”İlim, cemiyetlerin büyüklüğünün sırrını, insanlara açmıştır; bu sır insanların birbiriyle olan bağlarıdır.”

 

 

Bütün insanlar, bir içtimai vücudun azalarıdır ve bu sebeple birbirine bağlıdır. Bir de insanlar, ölülerin karşı varisleri olduklarından, aralarındaki bağlar her zaman ve her mekâna şâmildir.

 

Bu bağlar; tabiidir, içtimaidir ve iktisadidir. Tabii bağın bize öğrettiği şudur; bilhassa işbölümü ve harsi varislik yüzünden, herkes malik olduğu şeyin ve hatta kendi şahsi varlığının en büyük kısmını atalara ve bir zamana yaşadığı insanlara borçludur.

 

Eğer böyle ise yani eğer her yerde insanın insana karşı bir borcu varsa, bütün borçlar gibi bunun da ödenmesi lazımdır. Bu borçlar, kimin tarafından ödenmelidir?

 

İnsanlar arasındaki tabii ve içtimai bağdan istifade ederek servet kazananlar tarafından! Çünkü eğer gelmiş geçmiş ismi bilinmeyen binlerce bağlı insanlar olmasaydı, zaten bir servet olmazdı.

 

Kime ödenmeli?

 

Tabii ve içtimai bağdan zarar görenlere! Gerçi bu alacaklıların şahsen bilinmelerine imkân yoktur; fakat bunların mümessilleri vardır. Devlet veyahut birçok içtimai muavenet müesseseleri.

 

Nasıl ödenmeli? – Bir defa devlete vergi, bilhassa artar vergi olarak ve sonra bağlı ve birbirine yardımcı olmalarından bağ ve yardım müesseselerine verilebilir.

 

Bu söylediklerimizden, insanların mazinin ve halin nimetlerinden aynı derecede istifade edememiş ve edememekte oldukları anlaşılıyor. Bu müsavatsızlığı gidermek için bir kısım insanlardan diğer bir kısım insanlar için adeta tazminat isteniyor. Bu farklı istifadenin başlıca sebebi, şüphesiz ki insanların muhtelif vasıflar ve kabiliyetler yüzünden birbirlerine benzememeleridir.

 

Bu noktada, şöyle bir nazariye söylenmektedir. Tekâmülün gayesi, insanları birbirine benzetmektir; dünya birliğe doğru yürümektedir; insanlar arasında sınıf, derece, ahlak, elbise, dil, ölçü farkı gittikçe azalmaktadır. Tarih, yaşamak kavgasının din, ırk, hars, terbiye, yabancıları arasında olduğunu gösterir. Birliğe doğru yürüyüş, sulhe doğru da yürüyüş demektir.

 

Bağlılık hakkında bir fikir edinmeye en müsait olan düşünüş ve görüş bu son mütalaa olabilir.

 

Fakat, birer fikir olarak aldığımız bağlılık nazariyeleri tatbikatta “İçtimai teminler” adı altında toplamak kabildir.

 

Bu içtimai teminlere devlet sosyalistliğine yaklaşarak varılabilir. Bu yol, kanun yoludur.

 

1. İş kanunu,

 

2. Şehirlerin ve atölyelerin sağlık kurumu kanunu,

 

3. Sari hastalıklara karşı korunma kanunu,

 

4. Amelenin ihtiyarlığı ve kazalara karşı sigortası,

 

5. Hasta ve ihtiyar yoksullara mecburi yardım,

 

6. Çiftçi sendikaları,

 

7. Yardım cemiyetleri kurulması,

 

8. Ucuz evler yapılması,

 

9. Mektep çocukları için mekteplerde bakkallar,

 

10. Bütün bu gibi cemiyetlere devlet bütçesinden yardım bu ve buna benzer hususları temin için kanunlar.

 

Bağlılığın saydığımız şekilde tedbirleri çoktur; fakat bu tatbikler fikri her yerde teveccüh görmüş değildir; çok tenkitlere uğramaktadır. Bilhassa bağlılık nazariyesinin tatbiklerini, ferdin mesuliyet duygusunu zayıflatan veyahut yok eden bir hareket görenler vardır. Diyorlar ki, aczimizi, kusurumuzu, ayıplarımızı cemiyetin üstüne atmak ferdi mesuliyeti kaldırmaktır. Halbuki ahlak kanununun temeli ferdi mesuliyettir.

 

Bu tenkitler zorla ve hukuki bir şekilde içtimai borç fikrini bir yana bıraktırmaya kâfi gelebilir. Bağlılığın ahlaka esas teşkil edeceği de sağlam bir iddia olmayabilir. Fakat bağlılığın ameli olarak şunları öğrettiği de görülmektedir.

 

1. Başkasına olan bir iyilik bize de iyiliktir.

 

2. Başkasına olan kötülük bize de kötülüktür. Bu sebeple iyiliği sevmek ve kötülükten kaçınmak lazımdır.

 

3. Yaptığımız işler etrafımızda sevinç veya acılar halinde akisler uyandırır; bu hal bize vicdani vazifeleri duyurur.

 

4. Bağlılık bizi başkaları için müsamahakâr yapar. Çünkü başkalarının kusurlarında bizim de istemeyerek ekseriya beraber suçlu olduğumuzu gösterir.

 

Hülasa, bağlılık “herkes kendi için” yerine, “herkes herkes için” düşüncesini koyar.

 

Bu düşünce içtimaidir, millidir, geniş ve yüksek manasıyla insanidir.

 

Kaynak: Atatürk’ten Yazdıklarım
belgesi-2604

Belgeci

Share
Published by
Belgeci

Recent Posts

Gıdalarda Enerji Hesaplanması

    Gıda ürünlerinin kalori değerleri hesaplanırken öncelikle numunenin kül, protein, yağ ve nem analizleri…

1 saat ago

Gıdalarda Boya Maddeleri Aranması

  01. Et ve Et Ürünlerinde Boya Maddeleri Aranması    01.01. Organik Boya Aranması   …

13 saat ago

Fosfataz Deneyi

      01. Yöntemin Prensibi    Yöntem , sütün iyi bir şekilde pastörize edilip…

1 gün ago

1838 Osmanlı-İngiliz Serbest Tic. Anlaşması

"Islahat hareketlerinin babası ve 19.yüzyıl Osmanlı siyaset adamlarının fikir ustası" (1) olarak tanınan Hariciye Nazırı…

2 gün ago

Düşünce Akımı

DUSUNCE AKIMLARI Ortaya atilan her yeni "dusunce akimi"nin yandaslari, ileri surdukleri goruslerin bir "yeni dunya…

2 gün ago

DOMATESLERDE 4-CPA (4-klorofenoksiasetik asit) KALINTI MİKTARI TAYİNİ

      01. Yöntemin Prensibi Domateslerde 4-CPA kalıntı analizi yönteminin temel prensibi örneğe uygulanan…

3 gün ago