Akşam bütün Eskişehir oradaydı. Şehirdeki resmî kişiler ve belli başlı tüccarlardan başka, hükûmet doktoru, avukat, esnaf birlikleri, aydınlar vardı. Hepsinden heyecanlı olan müftü konuşmaları idare ediyordu. Ayrıca subaylar da gelmişti.

 

İlk konuşmayı vali yaptı. Sinirli ve boğuk bir sesi vardı. Önce benim için, hoş geldiniz yollu bir başlangıç yaptı. Söylediklerini tercüman Fransızcaya çeviriyordu. Ondan sonra, milliyetçilerle İngiltere arasındaki çatışmanın son durumunu anlattı. Fakat yaşlı başkan, asıl söylenmesi gerekli olanların söylemek için can atıyordu. Sonunda kendini tutamadı ve ortaya atıldı. Geniş bir el hareketiyle oradakileri işaret etti: ”Buradaki halk Fransa’nın ne yapmayı düşündüğünü öğrenmek için geldiler, onun müdahalesini beklemektedirler.” Etraftaki abanî sarıklı köylüler, söylenenleri daha iyi duyabilmek için masaya sokuldular. ”Fransa buraya toplanmış olan kahramanların hislerini anlayabilecek mi? Basit, sade ve sessiz esnaf ve tüccarlar neden milliyetçilerle birleştiler? Çünkü İngiltere onlara karşı kin ve nefretten başka bir şey beslemiyor. Milliyetçi şeflerin de bazı emir ve istekleri varsa da, bizi esaretten kurtarabilecek olan yalnız onlardır. Biz köle olarak yaşamak istemiyoruz. Eğer siz bizim haklı isteklerimizi yerine getirirseniz biz savaşçılarımıza meram anlatabiliriz.”

 

Subaylarda bazı kımıldanmalar oldu, fakat itiraz etmeye cesaret edemediler. İhtiyar âdeta bir kudret ve otorite kesilmişti.

 

Nihayet en heyecanlı an geldi: ”Yunanlılar İzmir’e girdiklerinde oradaki kışlada bulunan Albay Halil Bey şimdi size başından geçenleri anlatmak istiyor.”

 

Birdenbire herkes sustu ve albay anlatmaya başladı; yaşadığı olayları, yarı Fransızca, yarı Türkçe, bütün ayrıntılarıyla birer birer saymaya başladı. Hiç abartmadan ve hiçbir şeyi de unutmadan anlatıyor. Doğuluların hafızaları bizim bilemeyeceğimiz kadar güçlü. Sesinin tonu gittikçe yükseliyor, oradakiler belki bu anlatılanları yüzlerce defa dinlenmiş oldukları hâlde yine de heyecanlanıyorlar ve hatip de gitgide coşuyordu. Tehditle ve döverek götürme, kışla ve liman arasında kanlar içindeki yol, yerli Rum halkın küfürleri, İslâmiyete karşı yapılan hakaret dinleyicileri hareketlendiriyordu. Albay alnındaki bir yara izini gösterdi: ”Böyle yara izi bende çok, ama bunu hiçbir zaman unutmayacağım, zira bu seferki utanç verici.”

 

Dinleyicilerden biri, ”Biz bunların hepsini unutmaya hazırız, yeter ki Avrupa bize bağımsızlığımızı versin” dedi.

 

Yaradılıştan ve mesleği icabı uzlaştırıcı olan avukat, davalarının Paris’te tarafımdan savunulacağına dair benden söz istedi. Bunun için de bana, milliyetçi olan şehirlerdeki yaşama tarzını incelememi teklif etti. ”Biz size okullarımızı, küçük müzemizi, kütüphanemizi göstereceğiz. Hanım öğretmenlerimizle, kütüphane memurlarımızla, hastabakıcı ve hemşirelerimizle konuşacaksınız. Birkaç gün burada bizim yaşadığımız hayatı yaşayıp çalışmamızı göreceksiniz. Sonra ülkenizde, bizim vahşi olmadığımızı anlatacaksınız.”

 

Bu sözleri birçok defa dinledim.

 

Kaynak: Kurtuluş Savaşı Sırasında Türk Milliyetçiliği
belgesi-2678

Belgeci

Share
Published by
Belgeci

Recent Posts

Hafıza Güçlendirme Teknikleri

Hafızanızı basit alıştırmalarla güçlendirebilirsiniz. Kolaylıkla her yerde çok zaman harcamadan yapabileceğiniz bu 10 alıştırmayla güçlü…

4 saat ago

Dahilerin Beyin Sistemi

Albert Einstein, Charles Darwin, Wolfgang Amadeus Mozart ve Pablo Picasso gibi dünyayı etkilemiş dahilerin beyinlerinin…

16 saat ago

Kişilik Tipleri

Çeşitli kişilik testleri belli gruptan insanlar  arasındaki benzerlikleri vurgular. Yine de, diğerleriyle olan tüm benzerliklerine…

1 gün ago

BİOGAZ

İnsanoğlunun çok süratli bir şekilde artan ihtiyaçlarına cevap veren sosyal ve endüstriyel gelişmeler, beraberinde bazı…

2 gün ago

Boşaltım Sistemi

Boşaltım sistemi vücutta homeostazın sağlanmasında çok önemli bir yere sahiptir.Böbrekler, üreterler ve mesaneden oluşan boşaltım…

2 gün ago

Atatürk ve Spor

Büyük Atatürk'ün ölümünü takip eden günlerde, o zamanlar yalnız Avrupa'nın değil, dünyanın en güçlü günlük…

3 gün ago