Categories: Tarih

Matbaa’nın Bulunuşu ve Türkler

Matbaa denilen araç, Gutenberg’in yaşadığı çağdan 6-7 yüzyıl önce biliniyordu, kullanılıyordu ve onunla sayısız kitap basılmıştı. Klasik Batı kaynaklarından yapılan aktarmalarla düzenlenmiş ansiklopedilerimize, ders kitaplarına bakarsanız, matbaa denebilecek ilk çalışmalar Çin’de başlatılmıştır. Onlardan binlerce yıl evvel, Mezopotamya kavimleri, aynı yolla hazırladıkları klişeleri yumuşak kile bastırıyor, bu kili sayfa biçiminde pişirip sertleştiriyorlardı. Çinlilerin tek üstünlüğü, kil tablet yerine kâğıt kullanmış olmalarıdır.
1900’lerin ilk 10 yılı içinde, Doğu Türkistan’ın Turfan şehrinde ve diğer bâzı merkezlerde yapılan kazılar, bilim adamlarını hayretlere düşürdü. Toprağın altından, şimşir gibi sert ağaç parçalarına oyulmuş bir hayli Uygur harfi çıkarılmıştı. Sonra yüzlerce basma kitap bulundu ve Almanya, Fransa, İsveç, İngiltere, Rusya müzeleri, Uygur kültürünü, edebiyatını, sanatını yansıtan bu fevkalâde değerli kitaplarla zenginleşti.
745-940 yılları arasında Türkistan’da yüksek bir medeniyet kuran Uygur Türkleri, klişe kalıp değil, müteharrik (hareketli) harfler kullanıyorlardı. Ve bu harfleri satırlar hâlinde dizip kitap sayfalarını hazırlıyor, sonra da kâğıda basıyorlardı.

8. yüzyılda Türkistan’a gelen Arap tüccarlar, kâğıt yapımını Türkler’den öğrenerek memleketlerine götürmüşlerdi. Avrupalılar ise, ancak 12. yüzyılda, Endülüs Emevîleri’nin hocalığıyle kâğıt sanayiinin temelini atabildiler. Nihâyet 14. yüzyılın başlarında, Cenevizli gemiciler sâyesinde, matbaa Doğu’dan Batı’ya intikal edebildi.

15. yüzyılda, Hollanda ve İtalya’da müteharrik harfler imal edip, onlarla kitap basanlar vardır. Yani Gutenberg, Avrupa’da da ilk matbaacı konumunda değildir. Onun yaptığı şey, bir sermâyedar bularak bu tekniği geliştirmek ve daha hızlı baskıyı gerçekleştirmekten ibârettir.
Türk matbaacılığının gecikmesinin başlıca sebebi, matbaayı kuruvermek, yüz binlerce, belki milyonlarca insanın ekmek kapısını kapamak, onları fakirliğe mahkûm etmek sonucunu getirecekti. Zîra, 18. yüzyıl başlarında, sâdece İstanbul’daki hattatların sayısı 90 bini buluyordu.

Belgeci

Share
Published by
Belgeci

Recent Posts

BİOGAZ

İnsanoğlunun çok süratli bir şekilde artan ihtiyaçlarına cevap veren sosyal ve endüstriyel gelişmeler, beraberinde bazı…

4 saat ago

Boşaltım Sistemi

Boşaltım sistemi vücutta homeostazın sağlanmasında çok önemli bir yere sahiptir.Böbrekler, üreterler ve mesaneden oluşan boşaltım…

16 saat ago

Atatürk ve Spor

Büyük Atatürk'ün ölümünü takip eden günlerde, o zamanlar yalnız Avrupa'nın değil, dünyanın en güçlü günlük…

1 gün ago

Atatürk’ün Hayatı

 Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu.…

2 gün ago

Özdeşlik

Bir şeyin başka bir şey değil de zorunlu olarak kendisi olması; bir şeyin kendisiyle bir…

2 gün ago

Uyurken Beynimiz Neler Yapıyor ?

Eğer bir insanın başına 'elektroensephalograf' (ezberlemeniz gerekmez!) adını taşıyan bir cihaz bağlarsanız, o insanın yaydığı…

3 gün ago