Bireysel bazda yaşamlarını sürdüren insanlar, kendileri avlanmış ve kendi yiyeceklerini kendileri sağlamıştır. Her ne kadar imece usulü ile yardımlaşma olsa da, insanlar ayakta kalmak için kendileri büyük çaba harcamışlardır.
Diğer canlı örnekleri incelendiğinde, sosyal varlıklar oldukları gözden kaçmamıştır. En sosyal varlık olan insanda, gerek vahşi hayvanlardan korunmak ve gerekse diğer ihtiyaçları için bir arada yaşamak ihtiyacını kendilerinde hissetmişlerdir. Paranın bulunuşu ile beraber bu sosyo-kültürel birliktelik birer ekonomik birlik oluşturulmasına da neden olmuştur.
Daha önceki yıllarda insanlar, takas yolu ile eşyalarını değiştirmiş; bu olay paranın bulunuşu ile birlikte tamamen ekonomik güç için alış verişe dönüşmüştür.
Yüz yıllar içerisinde savaşlar olmuş, hastalıklar ve diğer doğal nedenlerle beraber insan nüfusu fazla artmamıştır. Bir hastalık sendromunda binlerce insan ölmüş, açlık ve doğal nedenlerde bu ifadeleri destekler mahiyette ölümlere neden olmuştur.
Aşının bulunuşu ve hastalıkların mikroplar tarafından yapıldığının tespiti ile insan ölümleri bir nebzede olsa önlenmiş, bu olaya sıcak savaş yerine soğuk ve ölümsüz savaşın eklenmesiyle beraber; insan nüfusu eskisi gibi kayıplara uğramamış ve buda sınırlı olan Dünya örtüsünün daha dikkatli kullanılması gerektiğini göstermiştir.
İnsan nüfusu durmadan artmakta ve ihtiyaçlarda bitmemektedir… Bu da insanların bire on, bire yüz verecek bitkiler yetiştirmesi gerektiği sonucunu doğurmuştur. Toprak örtüsü sabittir ve genetik oynama ile bu büyük üretimin tamamı yapılamamaktadır. Bu olaylar dizesi insanların gübre adı verilen ve yüzyıllar içerisinde organik düzeyde ele alınan; ancak son yüz yılda inorganik temeli olan maddelere başvurmasına neden olmuştur.
Yüz yıllar içerisinde hayvanların pislikleri gübre olarak kullanılmıştır. Bu hayvanlara örnek olarak inekleri ve kuşları örnek olarak verebiliriz. Bu hayvanların dışkıları verimin arttırılması amacıyla kullanılmıştır. Ast olarak bu gübrelerin en temel yaptığı şey topraktaki azot miktarının artmasına neden olmaktır. Yüz yıllar içerisinde de organik temelli gübreler bu azotun karşılanması için yeterli olmuştur.
Son yüz yıl içerisinde bu gübreler yetersiz kalmış ve inorganik kökenli gübrelere yönelme olmuştur. Bu gübre çeşitleri de esas itibari ile topraktaki azot miktarını arttırarak iş görmektedirler.
Benim kendi düşündüğüm, ancak denemediğim bir gübre çeşidi de kömür tozudur. Bitkilerin altına serpilecek kömür tozunun verimi arttıracağını düşünmekteyim. Bu sonuca ulaşmamda iki ifade etken olmuştur. Bunlardan birincisi kömürün havadaki oksijen ile birleşerek yavaş bir yanma olayı gerçekleştirmesi… Böylece toprağın üzerine serptiğiniz zaman bitkinin yapraklarına karbondioksit ulaşmasına neden olacak ve buda daha fazla fotosenteze neden olacaktır. İkinci ifade ise bu yanma olayı ile beraber bitkinin köklerini sıcak tutacak ve bu da bitkiye ait enzimlerin daha iyi çalışmasına neden olcaktır…
Ben denemeyi ziraatçilere ve bitki uzmanlarına bırakıyorum…
NOT: Yukarıdaki önerim denenmemiştir, sadece öneri olarak sunuyorum…
NOT: Bu yazımı alim Abdülkadir Geylani’ ye ithaf ediyorum…
lutlut289@mynet.com
belgesi-2853
Çeşitli kişilik testleri belli gruptan insanlar arasındaki benzerlikleri vurgular. Yine de, diğerleriyle olan tüm benzerliklerine…
Boşaltım sistemi vücutta homeostazın sağlanmasında çok önemli bir yere sahiptir.Böbrekler, üreterler ve mesaneden oluşan boşaltım…
Büyük Atatürk'ün ölümünü takip eden günlerde, o zamanlar yalnız Avrupa'nın değil, dünyanın en güçlü günlük…
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu.…