Bireyin ahlak gelişiminin geçirdiği aşamaları ve bu aşamaların birbirleriyle ilişkilerini ve ahlak gelişimini belirleyen temel prensiplerini en geniş şekilde Kohlberg incelemiştir. 1950lerin sonundan itibaren araştırmaya başlayan Kohlberg , ömrünün yaklaşık 30 yılını bu çalışmalara adamış dikkat çekici bir bilim adamıdır. Özellikle bireylerdeki ahlak gelişimini altı aşamada tanımladığı teorisinden bu yana kendisini destekleyen ve eleştiren pek çok araştırmaya konu olmuştur. Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı, Piaget’in kuramının yeniden incelenmesi ve anlamlandırılmasıdır.
Kohlberg ahlaksal düşüncesinin gelişmesini gösteren altı aşamalı bir tablo oluşturmuştur. Bu tabloya göre birey,çocukluktaki en somut ve yüzeysel ahlak anlayışından ,en somut ve derin ahlak anlayışına doğru ergenlik ve yetişkinlik evreleri yaşar. Kohlberg’e göre bu gelişim aşamaları evrenseldir ve her aşama kendinden bir önceki aşama gerçekleştikten sonra kendini gösterir. Fakat her bireyde ahlaksal gelişim aşamalarının tümünün gerçekleşmesi beklenemez. Her birey , sosyal ve kültürel çevresine bağımlı olarak kendi koşulları içerisinde ahlak gelişmesini sürdürür. Bu nedenle bireyler arasında aşama farklılıkları gözlenebilir. Ve her birey altıncı aşamaya kadar çıkamayabilir. Kohlberg’in kendi araştırmalarında yetişkin bireylerin çoğu dördüncü aşamadadır. Hatta dördüncü beşinci ve altıncı aşamaların birbirlerini izleyen aşamalar olamayıp alternatif aşamalar olabilecekleri kabul edilmiştir.
Kohlberg ahlak aşamalarını saptayabilmek için deneklere dokuz hikaye vermiş, her birinin ardından doğru ve yanlış davranışları nedenleriyle birlilikte sormuştur. Çözümlemede önemli olan doğru yada yanlış yargılardan çok ,bu yargıların dayandığı ahlaki düşünce tarzı /ahlaki yargıdır. Kohlberg’e göre ahlak yargılarındaki tutarlılık ,ancak ahlaksal düşüncesisin davranışa da yansıması halinde mümkündür. Oysa ahlaki düşünce düzeyi her zaman ,her koşulda davranışa paralel yansımayabilir. Kohlberg’in ikilemlerle ilgili hikayelerini yapan bir kişi,aynı soruya farklı bir günde farklı bir cevap verebilir. Dolayısıyla aynı denek,farklı zamanlarda aynı araştırmayı yapan farklı araştırmacılar için farklı ahlak aşamalarında çıkabilmektedir. Anacak bilindiği üzere, önemli olan farklı cevap vermesi değil ,cevabın arkasında yatan ahlaksal sebeplerin birbiriyle ilişkili tutarlılığıdır. Bu durumu Kohlberg’in ünlü hikayelerinden olan “Heinz’in İkilemi” ile örnekleyebiliriz. Avrupa’da bir kadın yakalandığı özel bir kanser türünden dolayı ölüme çok yaklaşmıştır. Doktorlar ,şehirdeki bir eczanenin yeni keşfettiği radium bileşimli bir ilacın yarlı olabileceğini ,kadının kocası Heinz’e bildirirler. İlaç çok pahalıdır ve bir dozu için yaklaşık 200 dolara mal olmaktadır. Fakat eczacı ilacın bir dozu için yaklaşık 2000 dolar istemektedir. Heinz bütün gayretleriyle 1000 dolar toplayabilmiştir. Heinz eczacıya karısının çok hasta olduğunu ve paranın kalan yarısını da sonra vereceğini söyler. Eczacı Heinz’in teklifini kabul etmez ve ilaç için paranın tamamını ister. Şimdi Heinz ilacı çalmalımıdır? Niçin?
Kohlberg ‘in üç gelişim düzeyi ve bu düzeyle ilgili evreler söyle özetlenir.
7.1.-Gelenek Öncesi Düzey:
Bu düzeyin temel özelliği körü körüne bağlılık karşılıklı sorunlarda bireysel çıkarlara dayalı ilişkidir. “Kuvvetli olan kazanır”düşüncesi temel felsefesidir. Bu düzeyde kişi iyi-kötü, doğru-yanlış gibi kültürel kural ve değerlere açıktır. Ancak bunları, ceza ödül gibi fiziksel sonuçlarına göre ya da bu kuralları ortaya koyan kimselerin fizik gücüne göre değerlendirir Bu düzeyi anlamak için iki alt evresini incelemek yararlı olacaktır.
Kurallara ve otoriteye körü körüne bağlılıktır. Kurallar nasıl gerektiriyorsa,otorite nasıl istiyorsa ona uymak gerekir. Uygun davranılmadığı zaman yanlış davranılmıştır ve karşılığı cezadır. Dolayısıyla otoriteye ve kurallara boyun eğmenin temel nedenlerinden biri cezadan kaçınmaktır. Özellikle insanlara ve eşyalara maddi zarardan kaçınılır. İnsan yada eşyaya zarar verilmişse ceza zararın doğal sonucu olarak değerlendirilir. Genel olarak olayın dış görünüşüne ve meydana gelen zararın büyüklüğüne bakarak karar verilir. Olayın gerisindeki neden önemli değildir. Örneğin bir çocuk annesine yardım ederken on tane tabağı kazara düşürüp kırmıştır. Diğeri ise annesi görmeden şeker alırken bir tek şekerliği düşürüp kırmıştır. Bu dönemdeki çocuklara hangi çocuğun daha suçlu olduğu sorulduğunda on tane tabak kıran çocuğun daha suçlu olduğunu belirtmişlerdir
Bu durumlar ben merkezci açıdan değerlendirilir. Başkalarının ilgisini,tercih ve düşüncelerini dikkate almaz. Diğer insanların tercih ve düşüncelerinin farklı olabileceğini düşünmez. “Ben sütü seviyorsam herkes sütü sever”yargısı durumu özetler. Olaylar psikolojik açıdan değil,fiziki sonuçlarına göre değerlendirilir.
7.1.2.-İkinci Evre: Bireysellik, Karşılıklı Çıkara Dayanan Alışveriş .
Bu dönemde doğru olan şey,diğer insanların ihtiyaçlarını da dikkate alan,somut ve adil karşılıklı alış-veriştir. Bu evredeki kişi “ne kadar alırsam o kadar veririm”şeklinde bir yargıya sahiptirler. Diğer yandan kurallara ,kurallar kişinin ihtiyacını karşıladığı sürece uyarlar. Bu evredeki kişinin düşüncesine göre kişi kendi çıkarları ve ihtiyaçları neyi gerektiriyorsa o şekilde davranması gerekir. Bu hak diğer insanlar için de geçerlidir. Diğer insanlarla ilişkilerimizde bu karşılıklı çıkarlarla gözetmemiz gerekir. Alışverişin adil olması gerekir. Birisi diğerinde fazla veriyorsa yada alıyorsa bu yanlış bir durumdur. Pragmatik alış-veriş kavramı sevgi, bağlılık ve adalet kavramı yerine geçerlidir. Çocuk, ödüllendirilen davranışları yapar,cezalandırılanlardan çekinir. “Polis beni koruduğu sürece,belediye suyumu sağladığı sürece vergimi vermem gerekir.devlet bana bir şey vermiyorsa ben neden ona bir şey vereyim”temel yargılarında birisi olarak gözlenir.
Bu düzeyde aile,grup yada ulusun beklentisi kendi başına değer taşır. Buradaki tutum sadece sosyal düzen ve beklentilere uymak değil, aynı zamanda onlara gösterilen sadakatte önemlidir. Bu düzeyin iki alt devresi vardır.
Doğru,iyi insan olmaktır. Doğru diğer insanların duygularıyla ilgilenmek,onların beklentilerine cevap vermek ve kurallar doğrultusunda davranmaktır. Doğru davranmanın “iyi olmanın”nedeni ,çevresinin,kendisi için önemli olan kişilerin onayını almaktır. Yaygın davranış normlarına uyma ön plandadır. Davranış niyete göre değerlendirilir. ‘İyi niyetli olmak’ önem kazanır. Güven, sadakat, saygı, karşılıklı ilişkilerin devamlılığı ve minnettarlık önemlidir
Kurallara bağlılık ve iyi adam olma altın kuraldır. Diğer insanlarla ilişkilerde kendini diğer insanların yerine koyarak onların beklentilerine uygun davranmak ve kurallara uymak altın kuraldır. İyi bir vatandaş vergi ödemelidir. İyi bir çocuk,annesinin babasının koyduğu kurallara uyar ve onların istediği gibi davranır.
7.2.2.-Dördüncü Evre: Kanun ve Düzen Eğilimi
Doğru, bireyin temel ihtiyacı,toplumsal düzeni korumak,toplumun ve gurubun refahı doğrultusunda davranmaktır. Doğru, toplumsal sözleşme sonucu kabul edilmiş görevler doğrultusunda davranmaktır. Kanunlar, sosyal düzenin sürekliliğini sağladığı,bireylerin sosyal çıkarlarıyla çelişmediği sürece korunur. Doğru, bireyin topluma,bireylere, kurumlara katkıda bulunmaktır. Kurallara uymanın nedeni,toplumsal sistemin-düzenin- korunmasıdır. “Ya herkes aynı şeyi yaparsa” kaygısı toplumsal düzenin bozulması korkusunu yansıtır. “Herkes vergisini vermezse ne olur? Kimse askere gitmezse ne olur?” gibi düşünceler davranışın temelini oluşturur. Birçok yetişkin muhtemelen bu dönemde kalır.
7.3.-Gelenek Ötesi Düzey
Bireyin,başkaları ve otoriteden bağımsız olarak izlemek istediği ahlak ilkelerini seçtiği ve kendine özgü değerler sistemini örgütlediği düzeydir.İlk düzeyde otorite kişinin tamamen dışındadır. İkinci düzeyde kişi otoriteyi içselleştirmiştir, ancak sorgulamaz. Bu üçüncü düzeyde ise kişisel otorite oluşur.Ahlak gelişiminin beşinci ve altıncı aşaması bu düzeyin kapsamındadır.
7.3.1.-Beşinci Evre: Sosyal Sözleşme Eğilimi
Bireysel farklılıklar gözetilir ve doğal karşılanır. Her birey kendi tercihini yapma hakkına sahiptir. Doğru,toplumun temel hak ve değerlerini,temel hukuk kurallarını grubun kanunlarıyla çelişse bile korumaktır. Doğru,insanın farklı düşünce ve değerleri taşıyabileceklerini bilerek bu göreli değerleri korumaktır. Yaşama,özgürlük gibi temel hak ve özgürlüklerini çoğunluğun görüşüne ters düşse bile korumaktır. Bu düzeydeki ahlak gelişimine göre çoğunluk anlaşarak ,azınlıkta kalanların temel haklarına zarar verecek kanunlar yapamazlar. Bunun için yasalar kılı kırk yararak hazırlanmıştır. Bu ahlaki gelişim düzeyinde yetişkinlerin ancak %25 olmaktadır .
Bu dönemdeki ahlak gelişimine ulaşmış bir kişi,toplumun üstünde bir bakış açısına sahiptir.toplumsal anlaşmanın sonucu,belirlenen kanunlara akılcı bir yaklaşımla saygı duyulur. Ancak evrensel ahlaki bakış açısı ile hukuki bakış arasındaki çelişkiler çözümlenemez. Örneğin hiçbir yasa bir insanın ölümüne sebebe olabilecek bir davranışı meşru göstermez. Ancak kendisini öldürmeye gelen birini öldüren birini cezalandıramaz.çünkü bu durumda insan yasalara karşı gelmekle kendi yaşamını kurtarma arasında bir seçim yapmak durumunda bulunmaktadır. Böyle bir durumda kendi yaşamının devam etmesi her şeyin üzerinde olmalıdır.
Kohlberg ‘in ahlaki gelişime ilişkin düşüncelerinden en çok tartışılan evredir. Bu düzeyin kurumsal olduğunu ileri sürenler vardır.
Kohlberg ,önceleri bu düzeyin çok az insanda gözlendiğini(örneğin Hz. Muhammet ) öne sürmüştür.1970’te kuramında yeni bir düzenleme yaparak gelişim düzeylerini üç,evreleri de azaltarak beş olarak belirlemiştir. Kohlberg ‘e göre bu evreye ulaşmış kişi,everensel ahlaki prensipleri kendine rehber edinmiştir. Yazılmış kural ve yasalardan bağımsızdır. Bunun anlamı “birey hali hazırdaki tüm yasalara karşıdır” demek değildir. Aksine kanunlar evrensel prensiplere uygun olduğu için desteklenir. Kanunların bu prensiplerle çelişmesi halinde bu prensiplerin korunması gerekmektedir. Çünkü prensipler insan haklarına, insan onuruna saygılı davranmayı gerektirir. Evrensel ahlaki prensipler sadece bir grubun geliştirdiği yada düzenlediği prensipler değildir. Tüm insanların eşitliğini temel felsefe olarak benimseyen yaşama haklarını, eğitim görme hakkı, özgür tercihte bulunma,düşünme ve açıklama hakkından kimse yoksun bırakılmamalıdır. Halihazırdaki yasalar bu prensiplerle çeliştiği zaman birey kendi vicdanına uygun davranışta bulunur. Dolayısıyla kendi ilkelerine aykırı durumlarda yasalara karşı çıkmaktan kaçınmaz.
Kohlberg’in yapmış olduğu bu evreler “evre” anlayışına uygun olarak hiyerarşik bir yapı gösterir. Yani birey bir evreden sonraki evreye geçer. İnsanların büyük çoğunluğu üçüncü ve dördüncü evrededir. Beşinci ve altıncı evreye geçebilen insanların sayısı çok azdır. Hatta altıncı evreye ulaşabilen çok az insan vardır. (Bacanlı,1999,s;60)
Ahlak gelişimi düzeyleriI-Gelenek Öncesi Düzey
| Ahlak gelişimi aşamaları1.Ceza ve itaat eğilimi
2.Bireysellik,karşılıklı çıkara karşı alışveriş
|
II-Geleneksel Düzey
| 3-Kişiler arası uyum
4-Kanun ve düzen eğilimi
|
III-Gelenek Sonrası Düzey
| 5-Sosyal sözleşme eğilimi
6-Evrensel ahlak ilkeleri eğilimi
|
Yukarıdaki hikaye için(Heinz ikilemi) çeşitli devrelerdeki ahlaki düşünce tarzları için Kolberg’den alınan örnekleri incelersek:
.Düzey 1. Devre cevapları: (Güdülenmeler ve gereksinme sonuçları göz önüne alınmaksızın, davranış fiziksel zararla ölçülür.)
Evet- < İlacı çalmalı. İlacı çalmak aslında kötü bir şey değil. İlaç için baştan para vermeyi de denedi, zaten aslında çaldığı ilaç 2,000 dolarlık değil. 200 dolarlık.>
Hayır- “ İlacı çalmamalı. Büyük bir suç. İzin almadı, zorla eczaneye girdi. Çok pahalı bir ilacı çalıp eczaneye de kapıyı vs. kırıp girerek çok zarara yol açtı.”
II. Düzey/3.devre cevapları: (Davranış güdüye ve davranışı yapan kişiye göre değerlendiriliyor. Bir davranış eğer <iyi>, özgecil(diğerkam) bir güdüye dayanıyor ya da böyle bir kişi tarafından yapılıyorsa, iyidir, bunun tersi ise kötüdür.)
Evet- <İlacı çalmalı. İyi bir kocanın yapması doğal olan bir şeyi yaptı. Karısını sevdiği için yaptığı bir şeyden dolayı onu suçlayamazsınız. Eğer karısını kurtaracak kadar sevmeseydi o zaman suçlanırdı.>
Hayır- <Çalmamalı. Karısı ölürse, Heinz suçlanamaz. Yasal yollarla yapabileceği her şeyi karısını sevmediği ya da kalpsiz olduğu için yapmamış değil. Bencil ve kalpsiz olan eczacıdır.>
III.Düzey/6.devre cevapları: (İyi niyet, bir davranışı doğru ya da yanlış yapmaz. Ancak bir davranış, kişisel olarak seçilmiş ilkelere dayanıyorsa yanlış olamaz. Kurallara uymamak aslında doğru bir davranış olabilir, fakat bu sadece kuraldan sapma ile bir ahlak ilkesine kesinlikle ters düşme arasındaki bir tercih durumunda söz konusudur. Ahlak ilkelerinin de yasal kurallar kadar, hatta daha fazla önemi olduğuna inanılır).
Evet- <Bu durum Heinz’ı çalmakla karısını ölüme terketmek arasında bir tercihe zorlamaktadır. Bir tercih yapılması zorunlu olduğu zaman çalmak ahlaken doğrudur. İnsan hayatını koruma ve ona saygı gösterme ilkesine dayanarak hareket etmesi gerekir.>
Hayır- < Heinz, karısı kadar ilaca ihtiyaç duyan başka insanlarda olup olmadığı konusunda bir karar verme durumundadır. Heinz karısına karşı duyduğu kendi hislerine göre değil, söz konusu olabilecek bütün insanların hayatının değerini göz önüne alarak hareket etmelidir>.
Bu cevap örneklerinden de görüldüğü gibi, Kohlberg’in kullandığı ahlak problemleri kesin doğru ya da yanlış davranışı kolayca saptamaya uygun değildir. Burada dikkat edilen, doğru ya da yanlış yargısına ulaşmak için gereken usavuruştur. Kişinin hangi ahlak devresinde bulunduğunu bu usavuruş gösterir.(www.dishekimi.net)
Kohlberg ,ahlak gelişimi aşamalarını aşağı yukarı aynı yaştaki bireylerde aynı sırayı izlediğini.ABD,Meksika,Tayvan,Türkiye’de ortaya koymuştur. Bir çok araştırma erkeklerle yürütülmekle birlikte kadınlarla yapılan bazı araştırmalarda benzer bulgular bulunmuştur. Ancak Kohlberg ,bulguları tüm insanlara genellemiştir
Kohlberg kuramının en önemli sınırlılığı,gerçek davranışı gözlemekten çok usa vurma ile ilgilenmezsi olmuştur. Bazen insanların söyledikleri ile yaptıkları farklılık göstermektedir. Ayrıca farklı dönemlerde bulunan bir çok insan benzer şekilde davranabilmekte ve ayrıca aynı dönemde bulunan birçok insan farklı davranabilmektedir(Senemoğlu,1997,s;73)
“Ahlaksal düşüncenin gelişim düzeyi ile, bireyin ahlaksal davranışı arasında bir ilişki var mıdır?” sorusu psikologları sürekli ilgilendirmiştir Bu konuda yapılan araştırmalar kesin bir sonuca ulaşamamış ve genellemeler yapılamamıştır. Varılan en belirgin sonuç şudur Ahlaksal düşünce bireyin ahlaksal davranışını belirleyen değişkenlerden biridir. Ahlaksal davranışı, yasaklanan davranışın çekicilik derecesi, bireyin içinde bulunduğu grubun baskısı, yakalanma ihtimalinin düşük ya da yüksek olması gibi başka faktörler de etkiler. Her bireye göre değişkenlerin değen farklı olabileceğinden bu konuda herkes için bir genelleme yapmak zordur.
Kohlberg’in kuramı, bazı öznel ya da kültürel değer yargıları içermekle suçlanmıştır. Örneğin, ilkeye dayanan ahlâkın yasaya dayanan ahlâktan yüksek olduğu fikri kendi içinde bir değer hükmü olarak nitelendirilmiştir.
Bir başka sorun, kişisel ahlâk düzeyi ile toplumsal ahlâk düzeyi her zaman uyuşmamasıdır. Örneğin, 6. aşamadaki bir kışı, zor bir ahlak sorunuyla karşılaştığı zaman evrensel ve mantıken tutarlı ideal ahlâk ilkelerine göre davranacaktır. Bu ilkeler yasalara ters düşecek olursa, o kimse yasalara da ters düşecektir. Ancak bu kimse, aynı zamanda yasaların toplum yararı için genel görüş birliği ve anlaşma sonucunda yapıldığının da bilincindedir. Burada sorun, bu aşamadaki bir kimsenin 4. aşamadaki bir toplumda nasıl yaşayabileceğidir.
Diğer bir sorun, ilke çatışması sorunudur. Örneğin çocukluğundan ben kan davasının boynunun borcu olduğunu öğrenen bir kimse için, hasım aileden birin öldürmek çok önemli ve günlük yaşamın bir parçası haline gelmiş bir ilkedir. Yaşamı boyunca eğitim ve toplumdan edindiği yasalara uyma, adam öldürmeme gibi ilkeler kan davasıyla ters düşmektedir. Hangisi kazanacaktır? Hangisi daha üstün bir ilkedir?
Kohlberg’in çalışmasına ilişkin çokça yöneltilen başka bir eleştiri ise
cinsiyet ayrımının yapılmamasıdır.Örneğin kadınlar ahlaksal sebeplerini açıklarken genelde “şefkat-sevgi” ve “özel ilişkilerine” gönderme yaparlar. Bu kavramlar, ahlaksal gelişimde ikinci seviyede, üçüncü aşama olarak yer almaktadır.Öte yandan, erkekler , gerekçelendirmelerini “adalet ve eşitlik” kavramlarını kullanarak yapmaktadırlar. Bu kavramlar, üçüncü seviyede olup, beş ve altıncı aşamada yer alabilmektedir. (www.isletme.istanbul.edu.tr)
Bu çakmada Kohlberg’in ahlâk gelişimi aşamalarını bir çerçeve (referans) ve onun hikâyelerinden birkaçını da araç olarak kullanarak, bizim kültürünüzde bireylerin bu ahlâk aşamalarındaki yerlerinin eğitim alanlarına göre anlamlı hır farklılaşma gösterip göstermediğini test etmeyi hedefledik Kulandan hikâyeler anlaşma-otorite), yaşam-yasa , vicdan-ceza konulan arasındaki çatışmayı içeren hikayelerdir. Deneklere verilen hikâyelerin altında içerik analizi yapmamızı sağlayacak sorular vardır. Bu amaçla örneklemimiz, hukuk, ilahiyat ve isletme eğitimi alan öğrencilerden oluşturmaya karar verdik. Ve eğitim aldıkları alanda bu mesleğin Mermi taşıyabilmeleri adına dördüncü sınıf öğrencileri ile çalışmayı uygun bulduk.
Araştırmaya, Ankara Üniversitesi’nden 72 ilahiyat, 61 hukuk ve 49 işletme son sınıf öğrencisi katılmıştır. Toplam 182 öğrencinin 82’sı kız, 99’u erkektir.
Her bir hikayenin ardından bireyin ahlâk yargılan hakkında fikir edinmemizi sağlayacak çoğu iki şıklı olan 10-11 soru sorulmuştur. Hikayeler ve sorular büyük ölçüde Kohlberg’in çalışmasına dayanmaktadır. Deneklere sorulan sorular açık uçludur. Formlar değerlendirmeye alındığında içerik analizine tabı tutularak, rastlanılan ifadeler, bu ifadeleri kaç kışının, kaç kez tekrarladığı, ifadelerin yer alabileceği aşama tek tek kaydedilmiş, her bir hikaye ve incelenen her grup için hangi ahlâk aşamasının söz konusu olduğunun yorumlanabilmesi için ağırlıklandırmalar dikkate alınarak hesaplama yapılmıştır. Sonuçta bu farklı eğitim alanlarını oluşturan grupların her bir hikayedeki ikilemde nerede ve hangi aşamada olduktan hakkında bir izlenim elde edilmeye çalışılmıştır.
ilk hikaye anlaşma-otorite ikilemi üzerinde durmaktadır
“Ondört yaşındaki Joe yaz kampına gitmeyi çok arzulamaktadır. Joe’nün babası, parasını kendi çalışarak biriktirmesi koşulu ile yaz kampına gidebileceğine dair söz vermiştir. Joe sabahları gazete dağıtmaya başlamış, yaz kampı için gerekli parayı ve hatta biraz fazlasını biriktirebilmiştir. Ancak yaz kampının başlamasına çok kısa bir süre kala Joe’nun babası fikrini değiştirir. Arkadaşları özel bir balık avına gideceklerdir ve Joe’nun babasının parası gezi için yeterli değildir. Sonuç olarak, Joe’nun çalışarak biriktirdiği parayı kendisine ‘vermesini söylemiştir. Joe kampa gitmekten vazgeçmek istememektedir ve babasına parayı vermeyi reddetmeyi düşünmektedir. ”
Toplam 182 formun içerik analizi sonucu 1792 ifade kodlanarak, 58 temel ifade saptanmış, bu ifadelerin 28’ı “verilen sözün tutulması ve hak”, 9’u “babanın ilişkideki rolü”, 8’i çocuğun ilişkideki rolü” ,4’u “otorite”, 4’ü “birey olmak”, 3’ü “aile” ve 7 sı “anlaşma” kavramları çerçevesinde gruplanmıştır.
Yöneltilen 11 soru ile elde edilmiş olan bu 58 ifade, Kohlberg’in ahlâk aşamaları açısından tek tek değerlendirilmiş, her bir ifadenin işletme, hukuk ve ilahiyat öğrencileri tarafından kaç kez tekrarlandığı saptanmıştır. Her uç öğrenci grubu için hikayedeki ortalama aşamalarını belirleyen analizin yapılması sonucu, işletme bölümü öğrencileri 4.09 , hukuk öğrencileri 4.16 , ilahiyat öğrencileri 4.01 değerlerinde bulunmuştur.
Kohlberg’in 4. aşaması geleneksel düzeyde kanun ve düzen eğilimi olarak belirtilmiştir. Bu bağlamda birbirlerinden anlamlı farklılık göstermedikleri belirlenen üç öğrenci grubunun da “görevini doğru yapmanın önemi üzerinde durdukları saptanmıştır
İkinci hikayemiz yaşam-yasa ikilemini taşımaktadır
Avrupa’da bir kadın, ender görülen bir kamer türünden ölüm döşeğinde yatmaktadır doktorlar hastanın ümidi olabilecek bir ilaç olduğunu düşünmektedirler. Bu, aynı kasabada bir eczacı tarafından bulunan özel bir ilaçtır. İlacın yapımı çok pahalıdır Ancak eczacı ilacı maiyetinin 10 katma satmaktadır İlaç için gerekli olan radyuma 400 dolar verip, ilacın küçük bir dozajı için 4000 dolar istemektedir. Hasta kadının eşi Heinz, tanıdığı herkesten borç para istemiş, gerekli bütün resmi mercilere başvurmuş, ilacın yarısını karşılayabilecek 2000 doları ancak bulabilmiştir. Heinz eczacıya gidip, eşinin ölmek üzere olduğunu, ilacı mümkünse ucuza verip veremeyeceğini, eğir veremezse, paranın geri kalanını daha sonra ödeyip ödeyemeyeceğin! sorar?. Ancak eczacı, “Hayır, bu ilacı ben buldum ve bundan bir servet yapmaya niyetliyim” der ve Heinz’i reddeder. Bütün resmi mercilere zaten başvurmuş olan Heinz çaresizlik içinde, eczaneye gece yarısı grip, ilacı karısı için çalmayı düşünmektedir
182 formda 10 soru itibariyle 1634 ifade kodlanarak 47 temel ifade saptanmış, bunların 15’i “çalma eylemi”, 10’u “yabancı birinin hayatı”, 7’sı “sevdiğinin hayatı”, 6’a “evcil hayvanın yasam hakkı”, 6’sı “yasa”, 3’ü “yasam hakkı olarak gruplanmıştır
Birinci hikayede uygulanan analız yöntemi takip edilerek, işletme, hukuk ve ilahiyat öğrencilerinin bulundukları aşamalar sırasıyla, 4.01 , 3.94 ve 3.86 olarak hesaplanmıştır.
Her üç gruptaki öğrencilerin de 4. asamaya yakın olduğu ve 3. aşamanın izlerini taşıdıkları görülmektedir. 3. asama “kişiler arası uyum, 4 aşama “kanun ve düzen eğilimi”’dir. Her iki aşama da geleneksel düzey altında incelenmektedir.
Üçüncü hikaye vicdan-ceza ikilemini yansıtmaktadır
Heinz eczaneye gece yarısı girer. İlacı çapar ve karısına götürür. Ertesi gün gazetelerde soyguna ilişkin haberler çıkar. Polis memuru olan ve Heinz’i tanıyan Brown gazetelerde çıkan soygunla ilgili haberleri okur. Heınz’ı gece yarısı dükkândan hızla uzaklaşırken görmüştür ve ilacı çalan Heinz’ı ihbar edip etmemekle ilgili tereddüt etmektedir
1608 ifade kodlanarak, 43 temel ifâde saptanmış, 24’ü “ihbar etme kararının gerekçelerini”, 19’u “ihbar etmeme karanım gerekçelerini seklinde gruplanmıştır. . Analiz sonucu isletme öğrencileri 3.73 , hukuk öğrencileri 4.05 ve ilahiyat öğrencileri 3.30 asama ortalaması göstermişlerdir.
İlk iki hikayede gruplar arasında anlamlı bir farklılık gözlenmemesine rağmen burada dikkate değer bir farklılaşma gözlenmiştir. Örneğin ilahiyat öğrencileri 3. aşamada “iyi çocuk eğilimi”nde çıkmışlardır. İyi niyeti olmak ve başkalarını memnun etmek, beklentilerini karşılamak baslı başna değerlidir. Hukuk öğrencileri için ise, 4. aşama yanı “kanun ve düzen eğilimi” söz konusudur. Yerleşmiş kuralları ve sosyal düzeni korumak, görevini doğru yapmak önemlidir. (www.isletme.istanbul.edu.tr)
7.6.-Kohlberg ve Piaget’nin Ahlak Gelişimi üzerine görüşlerin karşılaştırılması
Kohlberg’in ahlak gelişimi olan kuramsal açıklamalarına ilişkin yapılan araştırmalar, ahlak gelişimin bireyin içinde bulunduğu gelişimsel düzey tarafından etkilendiğini göstermektedir. Kültürler arası yapılan çeşitli araştırmalar takvim yaşı ilerledikçe birinci ve ikinci dönemde bulunan bireylerin sayısının azaldığı buna karşılık dördüncü beşinci altıncı dönemde bulunanların sayısında artış olduğu gözlemlenmektedir. Bu durum bireysel gelişimle ahlak gelişimi arasında doğru bir orantı bulunduğunu ortaya çkar.
Kohlberg’in gelişim öncesi düzeyi Piaget’nİn işlem öncesi düzeyine denk gelmektedir.İşlem Öncesinde hakim olan düşünce ben merkezci düşüncedir.Buna bağlı olarak çocuğun kendi istek ve gereksinimlerini ön planda tutması doğal görülmektedir.Geleneksel öncesi düzeyde çocukların görüşlerinde bir otorite durumu olmadığında kendi isteklerine göre davranabilirler.Pİagef in özerk dönem için de belirttiği özellikler de Kohlberg’in gelenek üstü düzeyine uygunluk gösterir.
Geleneksel düzeye has olan başka kişilerin istek ve gereksinimlerinin farkında olup onların bakış açılarındanda olayları irdeleyebilme becerisi ben merkezli düşünceden kurtulmayı gerektirmektedir. Karar verirken farklı açılardan düşünüp, değerlendirmeler yapabilmek en azından somut düşünce biçiminin yerleşmiş olması gerekmektedir.
Gelenek sonrası düzeyde soyut,evrensel ilkelerin kavranması düşünce ve davranış sistemine dahil edilmesi gerekir.Bunun olması içinde bilişsel gelişimin soyut işlemler dönemine ulaşmış olması gerekir.Her iki kuramın da çocukların ahlaki gelişim basamaklarını sıra ile geçtikleri ve bu basamaklardan herhangi birisinin atlanması mümkün olmadığını düşünürler.Her ikisi de olgunlaşmanın dışında çevresel yaşantıların da ahlak gelişimi üzerinde etkili olduğunu açıklamıştır.
Ahlak gelişimine ilişkin görüşler ele alındığında piagert ve Kohlberg ’in yaklaşımları arsında benzerlikler dikkati çekmektedir. Her iki kuramcıda ahlaki gelişim aşamalarından sırayla geçtikleri ve aşamalardan herhangi birisinin atlanmasının mümkün olmadığını düşünülmektedir.
Piagertin ahlak gelişimine yönelik sınıflandırılması ile Kohlberg ’in sınıflandırılması karşılaştırıldığında Piagertin “dışa bağlı “ dönemi, Kohlberg’in “gelenek öncesi” ve”geleneksel” ahlak gelişimi düzeyine karşı gelmektedir. Piagert’in “özerk” dönem içim belirttiği özellikler Kohlberg ‘in “gelenek sonrası” düzeyine uygunluk göstermektedir.
Piaget:Bilişsel Gelişim | Kohlberg:Ahlak Gelişimi |
Duyusal-motor Dönem(0-2 yaş) | ____ |
İşlem öncesi dönem (2-7 yaş) | Gelenek öncesi düzey(3-9 yaş) |
Somut işlemler dönemi (7-12 yaş ) | Geleneksel düzey (9-14yaş) |
Soyut işlemler dönemi(11 yaş üstü) | Gelenek sonrası düzey (14 yaş üstü) |
Albert Einstein, Charles Darwin, Wolfgang Amadeus Mozart ve Pablo Picasso gibi dünyayı etkilemiş dahilerin beyinlerinin…
Çeşitli kişilik testleri belli gruptan insanlar arasındaki benzerlikleri vurgular. Yine de, diğerleriyle olan tüm benzerliklerine…
Boşaltım sistemi vücutta homeostazın sağlanmasında çok önemli bir yere sahiptir.Böbrekler, üreterler ve mesaneden oluşan boşaltım…
Büyük Atatürk'ün ölümünü takip eden günlerde, o zamanlar yalnız Avrupa'nın değil, dünyanın en güçlü günlük…
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu.…
View Comments
tesekkurler