Bundan sonra, müşterek milli fikrin, ahlakın, hissin, heyecanın hatıra ve ananelerinin millet etrafında (bireylerinde) meydana gelmesini ve kökleşmesini temin eden müşterek (ortak) mazinin, birlikte yapılmış tarihin, vicdanları ve zihinleri doğrudan doğruya birleştiren müşterek dilin, milletlerin teşekkülünde en mühim amiller (etkenler) olduğunu bir defa daha kaydettikten sonra millet hakkında, ikinci derecede unsurları kaale (dikkate) almayarak mümkün olduğu kadar her millete uyabilecek bir tarifi biz de alalım:
a) Zengin hatıra mirasına sahip bulunan;
b) Beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvafakatte samimi olan;
c) Ve sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden vücuda gelen cemiyete millet namı verilir.
Bu tarif tetkik olunursa bir milleti teşkil eden insanların rabıtalarındaki kıymet, kuvvet ve vicdan hürriyetiyle insani hisse gösterilen riayet, kendiliğinden anlaşılır.
Filhakika, maziden müşterek zafer ve yeis mirası;
İstikbalde tahakkuk ettirilecek aynı program;
Beraber sevinmiş olmak, beraber aynı ümitleri beslemiş olmak;
Bunlar elbette bugünün medeni zihniyetinde diğer her türlü şartların fevkinde (üstünde) mana ve şümûl alır.
Bir millet teşekkül ettikten sonra, efradının devlet hayatında, iktisadi ve fikrî hayatta müştereken çalışmak sayesinde vücuda gelen milli harsta (kültür) şüphesiz milletin her ferdinin çalışma hissesi, iştiraki hakkı vardır. Buna nazaran bir harstan olan insanlardan mürekkep (oluşan) cemiyete millet denir dersek milletin en kısa tarifini yapmış oluruz.
Kaynak: Atatürk’ten Yazdıklarım
belgesi-2590