Artık ayrılma saati geldi. Garda bütün dostlarımız toplanmış, düşmanlar da bakıyorlardı.
Refet Paşa’nın subayları, son bir saygı gösterisi olarak vagonun basamağına çıktılar, bir grup Türk hanımı biraz uzakta duruyorlar; güneş ve toza sabırla tahammül ediyor ve oradan ayrılmak istemiyorlardı. Fransız haber alma subayının emireri bir gün önce, Afyonkarahisar’a gitmiş, elinde bir mesajla koşarak geldi. Her taraftan çiçekler, şekerlemeler uzatılıyor, bu ayrılış, Doğu’ya özgü heyecan ve üzüntüyle dolu bir ayrılış.
Pakize, çok güzel ve sevimli bir kız, içli sesiyle tekrarlıyor: ”Madam, Paris’e dönünce bizim vahşi olmadığımız söyleyeceksiniz değil mi?”
Burada bütün Anadolu temsil edilmekte. Herkes son dakikada kendi düşüncesini açıklamak, ümit verici birkaç kelime duymak istiyor. Fakat gar şefinin, “tamam” diye bağırmasıyla her şey son buldu. Trenimiz bir kere sarsıldıktan sonra yarı karanlık içine daldı, mesafeleri yutmaya başladı. Konya yeniden kervanların sarayı oluyordu.
Kaynak: Kurtuluş Savaşı Sırasında Türk Milliyetçiliği
belgesi-2684