Milli hâkimiyet esasına müstenit temsili bir hükümette efkârıumumiye büyük bir rol oynar. Matbuat ve içtima hürriyetleri olmadan ve umuma ait işler geniş bir tenkit sahası bırakılmadan efkârıumumiye vazifesini ifa edemez. Milli hâkimiyet ve temsili hükümet fikrinin yayılması ve yükselmesi ancak efkârıumumiyenin faaliyeti ile mümkündür.
Hükümetin fikri memleketin fikrini temsil etmelidir. Hükümet memleketin fikrini anlayabilmek için, bu fikrin tezahür etmesine vesile olan vasıtalara malik olmalıdır. Gerçi hükümet intihap zamanlarında milletin fikirlerine vakıf olur; intihap olunan meclisler dahi milletin fikrini temsil ederler. Fakat intihap zamanları milletin izhar ettiği fikirler sabit kalmaz.
Bu sebeple meclislerin bu fikirleri temsil edebilmesi çok zaman devam etmez. efkârıumumiye milletin içinden taşan bir mütenessi fikirler denizidir. O denizde muhtelif cereyanlar, muhtelif münakaşa dalgaları vücuda getirir.
Efkârıumumiye ruhi bir âlemdir. Orada cereyan eden fikir mücadelesi dikkatli gözlerden gizli kalamaz. Eski demokrasilerde bu fikir mücadelesi bütün vatandaşların her gün bir arada toplanarak vücuda getirdikleri içtimalarda vuku buluyordu. Bugün vatandaşların adeten çokluğu ve medeni hayatın vatandaşlara tahmil ettiği yevmi işler onların maddeten ve her gün bir arada toplanmalarına imkân bırakmamıştır. Bu sebeple efkârıumumiye ideal bir âlem olmuştur ki, bu âlemde umuma ait işlerin tenkidi, şu mahiyetleri gösterir:
a) Tenkit ve münakaşa tamamen hürdür.
Bu hürriyet herkes tarafından hiç kimsenin tesiri olmadan kendi kendine kullanılır. Hükümeti ve meclisi dikkatli bulunduran efkârıumumiyenin tenkit hürriyetidir.
b) Efkârıumumiyenin tenkit hürriyeti başlıca birçok neşriyat ile olur.
Neşriyat suiistimallere mani olur ve hükümet vasıtalarını vazifelerini doğru yapmaya mecbur eder. Neşriyat en müessir kontrol vasıtalarındandır. Bu noktada tenkidin kolay ve fakat yapmanın güç olduğu hakikati unutulmaması lazımdır. Onun için,
c) Umumun iyiliği fikri her türlü tenkitlere ve münakaşalara daima hâkim ve esas tutulmalıdır. İltizam olunan fikirler umumun iyiliği namına ortaya atılmalıdır. Bu fikir hareket noktası olunca tenkit ve münakaşanın devletin iyiliği namına yapılması ve vatandaşların içtimai ve siyasi terbiyelerini yükseltmeye hizmet etmiş olması lazımdır.
d) Umuma ait işleri tenkit hürriyeti hükümet ile millet arasında bir anlaşma zemini vücuda getirir. Hükümet neşriyat vasıtasıyla efkârıumumiyeyi anlar ve icabında lüzumlu olan vesikalarla onu tenvir eder. Hükümetin milleti ve milletin hükümeti anlaması bunların tek vücut olmalarını ve kalmalarını temin eder.
Efkârıumumiyenin, kendi kendine teşkilatlanması hükümet tavır ve hareketini tanzim için efkârıumumiyeye ehemmiyet verince, efkârıumumiye teşkilatlanır. Efkârıumumiyenin daima istifade olunabilecek, hazır bir halde bulunabilmesi, onun bir teşkilata malik olmasıyla mümkündür.
Bu teşkilat serbest tenkit ve münakaşa sahasıdır. Bu saha daima açık olmalı ve daima mütenessi fikirlerle beslenmelidir. Bu ise matbuatın gayreti ve menfaati umumiyenin her gün yeniden yeniye münakaşa edilmesiyle olur. Efkârı umumiyenin cari olduğu bir memlekette gazeteler intişar etmezse ahali şaşkın ve çılgın bir hale gelir.
Bahsettiğimiz bu fikir teşkilatında şu hususiyetler görülür:
1- Fikir teşkilatı bir ekalliyetin veyahut birtakım güzide insanların mahsulüdür. Şüphesiz halk kitlesi bu teşkilata iştirak eder. Fakat başka şeylerde olduğu gibi bunda da halk kitlesinin rolü faal değildir. Gerçi halk, neşriyatı aksettirir, fikirleri toplar, fakat fikirleri ortaya atan ve neşriyatın merkezlerini teşkil eden halk değildir.
2- Muasır fikir teşkilatında, hakikatte iki seçme zümrenin faaliyeti vardır. Bu sınıflardan biri matbuat teşebbüslerini vücuda getiren ve idare edenlerdir. Matbuat fikirleri ortaya atmak ve neşretmek için lazım vasıtalardır. Siyasi fikirleri de imal eden matbuattır. Matbuat teşebbüsleri, gazeteler, mecmualar, kitap tabları ile olur.
Matbuatın siyasi fikirler imalindeki rolü daha çok başka mahiyettedir. Çünkü siyasi fikirleri ortaya atan daima siyasi gruplar ve zümreler gibi fikir cemiyetleridir. Esas olarak kabul olunmak lazımdır ki siyasi fikirler, siyasi fırkaların menfaatına olarak onlar tarafından ortaya konur. Yoksa halk kitlesi içinde kendiliğinden meydana çıkmaz.
Ayrıca bilinmek lazımdır ki, gazeteler mektep kitapları değildir.
Aşağı insanların para ile yaptırdıkları matbuat mücadeleleri vardır. En adi yalanları iş’arda matbuatın kullanıldığı vakidir. Matbuatla fikir hürriyetinin maruz kaldığı başka tehlikeler de vardır. Matbuatın ve hatta fikir cemiyetlerinin milli hükümetin tesirinden kurtularak siyasi veya iktisadi gizli maksatlara alet olmasından korkulur. Matbuatın para ile satın alınabilmesi, beynelmilel yüksek para âleminin matbuat üzerinde gizli tesiri veyahut sadece ecnebi devletlerin tahsisatı mesturelerinin tesiri, işte bunların efkârı umumiyeyi iğfal ve tağlit etmesinden bilhassa korkulur. Fakat hürriyetten çıkacak bu fenalıklar asla çaresiz değildir. Evvela matbuat serbestisine meşru bir hudut çizilir. Saniyen gazeteler, hususi bir teşkilat yaparak bununla kendi üzerlerinde ahlaki bir tesir icra ederler. İlk zamanlarda, bir kazanç işinden başka bir şey olmayan gazetecilik içtimai bir müessese haline gelebilir. Bundan başka, halkın fikri ve siyasi terbiyesi de bir teminattır. Halk, müteaddit gazeteleri okumaya ve onları birbirleriyle kontrol etmeye ve gazeteci yalanlarına inanmamaya alışırlar. Bütün bunların fevkinde her şeyin açık olması sayesinde hüsnüniyet sahibi insanların daima ekseriyet teşkil edeceklerini kabul etmek muvafık olur. ”Çünkü her zaman dünyanın yarısını ve bir zaman dünyanın hepsini aldatmak mümkündür. Fakat bütün dünyayı her zaman aldatmak mümkün değildir.” Tecrübeler göstermiştir ki, her şeyi söylemekten insanları men etmek asla mümkün değildir. Fakat milli terbiye ve büyük manevi kuvvetlere karşı hükümetin münasip tarzı hareketi sayesinde isyankâr fikirlerin inkişafına müsaade etmeyecek içtimai bir muhit yaratmak mümkündür. Fakat her halde her şeyin söylenmesine müsaade etmek ve bunun karşısında söyleyenlerin fiile geçmesine intizaren tedbir almakla iktifa etmek manasızdır. Bütün halkın fiile geçtiği gün onları tevkif edecek kuvvet yoktur. Tıbbi bir hıfzıssıhha olduğu gibi içtimai bir hıfzıssıhha da vardır. Her ikisi aynı prensibe istinat eder. Maddi mikropları yok etmek mümkün olmadığı gibi manevi mikropları da yok etmek mümkün değildir. Fakat şahsın vücudunda cismani bir sıhhat yaratmak mümkün olduğu gibi içtimai bünyede de manevi bir sıhhat yaratmak, bu suretle bir mukavemet zemini hazırlamak mümkündür.
Kaynak: Atatürk’ten Yazdıklarım
belgesi-2601