Genel görelilik,1960-1980 arasinda bir yeniden dogus (rönesans) yasadi. Bu yillara kadar fizigin asil akisindan ayri, steril, formal bir konu oldu. Genel göreliligin denenmesinin çok zor oldugu düsünüldü,ögrenilmesinin ve anlasilmasinin çok zor olduguna inanildi.1962’de Thomas Kuhn,Bilimsel Devrimlerin Yapisi adli eserinde genel görelilikle ilgili bakin ne yaziyor: “Bugün bile Einstein’in genel kurami insanlari baslica estetik ilkeler sayesinde kendine çekebilmektedir ve öyle saniyoruz ki bu, matematikçiler disinda çok az kisinin algilayabildigi bir çekiciliktir.”
Thomas Kuhn,bu düsüncelerini yazdigi sirada(1962’de),belki saptamasi dogruydu;ama bu düsünceler 1990’lardan sonra degismistir. Çünkü genel görelilik,bilimin çesitli dallarinca ayaga kaldirilmistir. Bu kuram artik çok çekici konumlara yükselmistir. Birden hem astrofizikçilerin hem de parçacik fizikçilerinin ilgi alanina girmistir.
Prof.Clifford M. Vill (Washington Üniversitesi, Mc Donnell Uzay Bilimleri merkezi-Serway, Fizik) genel göreliligin bu yeniden dogusunun (rönesansinin) en dikkate deger ve önemli görünümlerinden birinin “deney ve gözlemin kuramsal ilerlemeleri motive etmesi ve tamamlamasi” oldugunu belirtiyor. Gerçekten 1960’lara dek biriken denel olgular, kuramin birden canlanmasini sagladi. Bunlari asagida açiklayacagim. Ama sunu belirtmek gerek Einsten, 1915 yili sonlarinda genel görelilik denklemlerini türetirken herhangi bir gözlem sonucuna dayanmiyordu. Yani kendisini motive eden bir denel destek söz konusu degildi. Onun amaci, özel görelilik kuramini esdegerlik ilkesiyle birlestiren sik bir çekim kurami olusturmakti. Iste bu özelligiyle Einstein, bilim tarihinde gerçek bir devrim yaratti.
Einstein, “evrenin en anlasilmaz özelligi, anlasilabilir olmasidir” demisti. Bununla birlikte, meslekten olmayanlar için, evreni onun kadar hiç kimse zorlastirmadi. Anladim dediginiz bir anda yeni bir anlama sorusu bizi bekliyordu. Zaman genisler, uzunluklar kisalir, evrenin maddesi patlar ve kaybolur. Deneyime ve sagduyuya hepten güven kalmaz. Evren, matematikçinin evreni olmaya yüz tutar. Ama bu büyük dehanin her öngörüsü,deneylerin sinavindan basariyla geçmis bulunuyor. Einstein, aslinda 1905 yilindan bu yana basimizi döndürüyor. Kimimiz farkinda belki;ama büyük çogunlugumuz farkinda bile degil! “Iste orada” diyordu Einstein ve ekliyordu:
” Bu muazzam alem vardi ve karsimizda bizim varligimiza tabi olmaksizin büyük ve ebedi bir bilmece gibi duruyordu. Bu alemin temasasi, bana bir kurtulus yolu gibi görünüyordu. “
Çeşitli kişilik testleri belli gruptan insanlar arasındaki benzerlikleri vurgular. Yine de, diğerleriyle olan tüm benzerliklerine…
Boşaltım sistemi vücutta homeostazın sağlanmasında çok önemli bir yere sahiptir.Böbrekler, üreterler ve mesaneden oluşan boşaltım…
Büyük Atatürk'ün ölümünü takip eden günlerde, o zamanlar yalnız Avrupa'nın değil, dünyanın en güçlü günlük…
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu.…