1.KİTABIN KONUSU: Farklı kültürler çerçevesinde yetişmiş iki insanın hayatlarını birleştirmeleri sonucunda meydana gelen mutsuz bir evlilik; aşk, tutku, sadakat ve vefa kavramları çevresinde dönen olaylar kitabın konusunu teşkil etmektedir.
2. KİTABIN ÖZETİ
Züleyha, küçük yaştan itibaren annesiyle birlikte İstanbul’da yaşayan bir kızdır. Batı kültürünün yaşam tarzında büyüyen ve eğitimini bu yabancı okullarda tamamlayan Züleyha’nın babası Ali Osman Bey, subay olup bu yıllarda Anadolu’nun düşman işgalinden kurtulması için Millî Mücadeleye katılır. Züleyha’nın İstanbul’da geçirdiği yıllar aynı zamanda İstanbul’un düşman işgali altında olduğu yıllardır. Bu sebeple batı kültürünün etkisi burada yaygın olarak görülmekte ve İstanbul sosyetesi de bu yaşam tarzına ayak uydurmaya çalışmaktadır. Züleyha, dayısı Şevki Bey’in tanınmış kişilerden olması sebebi ile bu yaşantıdan uzak değildir hatta bu yaşayış biçiminin yaygın olması için uğraş verenlerden birisidir. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra Millî Mücadele sona erer ve Ali Osman Bey, İstanbul’a geri döner. Fakat burada kalıcı değildir ve görevi gereği Anadolu’ya geri dönmesi gerekmektedir. Bu sefer ailesinden ayrı kalmak istemeyen Ali Osman Bey, ailesinin de kendisiyle birlikte gelmesini ister. Züleyha, tahsilini bahane ederek bir süre İstanbul’da kalmayı başarır fakat ilerleyen zamanlarda babasının ısrarlarına daha fazla dayanamayarak tahsilin yarım bırakır ve ailesinin yanına geri döner. Burasını kendisine bir zindan olarak gören Züleyha, bir süre kendisini odasına kapatır ve kimseyle konuşmaz. Yerli halka yaptığı kibirli tutumlarına ve onları hor görmesine rağmen buradaki insanların ona saygı gösterip samimî ve içten davranmalarına bir süre sonra alışır ve insan içine çıkmaya başlar. Baba sevgisine hasret olan Züleyha, artık vaktinin çoğunu babasıyla birlikte geçirmekte ve onun yaptığı kahramanlıkları, halkın onu ne kadar sevdiğini öğrenmekte ve babasıyla gurur duymaktadır. Bu süreç içimde babasının emir subaylığını yapmış olan ve babasının askerden ayrıldıktan sonra da görev yaptığı yerde yaşayan, buraların hatırı sayılır kişilerinden genç Yusuf ile tanışır. Yusuf, Ali Osman Bey’e karşı gayet saygılı be savaş esnasında onunla omuz omuza çarpışmış Ali Osman Bey yaralandığında onu sırtında taşıyarak hayatını kurtarmış olan bir gençtir. Babası erken yaşta vefat edince babasından kalan çiftlik ve tarlalara bakmak onun sorumluluğu altına girmiştir. Dürüst ve içten tavırlarıyla Züleyha’nın hemen ilgisini çeken bu genç, Ali Osman Bey’in kızı olduğu gerekçesiyle Züleyha ile aynı ortamda bulunmaktan dahi kaçınır. Bu zaman zarfında Züleyha’nın annesi vefat eder. Artık İstanbul’a dönme umudunu tamamen yitiren Züleyha’yı babası ile Yusuf’un annesi olan Nefise Hanım teselli eder. Özellikle Züleyha’yı kızı gibi gören Nefise Hanım, Züleyha için bir dayanak olmuştur. Uzunca bir müddet kendine gelemeyen Züleyha’nın içinde bulunduğu bu psikolojik durum sona erince kendisini dünyadaki hiçbir şeyin mutlu edemeyeceğini her şeyin aslında boş olduğunu düşünmeye başlar. Daha sonra babasının da isteği üzerine Yusuf ile evlenir. Farklı dünyaların temsilcileri olan Yusuf ile Züleyha’nın evliliği Züleyha’nın farklı tutum ve yaklaşımları sebebi ile çekilmez bir hâl alır. Züleyha’nın amacı; kendince modern çağın gereklerine göre kocasının davranışlarını değiştirmektir. Fakat bunu yaparken kalp kırıcı hırçın e söz dinlemeyen tavırlarını ortaya koymakta, eş durumundaki insanların samimiyetini asla
göstermemektedir. Varlıklı bir ailenin oğlu olan Yusuf ise, hükmetmeye alışmış modern öğretim hayatına rağmen bu yaşam tarzını benimsememiş, dürüstlük ve sadakat kavramlarından asla taviz vermeyen bir şahıstır. Karısının bu tutum ve davranışlarına bir anlam veremeyen fakat ona karşı olan saygısından sesini çıkarmayan Yusuf aslında eşini çok sevmekte fakat bu sevginin karşılığını göremediği için yakınmaktadır. Züleyha, yaptığı evliliğin sadece bir mantık evliliği, aşk, sevgi gibi kavramların ise romantik edebiyattan kalma eski bir hastalık olduğunu düşünmekte ve davranışlarını da bu çerçeve içinde sürdürmektedir. Bu sıralarda Ali Osman Bey de vefat etmiş ve Züleyha’yı kocasından başka burada tutacak hiçbir bağ kalmamıştır. Kocası ile yaptığı bir tartışmada evliliklerinin zaten böyle devam edemeyeceğini ve boşanmak istediğini belirtir. Bunun üzerine mahkemeye başvurulur. Mahkeme, boşama belgesinin bir yıl sonra verileceğini aralarındaki bu durumun bir yıl daha devam edeceğini ilan eder. Bu karar üzerine tekrar İstanbul’a dönen Züleyha, dayısı Şevket Bey’in de teşviki ile eski hızlı yaşantısına geri döner. Bir gece yabancı bir erkekle geçirdiği trafik kazasını yaralı olarak atlatan Züleyha’nın bu durumu gazetelere birinci sayfadan girer ve tüm İstanbul sosyetesi bu durumu konuşur. Dayısı tanınmış bir şahsiyet olduğundan bu skandalın kendisinin itibarını sarsacağından korkarak apar topar İzmir’e yerleşir. Bu esnada Züleyha hala hastahanede kalmakta ve içinde bulunduğu bu utanç verici durumdan nasıl kurtulacağını bir daha arkadaşlarının yüzüne nasıl bakacağını düşünür. Tüm bunların yanı sıra artık İstanbul’da kimsesi de kalmamıştır.
Züleyha, hastaneden kendisini birisinin almaya geldiğini öğrendiğinde şaşırır. Hatta bu kişinin Yusuf olduğunu öğrenince küçük bir şok geçirir. Artık eş durumunda olmamalarına rağmen Yusuf, İstanbul’a gelerek Züleyha’yı hastahaneden alır ve özel bir vapurla Gölyüzü’ne geri dönmek için yolculuğa çıkarlar. Yolculuk esnasında Yusuf, Züleyha’nın rahat etmesi için elinden gelen her şeyi yapar. Hatta yol üzerindeki tüm sahil kasabalarına uğrayarak Züleyha’ya buraları gezdirir. Bu vapur yolculuğunda evli oldukları zamanlara göre daha bir mutlu ve anlaşma içinde görünen Züleyha ile Yusuf arasında her ikisinin de birbirinden saklamaya çalıştıkları bir yakınlaşma göze çarpar. Nihayetinde Gölyüzü’ne ulaşırlar ve burada Züleyha, Nefise Hanım tarafından sanki hiçbir şey olmamış gibi karşılanır. Bu durum Züleyha’nın dikkatinden kaçmaz ama Nefise Hanım’dan bu olay karşısında utandığı için hiçbir şey diyemez. Ardan birkaç ay geçtikten sonra Yusuf elinde mahkeme kararı ile eve döner. Kararda verilen bir yıllık müddetin dolduğu artık tamamen özgür iki insan oldukları ve bununla birlikte Yusuf’un bir miktar nafaka ödemesi gerektiği belirtilmektedir. Züleyha, bu kararı duyunca artık burada duramayacağına karar verir ve İstanbul’a geri dönmek ister. İstasyonda kendisini İstanbul’a götürecek olan treni beklerken Yusuf’a kendisini niçin hastahaneden aldığını bunca rezilliği temizlemek için uğraştığını ve tüm bunlara kendisine yüz vermeyen birisi için neden katlandığını sorar. Yusuf ise tüm bunları yapmasının tek sebebinin Ali Osman Bey’in adının lekelenmesine gönlünün razı olmadığını, yaptığı her şeyin Ali Osman Bey’e karşı duyduğu saygıdan dolayı olduğunu belirtir. Bunun üzerine Züleyha gözyaşları içinde trenine biner ve yola koyulur.
3. KİTABIN ANA FİKRİ
İnsan ilişkilerindeki en önemli husus karşılıklı sevgi ve saygıdır. Tüm bunların ötesinde eğer ilişki içinde bulunduğumuz kişi hayat arkadaşımız ise bu bağların daha da kuvvetlendirmemiz ve bunların yanı sıra aşk, sadakat ve vefa kavramlarını da benimsememiz gerekir.
4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
OLAYLAR
Kitaptaki olaylar çok iyi kurgulanmakla beraber yapılan tasvirlerle daha da kuvvetlendirilmiş, olayda gerçek dışı diye nitelendirebileceğimiz hiçbir öğeye yer verilmemiştir. Olaylar abartısız olarak anlatılmıştır.
ŞAHISLAR
ZÜLEYHA: Çevresindeki kişilerden ve olaylardan kolaylıkla etkilenebilen, yabancı okullarda aldığı eğitim sebebiyle bu yaşam tarzını benimsemiş birisidir. Bu özelliğini kullanarak insanlar üzerinde otorite kurmaya çalışır ve yersiz gururu nedeniyle karşılıklı ilişkilerde başarısızdır.
YUSUF: Avrupa’da bir süre yaşamasına rağmen bu yaşam tarzını benimsemeyen ve Millî Mücadele yıllarında özellikle Fransızlara karşı Ali Osman Bey ile birlikte çarpışan bir gençtir. Ali Osman Bey’i çok sever ve onu babası yerine görür. Gelenek ve âdetlerine oldukça bağlı olan Yusuf, Züleyha’yı çok sever fakat bu sevgisinin karşılığını göremediğinden sadece Ali Osman Bey’e duyduğu saygıdan dolayı kızını bu utanç verici durumdan kurtarır.
ALİ OSMAN BEY: Memleketini ve insanları çok seven buna karşılık halkın saygısını kazanmış bir komutandır. Savaş esnasında ailesiyle birlikte olamaz fakat savaştan sonra ailesini bir arada tutmak ister. Kızı Züleyha’nın modernleşmek görüntüsü altında insani duygulardan uzaklaşmasına engel olmak ister.
5. KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER
Kitap konusu ve olayları itibarıyla oldukça sürükleyici, bilgilendirici ve düşündürürcü olup Reşat Nuri GÜNTEKİN’in ustaca kaleme aldığı bir eser niteliğindedir. Bütün arkadaşlarıma tavsiye ederim.
6. KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ
Reşat Nuri GÜNTEKİN, 1889’da İstanbul’da doğdu. Edebiyat Fakültesi’ni bitirdi. Liselerde öğretmenlik, müdürlük, Millî Eğitim Müfettişliği, Paris Kültür Ataşeliği yaptı. UNESCO’da Türkiye’yi temsil etti. Romanları, hikâyeleri, tiyatro eserlerinin yanı sıra çeşitli çevirileri de vardır.
belgesi-2865