayni yuzyilin ikinci yarisinda gerceklesmistir. Osmanli topraklarinda faaliyete baslayan diger bir Katolik misyoner grubu da Cezvitler olmustur. 1583 Kasiminin sekizinci gunu bes kisilik bir grup hâlinde Osmanli ulkesine ayak basan Cezvit misyonerleri ayni yilin 18 Kasimi’nda St. Benoit Manastir ve Kilisesi’ne yerlestirilmislerdir. Yerlesir yerlesmez yaptiklari ilk islerden biri ise burada hemen bir okul acmak olmustur. Cezvitler, tarikatlarinin 1773 yilinda Papa XIV. Clement tarafindan lagvedilmesine kadar, Istanbul’da Rumlar ve Ermeniler arasinda, 190 yil suren bir faaliyet icerisinde olmuslardir. Istanbul’a Cezvitler’den sonra gelen diger bir misyoner grubu ise Capucinsler olmustur. 1626 Temmuzu’nun yedisinde uc kisilik bir Capucin misyoner grubu Istanbul’a gelmis ve St. Georges Kilisesi’ne yerleserek, Cezvitler gibi onlar da, kilise bunyesinde actiklari bir okul ile egitim alaninda kendilerini ispatlamaya calismislardir.
Osmanli ulkesinde faaliyet gosteren ikinci gurup misyonerler ise Protestanlar olmustur. Daha Ingiltere Cumhuriyeti’nin ilan olundugu 1646 yilinda Londra’da yer alan yeni parlamento Hiristiyanligin nesri icin bir cemiyet teskili cihetine gitmistir. 1698, 1792 ve 1805 tarihlerinde bu cemiyet mevcut teskilatini, yaptigi atilimlarla daha da genis bir alana yaymaya calismistir.
Misyonerler genel olarak sabirli, caliskan, feragat sahibi, sir saklamasini bilen kimseler olmak gibi cok yonlu hususiyetlere sahip olmuslardir. Misyonerlik her ne kadar dinî bir mana tasimakta ise de misyoner faaliyetleri sadece dinî esaslar cercevesinde yapilmakla da sinirli kalmamistir. Yapilan faaliyetler siyasî, iktisadî, ictimaî ve idarî alanlardaki her turlu calismayi kapsayacak sekilde, oldukca genis ve cok farkli amaclara yonelik olarak yurutulmustur. Hatta gerektiginde, Roma Imparatorlugu yahut Osmanli Devleti tarihinde yasanan bir dizi ornekte oldugu gibi, kurulu duzeni degistirmeye veya yikmaya matuf isyan ve ayaklanmalara da rehberlik etmek yahut bu tur olaylara istirak etmek gibi bir noktaya kadar uzanmistir. Bu durumdan dolayidir ki 18. asir Fransiz yazar ve filozoflarindan Voltaire (1694–1778) misyonerleri koyun postuna girmis ejderhalar olarak tavsif etmis ve onlarin "dunyayi kana boyadiklarina" inanmistir.
Isyan ve ayaklanmalara da rehberlik etme yahut istirakte bulunmalari yaninda misyonerlerin ilgi alanlarindan bir digeri de, yukarida da ifade edildigi uzere, iktisadî alan olmustur. Bu anlamda Osmanli cografyasi yeralti ve yerustu zenginlikleri ile misyonerler icin guzel bir potansiyel olusturmustur. Bircok Amerikan misyoneri Osmanli cografyasi ile yakindan alakadar olmus, icinde bulundugu bolgenin haritalarini cizmis, resimlerini cekmis, yeralti zenginliklerine ulasabilmek icin zenginligi muhtemel olan yerlerde, bir takim isimler altinda, firsat buldukca kuyular actirmis ve kazilar yaptirmistir. Yemen’de faaliyet gosteren ve esas ismi G. Wayman Bury iken niyetini ve kimligini gizleyerek takma ad kullanma yoluna giden Abdullah Mansur bu tur calismalar icerisindeki misyonerlerden sadece birisi olmustur. Sivas’ta bulunan Amerika konsolosu ise hazirladigi raporlarla, Amerikan emperyalizminin ve ona aracilik eden kurumlarin Anadolu’nun engin zenginligine, maden kaynaklarina ve genel yapisina dikkatini cekmeye calismistir.
Misyonerler bulunduklari yerlerde ve cevre bolgelerde meydana gelen olaylari, hadiseleri ve bunlarin nedenlerini bir kisim siyasî makamlara ve bagli bulunduklari merkezlere rapor etmislerdir. Ornegin Anadolu’da dort sene Amerika Birlesik Devletleri adina misyonerlik faaliyetinde bulunmus olan Frederic Davis Garin, Osmanli topraklarinda Ermeni Buhrani ve 1894 Kitali ile Vukuat-i Mukaddimesi ve Tafsilati" adi altinda Ermenileri hakli gosteren bir kitap nesretmistir. Yine Amerika Birlesik Devletleri adina Van’da faaliyet gosteren baska bir misyoner "Ermeni Buhrani" basligi altinda Sason hadiselerine dair bir kitap kaleme almis ve Londra’da bircok kimseye bu eserin nushalarini gondermistir.
Merzifon Anadolu Koleji’ni idare eden Amerikali misyonerlerinden biri tarafindan bir kisim olaylara karisan Ermenilerin Ankara’da yargilanmalarini ve bu yargilama dolayisiyla ortaya cikan durumu konu alan bir makale Presbiterian adindaki Ingiliz gazetesinde nesredilmistir. Yine Standard Gazetesi’nde bir kisim misyonerlerle Madam Tomayan tarafindan gonderilmis oldugu tahmin olunan Ankara Mahkemesi’nin konu edildigi bir mektup yayimlanmistir. Yine Van ve Bitlis’te bulunan iki Amerikali misyoner bolgelerindeki yerel catismalari Erzurum’da bulunan Ingiliz konsolosu Mr. Zahrab’a iletmislerdir.
Beraberinde iki pasaport tasima imkâni bulan, Ingiliz ve Osmanli kimligi ile halk arasinda dolasan, onlar gibi giyinip onlar gibi konusan bir kisim misyonerler bagli bulunduklari devletin hedeflerini gerceklestirmede onlara azami derecede yardimci olmaya calismislardir.
Butun bunlardan dolayidir ki misyonerler Yakin ve Orta Dogu’daki durumla ilgili Ingiliz ve Amerikan enformasyonunun temel kaynaklarindan birisini teskil etmislerdir. Amerika Birlesik Devletleri’nin konsolosluk mensuplarini belirlemede ve tayin noktasinda misyonerlere buyuk yer vermesi ve itibar etmesi, atadigi elci, elcilik kâtibi, konsolos ve konsolos yardimcilari ve saireyi bile zaman zaman misyonerlerden secmis olmasi misyonerlerin siyasî faaliyet icerisinde bulunmalarini tesvik eden en onemli unsurlardan birisi olmustur. Amerika Birlesik Devletleri’nin bu yondeki politikasinda israrli davranmasi ise hem misyoner faaliyetlerini sinirlamak konusunda alinan ve alinmasi dusunulen Osmanli tedbirlerine karsi caydirici bir rol oynamis, hem de misyonerlere serbestce hareket etme cesaret ve firsati vermistir.
Robert Koleji’nin kurucusu ve ilk muduru Cyrus Hamlin (1811–1900)’in iki defa Amerika’ya basbakanlik etmis olan Grover Cleveland (1837–1908)’a Osmanli karasularina Amerikan donanmasinin gonderilmesi tavsiyesinde bulunarak saldirgan bir " gunboat" diplomasisi kiskirticiligi yapmasi orneginde oldugu gibi, gerek Amerikan okullarinda ve gerekse Amerikan konsolosluklarinda gorev yapan ve siyasetle ic ice olan misyonerler Turk-Amerikan diplomasisinin ve ikili iliskilerin sekillenmesinde onemli bir rol oynamislardir. Biraz da boyle bir yapinin etkisi ve neticesi dolayisiyladir ki 1901’de Amerika Birlesik Devletleri’nin idaresi kendisine teslim edilecek olan ve her ne hikmetse 1906 yilinda Nobel Baris Odulu’ne layik gorulmus bulunan 26. Amerikan basbakani Theodore Roosevelt (1858–1919) dunyada oncelikle ve herkesten evvel ezmek istedigi iki ulkeden birisinin Osmanli Devleti oldugunu beyan etmistir.
Yukarida da ifade edildigi uzere Osmanli topraklarina ilk gelen misyonerler iktisadî, dinî, kulturel ve siyasî noktalar basta olmak uzere imparatorlugu genel yapisi itibariyle tanimaya calismis, muhendis, seyyah, topografci, doktor ve daha degisik unvan ve sifatlarla onemli incelemelerde bulunmuslardir.
Misyonerlerin Anadolu’da basta Ermeniler olmak uzere diger azinliklara yaklasimlari sadece okul, yetimhane ve saglik teskilatlari vasitasiyla olmamis Amerika ve Ingiltere’de toplanan para, erzak ve sair ianelerin Ermeni yetim ve muhtaclarina, ihtiyac icerisinde bulunanlarina dagitimi yapilmak suretiyle alternatif vasitalara basvurulmasi seklinde surdurulmustur.
Ianelerin toplanmasi ve dagitiminda Amerika Kizilhac Cemiyeti onemli bir rol ustlenmistir. Isin garip tarafi, o tarihlerde Bayan Barton’un baskanligini yuruttugu Amerikan Salibi Ahmer yahut diger bir ifadeyle Amerika Kizilhac Cemiyeti bu yardimlari Amerika’da Osmanli Ermenilerinin zulme ugradiklari propagandasini yaparak ve mitingler duzenleyerek yani Turk dusmanligi esasina dayali olarak toplamistir. Toplanan bu ianeler Anadolu’da yine Bayan Barton ile Edim Milles tarafindan tevzi edilmek istenmistir. Ancak toplanan ianelerin ve bunlarin toplanmasina onculuk edenlerin Osmanli Devleti aleyhinde bir politika izlemis olmalarindan dolayi Anadolu’da Ermenilere dagitilmasina engel olunmustur. Bu engel ise New York’ta Turkiye aleyhtari yeni ve siddetli bir miting ve protesto ruzgârinin esmesine neden olmustur. Boyle bir durum ise neticede Amerika misyonerleriyle ruhani heyetinin Osmanli Devleti aleyhinde aciktan aciga ve busbutun olumsuz bir tavir takinmalarina yol acmistir.
Misyonerlerin Ermenileri Ihtilal ve Isyana Sevk Etmeleri
Osmanli Devleti’ndeki Amerikan misyoner okullari ve kamu hizmeti sunan Amerikan kurumlari soz konusu hizmetlerinin yaninda bir taraftan da Hiristiyanlastirma faaliyetlerini surdururerek Osmanli toplumunda ayrilikci fikirlerin uyanmasina ve gelismesine zemin hazirlamislardir. Bu calismalari ile de Osmanli cografyasinda bir kisim isyan hareketlerinin yasanmasina katkida bulunmuslar, teror faaliyetlerinin merkezi ve bu tur girisimlerinin destekleyicisi olmuslardir. Hatta zaman zaman bu tur hadiselerin bizatihi icerisinde yer almislardir. Milli Mucadele yillarinda ise gerek Ermeniler ve gerekse Ingiliz ve Fransiz isgal kuvvetleri ile tam bir isbirligi icerisinde olmuslar, bu guclere aleni ve gizli, dogrudan ve dolayli, maddî ve manevî destek ve rehberlikte bulunmuslardir. Bundan dolayidir ki, misyonerler bulunduklari bolgede her ne kadar sadece ve sadece egitim-ogretim faaliyetleri icerisinde bulunuyor gibi gozukmeye calismislarsa da meydana gelen toplumsal huzursuzluklarin ve bozulan asayisin en onde gelen nedenlerinden birisini teskil etmislerdir. Ozellikle Protestan misyonerleri gayrimuslim unsura ve daha ziyade de Ermeni ve Rum azinliklara temin ettikleri silah ve dagittiklari menfi icerikli evraklarla bunlari ihtilal ve isyana sevk etmislerdir.
Osmanli Idaresinin Misyoner Kiskirtmaciligina Karsi Almis Oldugu Tedbirler
Osmanli idaresi, Anadolu vilayetlerinde bulunan ve Ingiltere ve Amerika Birlesik Devletleri menfaatleri dogrultusunda calisan bu tur misyonerleri, mahalli asayisi bozmaya yonelik hareketlerinden dolayi sinir disi etme yoluna gitmistir. Ancak Osmanli idaresinin bu noktada basvurmus oldugu tedbirlerin her zaman icin basarili oldugu ve ic barisi muhafaza edebildigi soylenemez. Bu noktada gerek Osmanli idaresinin almis oldugu tedbirlerin ne derece basarili oldugunu gostermesi bakimindan ve gerekse meydana gelmesinde misyonerlerin oynadiklari rolu ve etkiyi belirtmesi acisindan ornek olarak Urfa ve Van isyanlari zikredilebilir.
Van Ermeni Isyani
1895–1896 yillarinda yasanan Van Ermeni isyanlarini bastirmakla gorevlendirilmis bulunan Sadeddin Pasa Ermeni isyanlarinin zuhur etmesinin gerisindeki temel nedenlerden birisinin misyoner okullarinin faaliyetleri ve izlemis olduklari ders programlarinin mahiyeti oldugunu dile getirmis ve ayaklanmadaki rollerini su sekilde aciklamistir:
Van’da on dort Ermeni mektebi vardir. Birisi Amerikan Protestanlarinin digerleri Ermenilerindir. Bunlardan yedisinin resmî izni yoktur. Fen derslerinden cok Ermenilik suurunu kuvvetlendirecek Ermeni tarihi, edebiyati, cografyasi okutulmaktadir. Inanclarina gore, Rusya’nin Kafkas, Tiflis vilayetleri, Hazar denizine kadar olan yerler Ermenistan’in bir parcasi sayildigi gibi Iran’in Azerbaycan vilayetleriyle Memalik-i Sahane’nin Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakir Harput, Sivas ve Adana vilayetlerini Ermenistan’dan saydiklari is bu harita uzerinde gorulmektedir. Koylerde dahi buyucek mektepleri vardir. Talebinin okuma hevesini arttirmak icin bir yuzune eski Ermeni krallarindan birisinin resmini hakketmisler ve diger yuzune iyi calisanlara bir imtiyaz alameti yapmislardir. Erzurum’da dahi Sultanî karsiligi Samsaryan mektebi bulundugu gibi Bitlis’te Amerikan mektebi vardir. Diger yerlerde bulunan mektepler de bu mekteplerin ayni programlarini uyguladiklarindan tahsillerinin gayesi fesat cikarmak icindir.
Sadettin Pasa’nin yukaridaki ifadelerini teyit noktasinda Trabzon, Merzifon, Erzurum ve Istanbul’da gorev yapmis olan misyoner Edwin Bliss (o. 1892) de bir kisim itiraflarda bulunmus, Osmanli cografyasinda meydana gelen isyan ve ayaklanmalarin gerisinde misyonerlerin, misyoner faaliyet, tahrik ve tesviklerinin oldugunu itiraf etmistir.
Urfa Ermeni Isyani
1895 yilinda Ingiliz, Fransiz ve Rus tesvik ve tahrikleri neticesi Urfa’da Ermeniler tarafindan, buyuk bir isyan cikarilmistir. Isyanin gerceklesmesi ve surmesinde burada bulunan Amerikan misyonerlerinin onemli bir payi soz konusu olmustur. Urfa’da bulunan Amerikan Yetimhanesi Muduru Lesli bu isyanin baslamasina neden olan ve onu yonlendiren sahislardan biri olmus, isyan eden Ermenileri desteklemek bakimindan, tarafsiz olmasi gereken Amerikan bayraginin asiler tarafindan isyan sirasinda kullanilmasina imkân tanimistir. Buyuk gucluklerle bastirilan Urfa isyani sirasinda sivil halk ve askeri birliklerden olmak uzere toplam uc yuz civarinda sehit ve yarali verilmis, isyanda bulunan Ermeniler diger bolgelere kacmak zorunda kalmislardir. Isyanin meydana gelmesindeki rolunun anlasilmasi uzerine ise careyi intihar etmekte goren Lesli, intihar etmeden once geriye biraktigi "Son Vasiyet" adli bir yazi ile sucunu itiraf etmistir.
Urfa Amerikan Yetimhanesi’nin bu bolgedeki ve Osmanli Devleti aleyhindeki olumsuz faaliyetleri sadece bu olayla sinirli kalmamistir. Milli Mucadele sirasinda da ayni tarzda faaliyetlerde bulunmaktan ve olaylara karismaktan geri durmamistir. Belki yeni ve eskiden farkli olani bu ihanete Amerikan Yetimhanesi yaninda Urfa Amerikan Hastanesi’nin de karismis ve katilmis olmasi olmustur.
Bu donemde Urfa Amerikan Yetimhanesi bunyesinde Ermeni cocuklari barindirilmis ve mudurlugunu, idaresinde dokuz rahibenin bulundugu, Bayan Holmes Carolin yapmistir. Milli Mucadele sirasinda Urfa Amerikan Hastanesi Fransizlar tarafindan Kuvâ-yi Milliye kuvvetlerine karsi bir us olarak kullanilmis, yine buradan acilan ates neticesinde Kuvâ-yi Milliye buyuk kayiplar vermege maruz ve mahkûm birakilmistir.
Bayan Holmes, idaresinde bulunan bu kurum kapilarini Fransiz kuvvetlerine acmakla kalmamis, fakat ayni zamanda Turku ve Turk gucunu kucumseyerek magrur bir tavir da sergilemistir. Zira Kuva-yi Milliye hareketine muhalefet ederek bu hareketin onune gecilmesi icin Urfa mutasarrifina bir mektup yazmistir. Turkleri "haksiz ve asi" olarak degerlendirip yeren Bayan Holmes’in soz konusu mektubunda yer alan asagidaki ifadeler Amerikan misyonerlerinin durumunu, bakis acilarini, Turk toplumuna ve gelecegine karsi ne dusunduklerini dile getirmesi bakimlarindan onem arz etmektedir:
Gercegi anlamayan ve halkinin buyuk bir kismi okuma yazma bile bilmeyen bu sehrin kaderini kendi uzerine alanlar, dehset verici bir sorumluluk altina girmis oluyorlar… Fransiz kuvveti hakkinda yanlis bilgi almissiniz. Paris’te bulunan yuksek meclis bile, Allenby’den emir aliyor. Boyle buyuk bir kisi, onemli noktalari tutmak icin, bir avuc kuvvet gondermez… Siz, askeri egitimden mahrum ve oteyi beriye etkisiz ates eden askerlerinizle, mukemmel harp malzemeleriyle donatilmis ve Almanya’yi kendi hudutlari icinde maglup etmis bir kuvveti yenemezsiniz… Yaziktir size…
Yine Merzifon Anadolu Koleji muduru Amerikali misyoner Mr. White tarafindan kaleme alinan bir baska mektup da, Amerikan misyonerlerinin ve egitim kuruluslarinin Osmanli topraklarinda bulunus maksatlarini, Ermeni ve Rumlara karsi izlemis olduklari politikalari, misyonerlerin Ermeni isyanlarindaki rollerini ve benzeri hususlari gayet acik bir sekilde ortaya koymasi bakimlarindan burada zikretmeye deger durumdadir. Mr. White bahsi gecen mektubunda soyle demektedir:
Hiristiyanligin en buyuk rakibi Muslumanliktir. Muslumanlarin da en kuvvetlisi Turkiye’dir. Bu hukumeti ve memleketi devirmek icin Ermeni ve Rum dostlarimizi terk etmemeliyiz. Hiristiyanlik icin Ermeni ve Rum dostlarimiz tarafindan o kadar kan feda edildi ki, bunlardan bircogu Islamlara karsi mucadelede sehit oldular. Unutmayalim ki kutsal hizmetimiz sonuna kadar daha pek cok boyle sehit kani akitilacaktir. Alevilere de mezhep konusunda serbestlik tanirsak onlar da bize katilacaklardir. Bizim gorevimiz, bu firsati kacirmamak, geregine uygun hareket etmektir. Hiristiyanlarin simdiye kadar gormus olduklarin zulumlere karsi onlarin zekâtini odeyecek bir ruh asilamaliyiz. Biz bunu simdiye kadar yaptik ve basarili da olduk.
Amerikan Misyoner Okullarinin Sicil Kayitlari
Amerikan misyoner okullarinin bagli bulunduklari devletin hukukuna riayet, toplumsal barisa sagladiklari katki ve benzeri acilardan genel bir degerlendirmeye tabi tutulduklari ve bu noktada sicillerine bakildigi zaman pek de parlak bir durum arz ettikleri soylenemez.
Antep Merkezî Turkiye Koleji
Ornegin 1876 yilinda egitim faaliyetlerine baslamis olan Antep Merkezî Turkiye Koleji l892 yilindan itibaren Antep ve cevresinde meydana gelen olaylarla iliski icerisinde olmustur. Kolejde gorev yapan bir kisim ogretim elemanlari ve ogrenciler ihtilal hareketleri icerisinde olan Ermeni orgutleriyle birlikte hareket etmislerdir. Okul bu tur olaylara karistigi icin bir "nifak yuvasi" olarak degerlendirilerek kapatilmis, 1915 yilinda ise faaliyetlerine son vermek zorunda kalmistir. Mutareke dolayisiyla her ne kadar okul 1921 yilinda yeniden egitim hayatina donmusse de calismalari fazla uzun omurlu olmamis, 1924 yilinda "surgundeki kolej" kimligi ile Halep’e tasinmak zorunda kalmistir.
Aziz Pavlos Enstitusu
Ermeni olaylarina karismasi, propaganda yapmasi veya Ermeni olaylarina sempati duymasi nedeniyle suclanan baska bir Amerikan misyoner okulu ise 1888 yilinda Tarsus’ta ogretime baslayan Aziz Pavlos Enstitusu olmustur.
Aziz Pavlos Enstitusu Osmanli idarecileri tarafindan Hiristiyanlik propagandasi yapmak ve okul duvarlarini Yunan sempatisini simgeleyen bir renge boyamakla suclanmis ve egitim faaliyetlerine bu nedenle ara vermek zorunda kalmistir.
Uluslararasi Izmir Koleji
Ayni paraleldeki faaliyetleri ile dikkat ceken bir baska misyoner okulu ise Uluslararasi Izmir Koleji olmustur. Izmir’in Yunan isgali altinda bulundugu donemde bolgede modern tarimsal faaliyetlerin gelistirilmesi konusunda Uluslararasi Izmir Koleji yetkilileri Yunan isgal kuvvetleri temsilcileri ile isbirliginde bulunmaktan kacinmamislardir. Ancak Milli Kuvvetlerin Yunan Isgal Kuvvetleri’ni 1922 yazinda Anadolu’dan surup cikarmasi ve 30 Agustos’ta kesin bir maglubiyete ugratmasi ve dolayisiyla da Izmir ve cevresinde hâkimiyeti tesis etmesi uzerine kolej Ankara’da kurulan yeni idare ile isbirligine girmek zorunda kalmistir.
Firat Koleji
Amerikan misyoner okullarinin toplum huzurunu bozmak ve egitim disi islerle mesgul olmak noktasinda ortaya koydugu olumsuz orneklerden bir digeri ise Firat Koleji’ne ait olanidir. Firat Koleji 1895 yilinda meydana gelen Ermeni olaylarindan azade kalamamis, okul binalarindan bir kismi yanmis ve yagmaya maruz birakilmistir. Bu donemde meydana gelen olaylarla her hangi bir alakasi bulunmadigini beyan ederek ugramis oldugu zarari Osmanli idaresine tazmin ettirme basarisini gosterebilen Firat Koleji, her ne kadar masum ve mazlum bir portre cizmeye calismissa da 1915 yilindaki olaylara karismaktan geri durmamistir. Bu hadise ise okul muduru Ernest Riggs’in o gunku Osmanli hukumetince sinir disi edilmesine ve yaklasik kirk yildir faaliyetlerini surduren bu kurumun kapilarini hayata kapatmaya mecbur kalmasina neden olmustur.
Bitlis Ermenileri
Egitim faaliyetleri yaninda bolucu faaliyetlerde bulunan Amerikan misyoner okullarina bir diger ornegi ise Bitlis’te bulunan okul olusturur. Bitlis kasabasinda egitim kurumu olarak faaliyet gosterdigi bilinen Amerikan Misyoner Mektebi, diger misyoner okullarina nispetle fiziksel buyuklugu ve etkinligi bakimindan daha alt derecede olmakla birlikte Bitlis Ermenilerine yeteri derecede kaynaklik etme basarisini gosterebilmistir. Bitlis Ermenileri, Diyarbakir, Erzurum ve Van’da oldugu gibi bir kisim bolucu ve yikici Ermeni kaynaklarindan talimat almamislarsa da Bitlis’te bulunan Amerikan Misyoner Mektebi’nin rolu ve onemi farkli olmustur. Cevre koylerden Bitlis’e gelerek bu okulda tahsil goren Ermeni asilli kiz ve erkek ogrencilerin aldiklari egitim neticesinde zihinleri bulandirilmis, beyinleri Osmanli idaresine muhalif ve menfi fikirlerle doldurulmus olarak mezun edilmislerdir. Boyle bir egitim tarzi, mezuniyet sonrasinda bu gencleri, bulunduklari vilayetlerin her kose ve bucagina dagilarak menfi dusuncelerini muhataplarina aktarmaya ve devlete karsi itaatsizlik duygu ve dusuncesini yayginlastirmaya sevk etmistir. Neticede Bitlis ve cevresinde yasayan Ermeniler bir takim umitlere kapilarak "Tekâlif-i Emiriye" gibi yukumluluklerini yerine getirmekten kacinmislar, "Evveli Sam, ahiri de Sam’dir. Buralardan cikip gitmelisiniz" gibi soz ve davranislarda bulunarak bolgede yasayan Musluman nufusu rahatsiz ederek sadakat ve selametten ayrilmislardir.
Anadolu Koleji
Ayni donemlerde Amerikan misyoner okullarinin bolucu faaliyetlerinin bir diger carpici ornegi de Merzifon’da yasanmistir.
19. asrin ikinci yarisinda Merzifon ve cevresinde egitim faaliyetlerine baslayan Amerikan misyonerleri bu calismalarini gayri resmî olarak 1886 tarihinde actiklari Anadolu Koleji ile bir adim daha gelistirmislerdir. Ileriki yillarda ciddi problemlere neden olacak olan bu kolejin resmî bir huviyet kazanmasi ise ancak 1899 yilinda soz konusu olabilmistir.
Merzifon’da Ermeniler, "Kucuk Ermenistan Ihtilal Komitesi" veya "Merzifon Fesat Komitesi" diye anilan bir cemiyet kurmuslardir. Bu cemiyetin baskanligini Merzifon Anadolu Koleji ogretmenlerinden biri olan Protestan Ermeni Karabet Tomayan yapmistir. Cemiyetin kâtipligini ise yine ayni okulda ogretmen olarak bulunan Protestan mezhebine mensup Ohannes Kayayan yurutmustur.
Tomayan ailesi genel olarak Osmanli Devleti’ne karsi dusmanca bir tavir icerisinde olmustur. Ornegin Tomayan’a ilaveten amcasi Vahan ve amcazadesi Tomayan Artin de Osmanli idaresi aleyhinde calismislardir. Islemis oldugu bir kisim suclardan dolayi amcasi Amasya’ya surulmus, amcazadesi de maruz kaldigi cezadan ancak Londra’ya firar ederek kurtulabilmistir.
Merzifon kazasinda bozgunculuk cikaran ve zararli fikirler yayan Ermeni elebaslarinin bir an evvel yakalanarak adliyeye teslim edilmelerinin istenmesi dolayisiyla Merzifon Komitesi’nin baskani Tomayan Artin Osmanli hukumeti tarafindan ele gecirilmek uzere uzun bir sure takibata ugramistir. Nihayet Merzifon Ermeni ailelerinden Mehran adli sahsin evinde gizlenmis oldugunun ihbar edilmesi uzerine adi gecen sahsin evi idarî makamlarca kusatmaya alinmistir. Baskina, gerek Tomayan Artin ve gerekse Mehran adli sahsin silahla karsilik vermisler, cikan catisma neticesinde her ikisi de yarali olarak ele gecirilmis ve tutuklanmislardir. Ohannes Kayayan bununla da kalmayip, diger Ermeni arkadaslari ile memuriyetini kotuye kullanarak Ermenilerin gizli ve zararli haberlesmelerine aracilik etmis, yine Anadolu Koleji hocalarindan olan Karabet Tomayan ve bir baska Ermeni Baron Meleh ile Vahram takma adini kullanarak haberlesme yoluna gitmistir. Ayrica Merzifon Anadolu Koleji’nde ogretmenlik yapan Karabet Tomayan ve Ohannes Kayayan Osmanli Devleti tebaasindan olmalarina ragmen devlet aleyhinde nesriyatta bulunmaktan ve bunlarin dagitimini yapmaktan geri kalmamislardir.
Nihayet 1893 yili baslarindan itibaren Ermeni ihtilalcileri, diger fesat cemiyetleri ile istisare ve muzakerelerde bulunarak, nihai olarak Tomayan ve Kayayan’in planlari dâhilinde Osmanli Devleti’ne karsi ihtilal hazirliklarina baslamislardir.
Merzifon Anadolu Koleji’nde yurutulen siyasî faaliyetler sadece zikredilenlerle sinirli kalmamistir. Ilerleyen yillarda bu okulun adi baska faaliyetler icerisinde de gecmistir. Zira Osmanli Devleti’ni kendi nufuzlari altina almak, somurmek ve nihayet parcalamak noktasinda oteden beri suregelen misyoner cabalari Birinci Dunya Savasi akabinde de Amerikan-Ingiliz isbirligi ve bunlarin himayesindeki Rumlar ve Ermeniler ile merkezî bir faaliyet cercevesinde, yogun bir tarz ve sekilde devam etmistir.
Birinci Dunya Savasi Yillarinda Merzifon Anadolu Koleji
Birinci Dunya Savasi sirasinda Ingiltere Merzifon’u isgal altinda tuttugu gunlerde, bir taraftan Amerikan misyonerleri ile isbirligi yaparken diger taraftan ise burada yasayan Rum ve Ermeni nufusundan azami derecede yararlanma yoluna gitmistir. Hatta Ermeni ve Rumlarin yardimlari ve rehberlikleri sayesinde Gumushacikoy’u kazasina bagli olup cevrede "sekavet ve siyaset ocagi" diye taninmis bulunan Karakoy adindaki buyuk Rum koyunu teskilatlanma bolgelerinden biri haline getirmislerdir.
Merzifon’da bulunan Ingiliz subaylari faaliyetlerini surdurmek noktasinda Anadolu Koleji’nden azami derecede istifade etmisler, bu okul ve mensuplari ile daimi bir iliski icerisinde olmuslardir. Ornegin Ingilizler, Merzifon Anadolu Koleji esyasi adi altinda koleje her gun on bes yirmi araba yuk getirmislerdir. Onceleri getirilen sandiklarin icerisinde ne oldugu konusunda Turk makamlarinin her hangi bir bilgisi olmamistir. Ancak daha sonra, karsilasilan gucluklere ragmen, yapilan arastirma neticesinde bunlarin silah ve techizat oldugu ve bunlarla Ermenilere yardim edildigi anlasilmistir.
Amerikan siyasî destegine zaten oteden beri sahip olan, bolgenin isgal edilmesi ile diger isgalci kuvvetlerin de fazladan siyasî destegine kavusan Merzifon Anadolu Koleji ve mensuplari bu gelismeler uzerine olumsuz faaliyetlerine daha bir hiz vermisler ve hatta bunu aleni ve endisesiz bir surette gerceklestirmislerdir. Ornegin Kolej hocalarindan Mister Getchell, refakatinde bir subay ve silahli 25 kadar Ingiliz askeri ile birlikte 15 Mayis 1919’da Gumushacikoyu’ne gelmis ve hukumet konagi salonunda hukumet memurlarini toplayarak: "Biz galibiz, siz maglupsunuz. Her ne emredersek icra edeceksiniz" tarzinda bir konusma yapmistir. Bunun uzerine dinleyiciler arasinda yer alan Muftu Efendi: "Biz galip maglup bilmeyiz. Hukumetimiz tarafindan verilecek emre itaat mecburiyetindeyiz" demistir. Ayrica Mister Getchell kazada bulunan Musluman olmus tum Ermenileri Kiliseye toplayarak giymekte olduklari Musluman elbiselerini cikarmalarini soylemis, Muslumanlarla evli bulunan Ermeni kadinlarin da tekrar kendi dinlerine donmelerini istemistir.
Pontus Kulubu
Amerikan misyonerleri ve misyoner okullarinin Osmanli topraklarinda surdurdukleri olumsuz mesguliyetlerden bir digerini ise Pontusculuk faaliyetleri olusturmustur. Bu cercevede 1892 yilindan itibaren, yurt disinda basilan ve Rumlari isyana tesvik eden cesitli bildiri ve yayinlarin muntazam bir sekilde dagitilabilmesi icin Pontus adli bir teskilatin kuruldugu gorulur. Samsun, Trabzon, Giresun, Batum, Kayseri, Yozgat, Corum sehirleri ve diger bazi yerler Pontus teskilatinin hareketli ve onde gelen merkezleri arasinda yer almistir. Merzifon ise, Samsun limanina yakin olmasi dolayisiyla, bu teskilatin merkezi olarak secilmistir.
Merzifon Anadolu Koleji’nin mutevelli heyeti American Board of Commissioners for Foreign Mission (ABCFM)’in kendi mensuplari arasindan sectigi on Amerikali misyonerden olusmustur. Okulun Merzifon’daki yonetim kurulu ise yine on kisiden meydana gelmistir. Ancak bu on uyenin besi Amerikan misyonerlerinden, diger bes uyesi ise Pontus Protestan Birligi Uyesi olan kisilerden secilmistir. Dolayisiyla kolej mensuplari ile Pontus Cemiyeti uyeleri bir birinden ayrilmaz bir butun halinde, ayni idealler ve hedefler icin calisir bir durum arz etmislerdir.
1904 yilinda Merzifon genclerinin girisimi, Merzifon Anadolu Koleji mudur ve ogretmenlerinin yardim ve istirakleri ile adi gecen kolej icerisinde bir Pontus Kulubu kurulmustur. Amerikan misyonerlerinin onculugu ve yonlendirmeleri ile kurulan bu kulup yine Amerikan misyonerlerinin himayeleri altinda faaliyetlerini surdurmus ve gelistirmistir.
Misyoner ve onlarla isbirligi icerisinde bulunan Ermeni ve Rumlarin olumsuz faaliyetlerinde hangi noktaya varmis olduklarini gostermesi ve Merzifon Anadolu Koleji icin bir donum noktasi olusturmasi bakimlarindan bu donemin en onemli olaylarindan birisi Zeki Ketani Bey’in oldurulmesi hadisesi olmustur denebilir. O donemde meydana gelen bu olaylar, Anadolu Koleji’nin kapatilmasinin alt yapisini olusturmustur.
Zeki Ketani Bey mezkûr kolejde Turkce ogretmeni olarak gorev yapmaktaydi. Ancak 1921 yili Subati’nin ilk gunlerinde bir suikast sonucu oldurulmus ve cesedi kolej civarinda bulunmustur. Zeki Ketani Bey’in nicin olduruldugu konusunda kesin bir bilgi elde edilememisse de Pontus Cemiyeti mensuplarinin tek tek tutuklanmaya baslanmalarina Zeki Bey’in ihbarinin neden oldugu varsayimi dolayisiyla katledildigi muhtemel gorulmustur.
Merzifon’daki Amerikan hastanesiyle kolej icerisinde toprak altinda gizli yollar ve depolar bulundugu ve ara sira otomobiller ile getirilen top ve tufek gibi silahlarin ve cephanelerin buraya gizlendigi ve hatta zaman zaman silahli Hiristiyan koylulerin koleji siginak olarak kullandiklari, ozellikle hastane heyetinin Tavsandagi’nda Hiristiyan koylulerle siki iliskiler icerisinde olduklari ihbar edilmistir.
Arama neticesinde silah ve cephane bulunamamis ise de Kolej icerisinde 1904 tarihinden beri kurulmus olan "Pontus Kulubu" adiyla bir kulubun bulundugu tespit edilmis, 2 cuval Rumca ve Ingilizce evrak ve defterlerin yaninda ayrica bu kulube dair yonetmelikle muhurler, Yunan bayraklari ve Pontus armasi, Osmanli silahlari ile donatilmis ve gurup halinde okulda cekilmis bir takim fotograflar ve bir kisim onemli evrak elde edilmistir. Ayrica yapilan aramalar sirasinda, Merzifon Anadolu Koleji’nin burada ogrenim goren gencler ile diger Rum ve Ermeni genclerinin Avrupa’ya kacirilmalarina aracilik ettigi de ortaya cikmistir. Aramalarda kolej muduriyeti ile Samsun’daki Amerika temsilcisi arasinda yapilan yazismalar ve konuya dair evraklar ele gecirilmistir.
Asya’nin Anahtari
Avrupa devletleri acisindan Turkiye her zaman icin Asya’nin anahtari olarak degerlendirilmistir. Asirlar boyu bu anlayis devam etmis, Hacli Seferleri, Sark Meselesi ve benzeri problemler ve gelismeler hep bu yaklasim ve anlayis tarzinin temel nedenlerinden birisini olusturmustur.
Amerikan okullarinda okuyup tahsil goren ve buradan mezun olan Ermeni gencleri neticede gayet fanatik birer Turk dusmani haline gelmis, komitecilik ve cetecilik faaliyetlerine agirlikli olarak yer vermislerdir. Bu hususta devlet sûrasindan emekli Muhammed el-Mansur Efendi, padisaha takdim ettigi layihasinda:
Ermenilerin bu gibi tasavvur ve tesebbuslerde bulunmasina bizzat Devlet-i Aliyye sebep oldu. Zira…. yuz bu kadar sene evvel Osmanli ulkesine gelen Frenk papazlarinin istedikleri yerlerde birer mektep acip Ermenilerin evlatlarini talim ve terbiye etmelerine izin verilmesi dahi simdiki halde Ermenilerin bas kaldirip Osmanli Devleti aleyhine bulunmalarina sebep oldu
seklindeki tespitlerini dile getirmistir.
Ermeni olaylarini hazirlayan nedenlerin basinda kronolojik sira bakimindan Protestan misyonerlerinin calismalarina oncelikle isaret etmek gerekir. Zira Anadolu’da Ingiliz ve Amerikan misyonerleri tarafindan acilan Protestan kolej ve kiliselerinin Ermeniler uzerinde buyuk derecede etkisinin oldugu goz ardi edilemeyecek bir durum arz eder. Lubnan, Anadolu, Istanbul ve benzeri yerlerde egitim-ogretim faaliyetini baslatan misyoner okullarinda Ermeniler, tarih ve edebiyatlari hakkinda genis bilgi sahibi olmanin yaninda insan haklari, ulus hurriyeti ve sair cagdas konulardan da haberdar olmuslardir. Ayrica misyonerler tarafindan okul disinda yurutulen mezhep propagandasinin etkileriyle de bircok Ermeni Protestan mezhebini tercih etmeye baslamistir. Protestan misyonerlerinin bu yondeki calismalarinin, Ermeni meselesini ortaya cikaran nedenlerden ilkini olmasa da, temel sebeplerinden birisini teskil ettigi muhakkaktir. Misyonerlik faaliyetlerinin ve acilan okullarin Ermeni olaylarina katkilarini tespit acisindan, somurgeciligin faziletine inanmis ve Fas’ta Fransiz mandaciligini kurmus olan meshur Fransiz Maresali ve devlet adami Lyautey Louis-Hubert-Gonzalve (1854–1934) Fas’ta bir konusmasinda dile getirdigi:
Bir beyaz rahip, bana bir bolugun isinden fazlasini gormustur"
seklindeki ifadesi de yukaridaki gorusleri teyit eder durumdadir.
Genel olarak bakildigi zaman yabanci okullarin uluslasma surecine giremeyen ya da gec girmis olan bolgelerde kurulmus olduklari gorulur. Yabanci misyonlar uluslasmanin cok hareketli oldugu ve Avrupa kulturunun etkilerine acik bulunan Balkanlarda fazla basarili olamamislardir. Misyonerlerin faaliyetleri daha ziyade, yukarida belirtilen hususlara ilaveten, Osmanli yonetiminin egitim ve sosyal konularda yeterince hizmet goturemedigi bolgelerde etkin olmus gozukmektedir.
Misyonerler muhtelif tarzdaki faaliyetleriyle Yunan, Ermeni, Keldanî, Marunî ve benzeri azinliklari suurlandirmaya calismis, "Ortodoks hiyerarsisinin ve Turk despotizminin pencesinden kurtarmak" uzere Bulgarlar arasinda da faaliyet gostermislerdir. Fakat esas neticeyi, kendilerini devlet haline getirme basarisini gostermekle Bulgarlar ve bir dizi isyana sevk etme becerisini sergilemekle de, Ermeniler arasindaki calismalarindan elde etmislerdir. Musluman nufusu ve bu nufusun genc kesimini Hiristiyanlastirma noktasinda ciddi bir basari elde edememislerse de, ozellikle egitim kurumlari dolayisiyla, millî ve dinî degerlere daha liberal bir sekilde yaklasmalarina ve bu yondeki bir hava icerisine girmelerine sebebiyet vermislerdir.
Bir taraftan misyonerlerin tahrik ve tesvikleriyle dinî ve milli anlayisa dayali olarak meydana gelen kipirdanmalar; diger yandan, 1839 Tanzimat Fermani ile gayr-i Muslim unsura taninan genis ve esitligi ongoren haklar; 1856 Islahat Fermani ile bu imtiyazlarin bir kez daha tasdik ve teyit edilmesi; 1862’de Ermeni Nizamnamesi’nin cikarilmasi; onde gelen bir kisim Ermeninin firsatlari kullanabilme kabiliyet ve imkânina sahip olmasi Osmanli idaresi ile Ermeni toplumu arasindaki ihtilafin nesv u nema bulmasinin temel taslarini ve en onemli firsatlarini olusturmustur.
Bir kisim Avrupa devletlerinin Osmanli Devleti uzerindeki siyasî, ticarî ve hatta dinî imtiyazlar elde etme arayisi icerisine girmeleri ve dolayisiyla da bir vasita olmasi bakimindan Ermenilere el atmalari, onlari kendi emellerine ulasma yolunda ortaya cikan her firsatta tahrik ve tesvike tabi tutmalari Turk-Ermeni ihtilafinin fiili catisamaya donusmesine ve tarih icerisinde sozde "Ermeni Meselesi" sekil ve rengine burunerek bugun de bu ikili catismanin, belki sicak manada degilse de siyasî ve akademik anlamda, mevcudiyetini surdurmesine yol acmistir.
Osmanli idaresi gerek Amerikan misyonerleri tarafindan acilmis bulunan okullarin ve gerekse diger yabanci okullarin Osmanli idaresine ve toplumuna vermis olduklari zararlarin ve misyonerlerin yaptigi hemen her seyin hic suphesiz ki farkinda olmustur. Bu okullarin muhtelif sekillerde dogurmus olduklari olumsuzluklarin giderilmesi ve halkin onlara olan ragbetinin izalesi icin gereken tedbirlerin alinmasi yolunda ilgili sahis ve makamlarin dikkatleri cekilmis ve bu noktada belli bir gayret sergilenmistir. Misyonerlerin faaliyetinden memnuniyet duymayan Osmanli idaresi onlari mevcut rejimin adeta dusmani olarak degerlendirmistir. Ornegin Osmanli idaresi Merzifon Anadolu Koleji’nin siyasî maksatla tesis edilmis olduguna kani olmustur. Ancak boyle bir kanaate ragmen, icinde bulundugu acziyetten dolayi, misyonerlerin hem Osmanli topraklarinda dolasmalarina ve hem de aciktan aciga olumsuz faaliyetlerini surdurmelerine goz yummak zorunda kalmistir.
On dokuzuncu asrin son ceyregi gerek misyonerlerin faaliyetlerindeki yogunluk bakimindan ve gerekse Osmanli Devleti’nin bu faaliyetlere yaklasim tarzi acisindan dikkat cekici bir durum arz eder. Misyoner orgutleri can cekistigine inandiklari Osmanli Devleti’nden azami derecede istifade etmeye calisirken Osmanli hukumetleri de eskiye nispetle, ozellikle Amerika adina faaliyet gosteren misyonerlere karsi izlemis oldugu politikada bir kisim degisiklikler yaparak yerli ve yabanci, Muslim veya gayrimuslim tum egitim kurumlarini kontrol altina alici tedbirler ihdas etmeye yonelmislerdir. Bu noktada misyonerler ve misyoner okullarinin meydana getirmis olduklari olumsuzluklar konusunda aciktan aciga munakasa ve mucadele icerisine girilmekten kacinilmistir. Bunun boyle olmasinda biraz da icerisinde bulunulan zamanin ve sartlarin yeni meseleler ihdasina musait olmayisi etkili olmus gozukmektedir. Boyle olmakla birlikte misyoner ve onlarla isbirligi icerisinde olan kimselerin neden oldugu olaylar yakindan izlenmis ve bir kisim tedbirler alinmaya gayret edilmistir. Ancak bu tedbirler cok da fazla bir ise yaramamis gozukmektedir.
Kaynak: Erciyes niversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi Tarih Blm retim yesi
belgesi-1419
Boşaltım sistemi vücutta homeostazın sağlanmasında çok önemli bir yere sahiptir.Böbrekler, üreterler ve mesaneden oluşan boşaltım…
Büyük Atatürk'ün ölümünü takip eden günlerde, o zamanlar yalnız Avrupa'nın değil, dünyanın en güçlü günlük…
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu.…
Eğer bir insanın başına 'elektroensephalograf' (ezberlemeniz gerekmez!) adını taşıyan bir cihaz bağlarsanız, o insanın yaydığı…