Bilecik bir felâket ve acılar diyarı. Demin sözünü ettiğim koku burada dayanılmayacak kadar fazla. Henüz dumanı tüten bu taş yığınları altında kim bilir ne kadar insan cesedi gömülü. Buradaki tahribatın büyüklüğü korkunç. Bilecik ve Küplü’de büyük facialar olmuş. Buraların ahalisinden sağ kalanlar büyük bir bunalım ve heyecan içinde. Tecavüze uğramamış genç bir kız veya kadın kalmamış: Bilecik dünden kalma bir Pompei. Her yer kül, is ve kurum içinde. Toprak altüst olmuş. Sık sık dinamitin tahribatını gösteren taş yığınlarına rastlıyoruz. Bazen de bu taş yığınları arasında iki güzel kız çocuğu ipek ipliği bükerken bizim kafilenin geçişini seyrediyorlar. Biraz ötede, kızını kurtarmak isterken, kafasına taşla vurularak öldürülmüş bir ihtiyarın mezarı.

 

Yapılan toptan imha işlerinden, her şehir ve kasaba payına düşeni almış. Bazen bir bahçe, çiçek açmış birkaç ağaç, bir meydan, bir çeşme, yapılanları hatırlatmaya yetiyor. Saatlerce bu harabeleri gezdik ve anlatılanları dinledik.

 

Her Yunan taarruzu, Anadolu’nun orta sınıf halkı ile şehir ve kasabalardaki burjuvaziye çok acı bir ders olmuştur. Bu halkın kendi kinleri, millî harakete karşı, açıkça söyleyemedikleri bazı eleştirileri vardı, ama düşmanın yaptıkları karşısında vatanseverlik duyguları uyanarak şahlanmış, “Ölürsem hiç olmazsa ailem ve vatandaşlarım için öleyim” diyerek mücadeleye katılmıştı. Bugünlerde İnegöl’deki Türkler kasabalarına gelen Yunan askerlerine baltalarla karşı koymuşlar ve onlar da çareyi kaçmakta bulmuşlar.

 

Şafak vakti Küplü’ye geldik. Kasaba henüz uyanıyor.  Burada da harabeler, yıkık köprülerle karşılaştık. Arabamız, yoldaki engeller kaldırıldıktan sonra ilerleyebiliyor. Bir yokuşu inerken karşıdan gelen bir araba kafilesiyle karşılaştık. Bunlar yanan kasabalarını terk eden Yenişehir halkı. Hâlbuki burası bizim bugünkü gezimizin son durağıydı.

 

Artık savaş bölgesinin içindeyiz. Geçerken yol kenarındaki cesetlerle cephane yığınlarına şöyle bir göz attım. Hiç düşünmeden, alışılmış bir hareketle mendilimle burun deliklerimi kapadım, artık savaş alanındaki bazı görüntülere başımı çevirmeden bakabiliyorum. Topçu bataryalarını ve görünmeyen gözetleme yerlerini geçtik. Ormanlık bir yere geldik. Vadiler, tarlalar, ağaçlar ve çiçekler, her şey çok güzel. Ara sıra birkaç askere rastlıyoruz. Etraftaki sessizlik savaştan pek uzaklarda olduğumuz hissini veriyor.

 

Akşam dönerken, felâkete uğramış halkın oluşturduğu kafilelere yine rastladık. Gece, kamp yerinde, her köy ve kasabanın insanları bir ateş etrafında toplanarak son olayları anlatacaklar. Herkes ortak iki düşmandan başka bir şey düşünmez olmuş. Anadolu’daki İngiliz-Yunan işbirliği meyvelerini vermiş.

 

Ay ışığında, harabeler arasında bazı köylüler dolaşmakta. Üzerlerindeki, Anadolu halkının giydiği elbiselerin hatları seçiliyor, her şeyini kaybetmiş bu köylüler daha ilkel bir hayata zorlanmış durumdalar.

 

Kaynak: Kurtuluş Savaşı Sırasında Türk Milliyetçiliği
belgesi-2703

Belgeci

Share
Published by
Belgeci

Recent Posts

Fecr-i ati Edebiyatı

FECRİ ATİ EDEBİYATI   Servet-i fünun edebiyatının devamı niteliğinde olan fecr-i ati topluluğu,1909 yılında ortaya…

6 saat ago

İlk Cep Telefonu

ÖZELLİKLER: Boyut: 28x8x6 cm Ağırlık: 850gr Ekran: Yok Devre sayısı: 30 Konuşma süresi: 35 dakika…

18 saat ago

Basic Grammar-Questions

There are two kinds of questions: yes or no questions and wh- questions. You ask…

1 gün ago

Basic Grammar-Positive And Negative Sentences

A positive sentence tells you that something is so. A sentence that tells you something…

2 gün ago

Basic Grammar-The Imperative

Use the base form of a verb to give commands or make direct requests. This…

2 gün ago

Basic Grammar-Sentences

A sentence is a group of words that expresses a complete thought. A sentence must…

3 gün ago