İşte, Aydın ve Menemen olayları hakkında doğruluğu tartışılamayacak üç belge -bunlar askerî makamlarımızca ele geçirilmiştir- durumu açıkça belirtmektedir:
Bunlardan birincisi bir tanık ve bir kurbanın, Menemenli tüccar Çerkez Sefer Efendi’nin anlattıklarıdır.
İfadesini şöyle özetleyebiliriz:
15 Haziran 1919 Pazar günü, öğleden sonra, kasabanın pazarında bir kalabalığın birikmekte olduğunu görür. Dükkânından çıkarak bunun sebebini öğrenmek ister. Bu arada kasabanın ileri gelen Rumlarının oluşturduğu bir grup görür. Bunları yerli Rumlardan kurulu bir bando izlemektedir. Arkada, önlerinde atına binmiş komutanıyla bir Yunan taburu gelmekte, yanlarında da Rumlar ”Zito Venizelos” diye bağırışmaktadırlar. Bu alay, pazarı tehditler savurarak geçip Bergama doğrultusunda gözden kaybolur.
Ertesi gün, 16 Haziran akşam saat 10’a doğru, Bergama’yı işgal etmeye giden ve Müslüman çeteler tarafından geri püskürtülen Yunan birliği yaralılarıyla beraber Menemen’e geri döner. Kasabanın eski kalesinde ağır makineli tüfekleri mevziye sokarlar ve savunma hazırlığı yaparlar. Ertesi günün sabahında da civar köylerdeki hayvan sürüleriyle zahireyi yağmalamaya giderler. Tabiî Menemen de bundan etkilenir.
Türk pazarı saldırıya uğrar. Sokak ortasında her geçen Müslüman öldürülür. Kaleye yerleştirilmiş makineli tüfekler de şehri taramaktadır. Hükûmet Konağı’nda, kaymakam ve jandarmalar katledilir. Nihayet İzmir’den İngiltere ve Fransa’nın temsilcileri gelirler. Sefer Efendi de, Rumların birkaç defa kendisine engel olmalarına rağmen yanlarına çıkmayı başarır, şikâyetlerini söyler ve öldürülen komşularını sayar.
Üç gün süren bu yağma sonunda kasabada 300 kişi öldürülmüş, tarlalarda ekin kaldırmaya giden 700 gündelikçi işçi geri dönmemiştir. Menemen tüccarlarının altınları alınmış, birçok Müslüman mağazası ve evi boşaltılmıştır.
6’ncı Demiryol İstihkâm Bölüğü’nün, Menemen istasyonunda görevli Fransız çavuşu Pichot, olanları 25 Haziran’da yüzbaşısına yazdığı mektupta şöyle anlatmaktadır:
”Burada geçen çok üzücü olaylar ve hiçbir yardımcım olmaması sebebiyle, beni buradan aldırmanızı ve Yunanlıların bulunmadığı bir yere tayin etmenizi rica ederim. Burada hayat çekilmez bir hâl aldı. Bütün gün garda, oraya buraya koşarak, silâhlı veya silâhsız, piyade veya atlı olarak gelen Yunanlıları uzaklaştırmak için uğraşmaktayım. Çoğu zaman bunlar Fransız otoritesine de karşı gelmektedirler. Bundan başka burada gördüklerim ve işittiklerimden büyük bir nefret duymaktayım. Dün Bergama’dan dönen Yunan askerleri, gar meydanında bir açık hava pazarı kurmuşlar, elbise, gümüş takımları, mücevherler, ayakkabılar gibi, yağma edilmiş eşya satıyorlardı. Bunlar İngiliz hükûmetinin kendilerine, rastladıkları Türkleri öldürmelerini emrettiğini, böylece bütün Fransız askerlerini giydirip kuşatıp teçhiz edeceklerini, savaşı kazandıklarını, şayet istedikleri takdirde Fransa ile de savaşa başlamaya hazır olduklarını iftiharla söylüyorlardı.”
Kaynak: Kurtuluş Savaşı Sırasında Türk Milliyetçiliği
belgesi-2660