Mustafa Kemal, Cumhuriyetin ilanından bir gün önce, 28 Ekim 1923 günü, bütün İslam ülkelerine ve dünya müslümanlarına yayınladığı bildiriyle, bu ülkelerden ilk ve son kez yardım isteğinde bulundu. Batı Trakya’da çok zor durumda olan ve sürekli Türkiye’ye göç eden müslüman Türkler için aracılık yaptığını söylüyor ve yardım edilmesini rica ediyordu. “Türk ulusu ne kadar olanak sahibi olursa o olanaklar yine de yetmez. Savaş sırasında, Türkiye’de ayak bastıkları bayındır yerleri yıkıntı haline getiren Yunanlılar, şimdi de; hırslarına ve cinayetlerine yönetimleri altında bulunan 600 bin müslümanı seçmişlerdir. Bu insanları buralara yerleştirmeye, yer yurt bulmaya çalışan Türkler, 600 bin kişiye ekmek vermeye, onların yok olmalarını önlemeye çalışmaktadır, bunun için İslam aleminin insanlığına başvuruyor…” (32)
Cumhuriyet Hükümeti kuruluşunun hemen başında dev boyutlu bir göçmen ve iskân sorunuyla karşı karşıya kaldı. Doğuda Ermeniler, Batı’da Rumlar girdikleri yerlerde, sistemli bir terör uyguladılar, kırımlar gerçekleştirdiler. Geri çekilirken her yeri ve her şeyi yakıp yıktılar. Ülkenin Doğusu ve Batısında neredeyse oturacak ev, yaşayacak köy ya da kent kalmamıştı. Erzurum, Ağrı, Kars ve çevreleri; Kocaeli, Bilecik, Bursa, Balıkesir, Kütahya, Afyon, Uşak, Denizli, Manisa, İzmir, ilçe ve köyleriyle yakılmış, binaların büyük bölümü oturulamaz hale gelmişti. 830 köy tümüyle, 930 köy kısmen yakılmıştı. Yanan bina sayısı 114408, hasar gören bina sayısı ise 11404’dü. (33)
Uşak’ın üçte biri yok olmuş, Alaşehir hemen tümüyle yanmıştı. Tarihi kent Manisa’nın, 18 bin yapısından yalnızca 500’ü ayakta kalmıştı. (34) 31 Ağustos 1922’de Uşak, 2 Eylül’de Alaşehir, 5 Eylül’de Turgutlu, 6 Eylül’de Manisa yakıldı. Türk Ordusu tüm çabasına karşın birer gün arayla bu kentlere yetişti, ancak hemen her yerde yangın ve katliamla karşılaştı. 4 Eylül’de Söğüt, Buldan, Kula, Ödemiş, Salihli, 6 Eylül’de Akhisar ve Balıkesir; 7 Eylül’de Aydın; 8 Eylül’de Kemalpaşa ve Manisa yangınlar sürerken kurtarıldı. İzmir 9 Eylül’den iki gün sonra yakıldı. (35)
*
Evlerini ve hayvanlarını yitiren, ürün kaldıramayan ve sefalet içindeki insanlara, barınacak ev, yiyecek yemek, çalışacak ortam yaratılması gerekiyordu. Sorun Anadolu’daki yoksunluklarla bitmiyordu. Lozan Antlaşması gereğince Batı Trakya ve Yunanistan’dan gelenler, Balkan Savaşları ve Rus Devrimi’nden kaçanlarla birlikte Türkiye’ye, 166 881 aileden oluşan 709 322 göçmen gelmişti. (36) Türkiye nüfusunun yüzde 6,5’i kadar olan bu miktar, nüfusa oranla bir ülkeye yapılan en büyük göç olayıydı. Bu miktarlara, Anadolu’da evsiz, yurtsuz kalmış insanlar ve 118,2 milyon liralık devlet bütçesinin zavallılığı da eklenince, göç sorunu, altından kalkılması neredeyse olanaksız büyük bir sorun, ya da daha doğru deyimle, bir felaket haline geliyordu. Para yoktu, para olsa bile bu kadar konutu yapacak, malzeme ve yetişmiş insan gücü de yoktu. Köyleri değil, kasabaları birbirine bağlayan karayolu bulunmuyordu. Bürokratik eksiklikler ve örgütsüzlük, merkezi kararların yaşama geçirilmesine olanak vermiyordu. Genç Cumhuriyet daha kurulur kurulmaz, olağan ve olağanüstü her türlü yöntemi kullansa bile, “üstesinden gelinemeyecekmiş gibi görünen” bir sorunla karşılaşmıştı.
Gelenlere ve evleri yıkılmış olanlara, yiyecek ve giyecek sağlandı. Felakete uğrayanlara ordunun hayvanları dağıtıldı. Gıda stokları tohumluk olarak verildi. Ziraat Bankası başta olmak üzere, bir kısım kuruluşlardan parasal yardım sağlandı. Şehirli ailelerin yakılan evlerine karşılık, devlet binaları ayrıldı. Toplam nüfusu 38.030 olan 6 538 aile, yeni konuta kavuşturuldu. Göçmenlere 7 618 ton gıda, 22 501 çift öküz, 27 501 adet tarım alet ve makinası dağıtıldı. Kırsal alanda 19 279 ev tamir edildi, 4 567 ev yeniden yapıldı. 66 yeni köy kuruldu. 6 321 parça arsa ve 1 milyon 567 bin dönüm tarla, bağ ve bahçe verildi. (37) Bunlar o günün ölçülerine göre büyük miktarlardı. Göçmen sorunları uzun ve özenli bir çalışmadan sonra, 10 Temmuz 1945’de çıkarılan bir yasa ile kesin olarak bitirilecektir.
—————-
32-“Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri” 4.C., sf. 513-514, 28. 10. 1923, ak. S. Turan “Atatürk’te Konular Ansiklopedisi” Y.K.Y., 1993,2.Baskı, sf. 261
33-“Atatürk Zamanında Türk Ekonomisi” Prof.Dr.Ferudun Ergin Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Yayınları No:l sf. 19
34-“Atatürk” Lord Kinros, Altın Kitaplar Yay. 12.Bas., İstanbul-1994, sf. 375
35-“Tek Adam” Ş.S.Aydemir, Il.Cilt, Remzi Kitabevi, 8.Bas. İst.-1981, sf. 546
36-“Atatürk Zamanında Türk Ekonomisi”, Prof.Dr.Ferudun Ergin, Yaşar Eğ.Kül.Vak.Yay., sf. 19-20
37-a.g.e. sf. 20
Kaynak: Türkiye Üzerine Notlar
belgesi-251
ÖZELLİKLER: Boyut: 28x8x6 cm Ağırlık: 850gr Ekran: Yok Devre sayısı: 30 Konuşma süresi: 35 dakika…
There are two kinds of questions: yes or no questions and wh- questions. You ask…
A positive sentence tells you that something is so. A sentence that tells you something…
Use the base form of a verb to give commands or make direct requests. This…
A sentence is a group of words that expresses a complete thought. A sentence must…
An interjection is a word that expresses a sudden, strong feeling such as surprise, pain,…