Camın Yapılışı

Evlerimizde, özellikle de sofralarımızda kullandığımız eşyaların bir çoğu camdan imal edilmiş. Bardaklar, tabaklar, şişeler, kavanozlar, vazolar… Sadeliği simgeleyen düz çizgileri ve şeffaflıklarıyla cam eşyalar hayatımızın bir parçası olmuş durumdalar. Geçmişe göz atınca bu ilginin bize atalarımızdan miras kaldığı ortaya çıkıyor. Ancak eski dönemlerin renkli ve desenli, kısacası gösterişli cam ürünleri yerini minimalist çizgilere bıraktı.

Cam ve cam eşyaların tarihi, uygarlık tarihi kadar eskidir. Arkeolojik buluntular, cam kapların ilk defa MÖ 2000 yılının ortalarında meydana çıktığını gösteriyor. Son yıllarda yapılan araştırmalarla camın, Mısır’dan önce, Kuzey Mezopotamya’da, özellikle Hurri-Mitanni bölgesined ortaya çıktığı da öne sürülenler arasında. Yazılı tabletlerde ise cam yapımı ile ilgili bir çok bilgi yer alıyor. Ilk önemli merkezler Mısır ve Mezopotamya. Ayrıca Anadolu, Kıbrıs, Adalar ve Yunanistan’da da erken dönemlere ait bazı buluntular ele geçmiş.

Cam ilk olarak Züccağı Bürkani (volkanik cam) denilen yaklaşık kırk milyon yıl öncesinden kalma koyu renkli, cama benzer, çok sert bir madde olan obsidyen veya siyah akik olarak doğal şekilde bulunmuş. Suni camın yapılışı ise dört bin yıl kadar geriye gidiyor. Fenikeliler tarafından bulunduğu saptanan camın, Mezopotamya’da ortaya çıktığı bilinir. Cam, dört bin yıllık bir geçmişe sahip olmakla beraber çok uzun zaman yaygın ve ucuz bir nesne olamamıştır.

Cam yapımı için kullanılan yöntem ve hammaddeler ile şekillendirmede yararlanılan araç ve gereçler çok az değişikliğe uğrayarak günümüze kadar ulaşmış. Cam sanatındaki en önemli ilerleme üfleme yönteminin bulunması.

Bu tekniğin Fenikeliler tarafından bulunduğu söylenmekte. Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı camlarının ortak özelliği hepsinin üfleme tekniğiyle yapılmış olmasıdır. Pipo denilen bir borudan üflenen sıcak camın şişirelerek şekillendirilmesine dayanan bu teknikle hem sofra eşyası hem de pencere camı üretilmiş.

Türkler; göç ettikleri ve yerleştikleri her yere cam sanatını da götürmüş ve kendi teknikleri ile geliştirmişler. Türk camlarının en eski örnekleri XII. Ve XIII. yüzyıllara dayanır. Selçuklu dönemi camlarında canklı renkler, bitki ve yazılar göze çarpar. Osmanlı döneminde de cam işçiliği çok gelişmiş, cam sanayinde de ileri düzeyde bir örgütlenme sağlanmıştır. O dönemlerde camdan üretilen en güzel ürünler; ibrik, laledan, gül suyu şişeleri, şamdanlar, kahve fincanı, tabaklar, kaseler, sürahiler, kandiller, koku şişeleri, nargileler ve karlık adı verilen su ve şerbet gibi içecekleri soğutmak amacıyla kar konan kaselerdir.

Cam ürünleri 4 ana grupta toplanır. Çeşmi Bülbüller, mat beyaz camlar (Beykoz İşleri), renkli camlar ve kristaller.

XVIII. yüzyılda Beykoz’da kurulan cam fabrikasında Osmanlı cam işçiliğinin en güzel ürünleri olan Beykoz işleri üretilmeye başlanmış. Bir Mevlevi dervişi olan Mehmet Dede tarafından, cam atölyesinde, cam ve kristalden fincan, sürahi, bardak, vazo, reçellik gibi yaldızlı nakış ve çiçelerle bezeli, beyaz, süt rengi ya da saydam olmayan mavi renkte bir cam hamurundan her çeşit eşya yapılmış.

Adını, bülbül gözündeki çizgilerden alan Çeşmi Bülbüller, renksiz iki cam arasına yerleştirilmiş renkli ya da düz beyaz cam çubuklarla elde edilir.

Renkli camlar, manganez, kobalt, bakır gibi maden oksitlerinden elde edilen mavi, kırmızı, yeşil, sarı renklerde camlardır. Kristaller ise, renksiz camlardan yapılıp, kesme tekniğinden bu adı alırlar.

belgesi-2857

Belgeci , 2280 belge yazmış

Cevap Gönderin