Enerjinin kullanımı ve güç üzerine yapılan çalışma ve tarifler, bizleri enerjinin sadece makinelerde kullanıldığı yönünde bir yargıya varmamıza neden olacak kadar çoktur. Ancak işin aslı araştırıldığı zaman enerji ve güç kavramlarının canlı mekanizmalar içinde geçerli olduğu gerçeğini gözler önüne sermektedir.
İnsanoğlu, bilimin ve sanatın gelişmediği yüz yıllar içerisinde güç ve enerji denklemlerinin günlük hayatlarında kullanmışlardır. Şöyle ki; kendi vücutları ile yapamayacakları işleri daha güçlü olan hayvanlar vasıtası ile yapmışlardır. İnsanlar bir atın ya da boğanın kendilerinden daha güçlü olduğunu kabul etmişler ve doğası gereği aklını kullanarak bu canlıları kendi işlerinde kullanmayı başarmışlardır.
İnsanoğlunun gözlemlerinden biriside büyüme çağında olan çocukların daha fazla besin yedikleri ve daha fazla hareket ettikleri şeklindedir. Bu ve benzeri olaylar, insanların yaşamak ve iş yapabilmek için enerjiye ve bu enerjinin kaslarda kullanımı sonucu güce ihtiyaç duyduğu şeklindedir.
Evet, insanlar enerji ve büyüme için enerjinin bir modeli olan kimyasal enerji düzlemlerinin kullanmaktadır. Bunu sağladığı şeylere ise organik besin adını vermektedir. Ancak organik besinler, yaşam için yeterli olmayıp inorganik besinlerinde olmazsa olmazlar arasında yer aldığı çıkarılan sonuçlar arasında yer almıştır.
Organik besinler arasında sayabildiklerimiz içerisinde ise karbonhidratlar, proteinler, yağlar ilk sırada yer almaktadır. Bunların hepsinin ise vücut için ayrı bir değeri ve önemi bulunmaktadır. Hücre yapısına katılan ve enerjinin büyük bir kısmını sağlayan karbonhidratlar; hücrenin temelini oluşturan ve yapı görevi olarak ele alınan proteinler; hücre yapısına katılan ve vücudu dış etkilerden ve soğuktan koruyan yağlar… İşte, bütün bu organik nitelik taşıyan maddeler, vücudun olmazsa olmazları içerisinde yer almaktadır.
Bütün bu organik besinler ise, adından da anlaşılacağı üzere organik temellidir, yani canlı vücutlarında oluşturulmaktadır. Besin zinciri üzerinde ilk sırayı oluşturan bitkiler veya diğer adı ile üreticiler bütün döngünün ilk basamağını oluşturmaktadır. Bitkilerde fotosentez sonucu oluşturulan ilk organik bileşik ise glukoz olup, bu üretilen glukoz aslında yaşamın ilk elemanıdır. Bütün değişimler bu glukoz üzerinde yapılmakta ve sonuç olarak proteinler, yağlar ve diğer organik bileşikler üretilmektedir. İşte bitkilerin karbondioksiti özümsemesi ile oluşturduğu organik bileşikler, yaşam zincirindeki diğer canlılar için besin kaynağını oluşturmakta ve bu şekilde büyük bir döngü devam etmektedir.
Bu döngü içerisinde ise ilk tüketiciler olan otcullar ve ondan sonra gelen etciller yer almaktadır. İnsan gibi bazı canlılar ise hem otcul ve hem de etcil olarak yaşamaktadır. Amaç ise sabittir; organik bileşikleri alıp yaşamı sürdürmek…
Bu organik bileşikler içerisinde ise en temel bileşik glukozdur. Glukoz ise bir karbonhidrattır. Karbonhidrat dediğimiz bileşikler, genel olarak enerji üretiminde kullanılmakta, ancak azımsanmayacak oranda da yapıya katılmaktadır. Enerji döngüsü içerisinde vücudun ilk kullandığı bileşikler karbonhidratlardır.
Karbonhidratlar genel sınıflandırma kuralları içerisinde genel olarak dört bölümde ele alınmaktadır. Bunlar; monosakkaridler, disakkaridler, oligosakkaridler ve polisakkaridlerdir. Bunların ise hepsinin ayrı ayrı çalışma fonksiyonları ve yapıları vardır.
Karbonhidratlar içerisinde en basit molekül yapısına sahip olanlar monosakkaridler dediğimiz daha basit bileşenlere hidroliz edilemeyen şekerler söylenebilir. Bunlar içerisinde aktif grup olarak aldehit taşıyanlara aldoz, keton taşıyanlara ketoz adı verilmektedir. Bu şekerlerde adlandırma karbon sayılarına göre yapılıp üç karbonlu olanlara trioz, dört karbonlu olanlara tetroz, beş karbonlu olanlara pentoz ve altı karbonlu olanlara heksoz adı verilmektedir.
Hidrolizlendikleri zaman aynı veya farklı iki monosakkaride ayrılan karbonhidratlara disakkaridler adı verilmektedir. Bunlara verilecek örnekleri ise şöyle sıralayabiliriz; sukroz-glukoz alfa (1-2) fruktoz; laktoz-glukoz beta (1-4) galaktoz; maltoz-glukoz alfa (1-4) glukoz, trehaloz-glukoz alfa (1-1) glukoz; sellobioz-glukoz beta (1-4) glukoz …
Hidroliz edildikleri zaman iki ile on arasında monosakkarid oluşturan karbonhidratlara ise oligosakkaridler adı verilmektedir. Bunlara örnek olarak raffinozu verebiliriz. Raffinozun yapısında glukoz , galaktoz ve fruktoz monosakkridleri yer almaktadır.
Hidroliz edildikleri zaman on ve daha fazla monosakkaride ayrılan karbonhidratlara polisakkaridler adı verilmektedir. Bunlardan selüloz beta D-glukoz polimerlerinden oluşmuştur. İnsanlarda beta amilaz bulunmadığı için selülozlu sindiremez. Başka bir örnek ise nişastayı verebiliriz. Alfa D-glukoz polimerlerinden oluşmuştur. İnsanlar sindirebilir. Bir başka örnek ise glikojeni verebiliriz. Glikojende alfa D-glukoz polimerlerinden oluşmuştur.
Karbonhidratlar çok geniş bir konu olup hala araştırmaların sürmekte olduğu düşünülürse, bir makale ile ifade edilemeyeceği aşikar olur…
belgesi-2163
Çeşitli kişilik testleri belli gruptan insanlar arasındaki benzerlikleri vurgular. Yine de, diğerleriyle olan tüm benzerliklerine…
Boşaltım sistemi vücutta homeostazın sağlanmasında çok önemli bir yere sahiptir.Böbrekler, üreterler ve mesaneden oluşan boşaltım…
Büyük Atatürk'ün ölümünü takip eden günlerde, o zamanlar yalnız Avrupa'nın değil, dünyanın en güçlü günlük…
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu.…