Babası yoksul bir paralı asker, annesi de bir hancının kızıydı.
Başlangıçtan beri bozuk olan sağlığının üç yaşında yakalandığı ve
gözleriyle ellerinin zayıf kalmasına neden olan, çicek hastalığından
sonra daha da kötüleşmesi nedeniyle ailesi din adamı olarak
yetiştirilmesine karar verdi. Çok yoksul bir aileden gelmesine karşın
üstün zekasıyla küçük yaşta dikkatleri çeken Kepler, Württemberg
dükünün yardımıyla Tübingen Universite’sinde sürdürdüğü öğrenimini
1588 de bitirdi. 1591’de aynı üniversitede lisansüstü çalışmasını
tamamladı. Michael Mästlin’in Tübingen’deki astronomi derslerini
izleyerek Copernik sistemini benimsemesi Keplerin sonraki yaşamı
açısından önemli bir dönüm noktası oldu. Daha sonra başladığı ilahiyat
öğreniminin son yılında iken Graz’da ki Lutherci lisede boşalan
matematik öğretmenliğine atandı. Böylece ilahiyat öğrenimini bırakmış
oldu. 1594’te gittiği Graz’da evrenin yapısına ilişkin araştırmalarına
başladı. Platoncu felsefenin ve Pythagorasçı matematiğin etkisiyle
evrende var olduğuna inandığı matematiksel uyumu ortaya koymaya
çalıştı. Bu amaçla eski yunalılardan beri bilinen ve Platon cisimleri
olarak adlandırılan beş düzgün çokyüzlüden yararlanmayı düşündü. Uzay
da yalnız bu beş düzgün çokyüzlünün var olabileceği eski yunanlılarca
kanıtlanmıştı. Bu beş düzgün çokyüzlü şunlardı. Dörtyüzlü (yüzleri
dört eşkenar üçgen olan piramid),küp,sekizyüzlü(sekiz eşkenar üçgen),
onikiyüzlü(oniki düzgün beşgen) ve yirmi yüzlü(yirmiş eşkenar üçgen).
Bu çok yüzlüler köşelerinden geçen birer küre içine
yerleştirilebildikleri gibi bunların içine yüzlerine orta
noktalarından teğet olacak biçimde birer küre yerleştirilebilir.
Copernik astronomisi her biri bir küre üzerinde dolanan altı gezegen
tanıyordu. Kepler bu altı gezegenin üzerinde dolandığı kürelerin
aralarında beş ploton cismi bulunacak biçimde iç içe yerleşmiş durumda
olduklarını öne sürdü. Kepler 1600’de, o sıralarda imparatorluk
matematikçiliğine atanan Tycho Brahe’nin yanına gitti ve onun asistanı
oldu. Brahe ertesi yıl ölünce imparatorluk matematikçiliğine atandı.
Kepler yıldızların insanların yaşamlarını yönlendirdiği yolundaki boş
inancı redetmesine karşın, evren ile insan arasında belirli bir uyum
olduğuna inanıyordu ve astrolojiye dayanan öngörüleriyle ün yapmıştı.
Tycho Brahe’nin araştırma grubunda Kepler’e Mars’ın incelemesi görevi
verilmişti. Ama o önce ışığın atmosferde kırılması olgusunu incelemek
gerektiği kanısına vardı. Dış uzaydaki gökcisimlerinden gelen ışık
ışınlarının, Yeri çevreleyen yoğın atmosfere girdiklerinde nasıl
kırıldığı konusundaki araştırmalarının sonuçlarını Ad vitellionem
Paralipomena Quibus Astronomiae Pars Optica Traditur(astronomideki
optik konuların incelenmesi konusunda Vitellio’ya ek) gibi
alçakgönüllü bir başlık altında yayımladı.Brahe’nin gözlem sonuçlarını
dairelerden oluşan ve düşünebildiği her türden yörünge biçimine
uydurmaya çalışıp başarıya ulaşamayan Kepler, Kopernik’in
görüşlerinden de esinlenerek, dairesel olmayan yörüngeleride ele aldı.
Ve doğru sonuca ulaştı. Mars odaklarından birinde Güneş bulunan
eliptik bir yörüngede dolanıyordu. Gezegenler yörüngede dolanırken
eşit zaman aralıklarında eşit yol almıyordu ama gezegeni güneşe
birleştiren doğru parçası eşit zaman aralıklarında eşit alanlar
tarıyordu Bu iki yasa bügün Kepler’in birinci ve ikinci yasası olarak
bilinir. Keplarin üçünçü yasası ise Gezgenlerin güneşe olan ortalama
uzaklıklarının üçünçü kuvveti , yörüngedeki dolanma sürelerinin
karesiyle orantılıdır. Bu üç yasa yarım yüzyıl sonra Isaac Newton’un
evrensel kütle çekimi yasasını bulmasında belirleyici rol oynamıştır
belgesi-560
Çeşitli kişilik testleri belli gruptan insanlar arasındaki benzerlikleri vurgular. Yine de, diğerleriyle olan tüm benzerliklerine…
Boşaltım sistemi vücutta homeostazın sağlanmasında çok önemli bir yere sahiptir.Böbrekler, üreterler ve mesaneden oluşan boşaltım…
Büyük Atatürk'ün ölümünü takip eden günlerde, o zamanlar yalnız Avrupa'nın değil, dünyanın en güçlü günlük…
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu.…