Categories: Cumhuriyet Tarihi

Misyoner Okulları

Osmanlı Devleti’nde eğitim hemen tümüyle çökmüş durumdayken, devletin tutarlı bir eğitim programı ve bu programı uygulayacak okulları bulunmazken; ülkenin hemen her yerine yayılan ve “Müslüman Türk gençlerini eğiten” çok sayıda misyoner okulu vardı. Gelişmiş ülkelerin, sömürge ve yarı sömürgelerinde açtığı ve “Avrupa liberalizminin ideallerine” uygun insan yetiştiren bu okullarda, gençler, ustalıklı yöntemlerle kimliksizleştiriliyor; özdeğerlerinden uzaklaştırılarak, kendilerine ve içinden çıktıkları topluma yabancılaşıyorlardı. Bunların önemli bir bölümü okullarını bitirdiklerinde, kendilerini eğitenlerin anlayışı yönünde davranmaya hazır, zamanla kitleselleşen kadrolar haline geliyordu. Artık, ne tam olarak yerel, ne de tam olarak yabancı unsurdular. Ne kendileri kalıyor, ne de tam olarak Batılı olabiliyorlardı. Kişiliksiz, yoz bir küme oluşturuyorlardı.

19.yüzyılda, Tanzimat ve Islahat Fermanları’ndan sonraki yarım yüzyıl içinde, Türkiye’de yüzlerce misyoner okulu açıldı. 1914 yılında Türkiye’nin değişik bölgelerinde, Amerikalılar’a ait; 45 konsolosluk, 17 dini misyon ve bunların 200 şubesi ile 435 okul vardı. (10)

Fransız Çıkarlarını Koruma Komitesi adlı örgütün, 1912 yılında yaptırdığı bir araştırmaya göre, Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren 94 Fransız okulunda 22 425 öğrenci okuyordu. (12)

Aynı dönemde, İngilizlerin Irak ve Ege bölgesinde, 2996 öğrencinin okuduğu 30; Almanların İstanbul, İzmir ve Filistin’de 1600 öğrencinin okuduğu 10; İtalyanların Batı Anadolu’da, doğrudan İtalya Hükümeti’ne bağlı 4; Rusların ise l’i lise 3 okulu vardı. (13) O dönemde, devlete ait lise (İdadi) sayısının 1923 yılında yalnızca 23 olduğu (14) düşünülürse, misyoner okulu sayılarının ne anlama geldiği ve gerçek boyutu, daha iyi anlaşılacaktır. Müslüman Türk aileleri; ‘iyi eğitim alma’, ‘yabancı dil öğrenme’ ya da ‘kolay iş bulma’ gibi gerekçelerle ve giderek artan oranlarla çocuklarını bu okullara veriyordu. Latin ve Protestan misyoner okullarında okuyan Türk öğrencilerin, Türk okullarında okuyan tüm öğrencilere oranı; 1900’de yüzde 15’ken, 1910’da yüzde 60’a, 1920’de yüzde 75 gibi çok yüksek bir orana ulaşmıştı. (15)

*

Fener Rum Patrikhanesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde, yalnızca din işlerinde değil, eğitim ve sağlık gibi temel alanlarda da özel ayrıcalıklara sahipti. Açtığı ve açtırdığı, çok sayıda okul, hastane ve vakıf vardı. Avrupa devletleri, Patrikhane’nin açtığı ve “Anadolu’yu Helenleştirmenin araçları” olarak kullandığı bu okulları, ilkokuldan liseye dek, kendi okullarına denk sayıyor, burayı bitiren Rum gençleri, “Atina ya da Avrupa üniversitelerine Avrupalı öğrenciler gibi” kabul ediliyordu. Fener Patrikleri, ülkenin her yerinde diledikleri kadar okul ve kilise açıyor ve buraları “Helenci militan” yetiştirilen merkezler haline getiriyordu. Alman Profesör Kruger, bu okul ve kiliselere, “Rum milliyetçiliğinin birer kalesi”‘diyordu. (16) Patriklik, “yalnızca manevi bir otorite” değil, “yetkisini çok aşan, siyasi ayrıcalıklara sahip” bir parti gibi çalışıyordu. (17)

Misyoner Okullarının, Türkiye’de hangi anlayışla çalıştıklarını ve ne yapmak istediklerini daha iyi anlamak için, geçmişte yaşanmış olayları bilmek gerekir. Genelkurmay Başkanlığının yayımladığı Türk İstiklal Harbi adlı yapıtta, bugün için son derece aydınlatıcı olan bir misyonerlik belgesi vardır. Belge, Merzifon Amerikan Misyoner Okulu Direktörü Whit’in 1918’de Amerika’ya gönderdiği bir mektuptur. Mektupta şunlar yazılıdır: “Hıristiyanlığın en büyük düşmanı Müslümanlıktır. Müslümanların da en güçlüsü Türklerdir. Buradaki hükümeti devirmek için, Ermeni ve Rum dostlarımıza sahip çıkmalıyız. Hıristiyanlık için Ermeni ve Rum dostlarımız çok kan feda ettiler ve İslam’a karşı mücadelede öldüler. Unutmayalım ki, kutsal görevimiz sona erinceye kadar, daha pekçok kan akıtılacaktır.” (18)

Whit’in bunları yazdığı günlerde, Mustafa Kemal Anadolu’da ulusal direniş örgütlemeye çalışıyor, mandacılar ise, Amerikan himayesinin kabul edilmesi için vargüçleriyle çalışıyorlardı.
—————
10-“Militan Atatürkçülük” Vural Savaş Bilgi Yay., Ankara-2001, sf. 92

11-“Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye” S.Yerasimos, Belge Yay., 7.Bas., İst- 2001, sf. 325

12-a.g.e. sf. 325

13-“Cumhuriyet Dönemi Türk Ansiklopedisi” İletişim Y., 3.C., İst, sf. 654

14-“Cumhuriyet Dönemi Türk Ansiklopedisi” İletişim Y., 3.C., İst., sf. 666

15-“Bozkırdan Doğan Uygarlık-Köy Enstitüleri” Yalçın Kaya, 1 .Cilt, Tiglat Matbaacılık A.Ş., İstanbul-2001, sf. 58

16-“Kemalist Türkiye ve Ortadoğu” Prof.K.Kruger, Altın Kitaplar Yay., İstanbul-1981, sf. 114

17-a.g.e. sf. 115

18-“Milli Kurtuluş Tarihi” D.Avcıoğlu, I.C., İst.Mat., 1994, sf.283,284

Kaynak: Türkiye Üzerine Notlar
belgesi-256

Belgeci

Share
Published by
Belgeci

Recent Posts

İlk Cep Telefonu

ÖZELLİKLER: Boyut: 28x8x6 cm Ağırlık: 850gr Ekran: Yok Devre sayısı: 30 Konuşma süresi: 35 dakika…

10 saat ago

Basic Grammar-Questions

There are two kinds of questions: yes or no questions and wh- questions. You ask…

22 saat ago

Basic Grammar-Positive And Negative Sentences

A positive sentence tells you that something is so. A sentence that tells you something…

1 gün ago

Basic Grammar-The Imperative

Use the base form of a verb to give commands or make direct requests. This…

2 gün ago

Basic Grammar-Sentences

A sentence is a group of words that expresses a complete thought. A sentence must…

2 gün ago

Basic Grammar-Interjections

An interjection is a word that expresses a sudden, strong feeling such as surprise, pain,…

3 gün ago