Klimetrik (Cliometric) tabiri en basit şekliyle iktisat teorisi ile
kantitatif tekniklerin tarih araştırmalarına uygulanması anlamına
gelmektedir. Tarih düşüncesi –clio- ifadesinin ölçme tabiriyle
birleşmesinden elde edilen cliometric kelimesini ilk defa matematiksel
iktisatçılardan olup ilk klimetrik iktisat tarihçilerinden Lance Davis
ve Jonathan Hughes ile ortaklaşa çalışmalar gerçekleştirmiş Stanley
Reiter kullanmıştı. Bu tarihten sonra yeni iktisat tarihi akımı
klimetrik ekol olarak da anılmaktadır.
GİRİŞ
İktisat tarihi yeni bir bilim dalı olma özelliği taşımaktadır. Bir
bilim olarak iktisat tarihinin doğuşu hakkında farklı tarihler öne
sürülmüştür. İktisatçılar, uzun süre iktisadi olayları ayrı bir
bilimin konusu olarak ele almışlardı. Ancak zamanla özellikle de on
sekizinci yüzyıldan itibaren iktisatçılar ele aldıkları olayların
tarihi arka planını da inceleme ihtiyacı duydular. Bu aşamada
özellikle Tarihçi ekole bağlı iktisatçıların çalışmaları bir hayli
etkili ve belirleyici olmuştu. Böylece on dokuzuncu yüzyılın
ortalarına doğru giderek bağımsız bir bilim olmaya başlayan iktisat
tarihinin bu özelliği yirminci yüzyılın başlarında belirgin bir hal
almıştı.
İktisat tarihinin doğuşunda olduğu gibi inceleme alanının ne olduğunda
da farklı görüşler bulunmaktadır. Nitekim iktisat tarihini genel
tarihin iktisadi olaylarıyla ilgilenen özel bir dalı olarak gören
tarihçilere karşı, iktisat teorisinin gerçekler karşısında test
edilmesini sağlayacak yardımcı bir bilim dalı olarak gören
iktisatçılar bulunmaktadır. Tarihçiler iktisat tarihini yazılı tarih
boyunca insanoğlunun içinde bulunduğu koşulları inceleyen bir bilim
dalı, iktisatçılar ise geçmiş dönemlerin uygulamalı iktisadı olarak
görmektedirler (Güran, 1991, 2). Bu görüş farklılığına rağmen gerçekte
iktisat tarihi hem tarih hem de iktisat bilimi açısından önem
taşımaktadır. Çünkü belirli sınırlar içerisinde iktisat tarihiyle
iktisat bilimi hem aynı sorunları ele alırlar hem de aynı kavramsal
araçları ve analitik kategorileri kullanırlar (Cipolla, 1991, 8).
İktisat tarihi kendi araştırma sonuçlarıyla tarih ve iktisat
bilimlerine katkı yaptığı gibi bu iki bilimin verilerinden de
yararlanmaktadır. Çünkü iyi düzeyde bir iktisat tarihi yazımı ve
öğretimi için iktisat teorisine ve kantitatif metodolojiye gerek
vardır. Fakat aynı şekilde iktisat tarihi ve tarihsel istatistikler de
iyi bir iktisat teorisi yazımı ve öğretimi için gereklidir. Ayrıca
iktisat tarihinin tarih bilimini iyi düzeyde öğretmek ve yazmak
açısından büyük önem taşıdığına da vurgu yapmak lazımdır (Sutch, 1991,
272).
Hem tarih hem de iktisat bilimi açısından taşıdığı önem iktisat
tarihinin kısa sürede gelişmesine ve ayrı bir bilim dalı olarak ortaya
çıkmasına katkı yapmıştır. Bugün bir çok üniversitenin iktisat
bölümlerinde iktisat tarihi ayrı bir bilim dalı olarak yer almakta ve
değişik ülkelerde spesifik olarak iktisat tarihiyle ilgili bir hayli
dergi yayınlanmaktadır. İngilizce olarak çıkan bazı dergiler arasında
Journal of Economic History, Economic History Review, Journal of
European Economic History, Explorations in Economic History, Research
in Economic History ve Journal of Economic and Social History of the
Orient sayılabilir. Bunların haricinde iktisatla ilgili diğer
dergilerde de iktisat tarihi çalışmalarına rastlanmaktadır. İktisat
tarihinin bu aşamaya gelmesinde hem bu disiplin içerisinde hem de
genel tarih biliminde ortaya çıkan ekollerin önemli katkısı
bulunmaktadır. Bu çalışmanın ana konusunu oluşturan yeni iktisat
tarihi akımı iktisat tarihi disiplini içerisinde gelişmiş olup, sadece
iktisat tarihi yazımına değil, aynı zamanda genel tarih incelemelerine
de katkılar sağlamıştır. Fransız orijinli Annales tarih ekolü ile
Marksist tarih ekolü de iktisat tarihi için faydalı sonuçlar
doğurmuştur. Bu çalışmada tarihsel metodolojiyle ilgili ayrıntılı
tartışmalara girmeden sadece yeni iktisat tarihi hakkında genel bir
inceleme yapılması hedeflenmiştir.
Marksist ekol, tarihsel olayları analitik olarak analiz etmiştir.
Üretim yapısı ve diyalektik materyalizm Marksist düşüncenin özünü
oluşturur. Sınıf çatışmasını tarihin itici gücü olarak görmelerin
rağmen, çoğu Marksist tarihçi tarihsel gelişmenin sınıf çatışmasına
indirgenmesine karşı çıkar. Marksistler için tarih, materyalist bir
temele dayanır ancak bundan meta-ekonomik ya da maddi olmayan
faktörlerin ihmal edilmesi anlaşılmamalıdır. Marx, kapsamlı bir tarih
bilgisine sahip iyi bir teorisyen olmakla beraber teori ve yorumda
hatalar yapmıştı. O yüzden iyi bir Marksist iktisat tarihçisinin
Marx’ın genel yaklaşımına bağlı kalması beklenir, fakat bunun her
aşamada olmaması gerektiği belirtilmiştir. Bu açıdan Marksizmin her
şeyden önce sosyal ilişkilerin analiz edildiği bir metot olarak
görülmesi gerekmektedir (Cohen, 1978, 29-32). Literatürde iktisat
tarihine yönelik Marksist yaklaşımlar konusunda Marksist teorideki
gelişmelerin ışığında yeniden formülasyon yapma çabalarına rastlanması
bu anlayışın örneği olarak görülebilir (Resnick-Wolf, 1982, 53-59). Bu
tür çabalar tarihsel olayların değerlendirilmesinde teorilerin
etkinliğini ve başarısını olumlu etkilerken, iktisat tarihi yazımına
da katkıda bulunmaktadır.
Annales ekolü esas itibariyle ekonomiye yönelik bir metot değildir. Bu
gruba mensup tarihçiler ağırlıklı olarak toplum ve uygarlıkların
tarihleri üzerinde çalışmaktadırlar, ancak 1929’dan beri ekol
bünyesinde yaşanan gelişmeler, ekonomik ve sosyal tarih arasında yakın
bir bağlılığı beraberinde getirmiştir. Bu ekol, tarih araştırmalarında
birbirine yakın disiplinlerin sağladığı bilgi ve araçları bir araya
getirerek değişik seviyelerde analizler gerçekleştiren total bir tarih
anlayışına sahiptir (Forster, 1978, 58). Marksist ve Annales ekolleri
tarihin ilgi alanını siyasal olaylardan ekonomik ve toplumsal olaylara
kaydırarak farklı bir zaman kavramının ortaya çıkmasına zemin
hazırladı. Siyasal olayların kısa dönemli niteliğine karşılık
toplumsal ve ekonomik olayların uzun vadede biçimlenmeleri daha farklı
bir zaman kavramını gerekli kılmıştı (Pamuk, 1988, 15). Böylece
iktisat tarihi araştırmaları için önemli bir analiz aracı olarak uzun
dönem kavramı ortaya çıkmıştır
Genel olarak 1957 yılı yeni iktisat tarihi (klimetrik) akımının
başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Söz konusu yıl, İktisat Tarihi
Derneği ile Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu gelir ve servet
üzerine ortaklaşa bir konferans düzenlemişti. Konferansa Birleşik
Amerika ve Kanada ekonomik tarihini kantitatif verilerle analiz eden
tebliğler sunulmuştu. Alfred Conrad ve John Meyer’in kongreye takdim
edilen iki çalışma (Economic Theory, Statistical Inference and
Economic History ile The Economics of Slavery in the Antebellum South)
iktisat tarihine yönelik bu yeni yaklaşımın kilometre taşları oldu
(North, 1997, 412). Bu genel kanıya rağmen ekolü, 1957 yılında
kendiliğinden ortaya çıkmış bir hareket olarak görmemek gerekir.
William Parker, Douglass North ve Jonathan Hughes gibi bir çok ünlü
yeni iktisat tarihçisi 1957 yılına gelinceye kadar önemli çalışmalar
yapmışlardı. Thomas Ashton, Marc Bloch, Earl Hamilton ve W.W.Rostow
gibi öncü iktisat tarihçilerinin çalışmalarını da kilmetrik gelenek
içerisinde değerlendirmek mümkündür (Meiners-Nardinelli, 1986, 511).
Klimetrik (Cliometric) tabiri en basit şekliyle iktisat teorisi ile
kantitatif tekniklerin tarih araştırmalarına uygulanması anlamına
gelmektedir. Tarih düşüncesi –clio- ifadesinin ölçme tabiriyle
birleşmesinden elde edilen cliometric kelimesini ilk defa matematiksel
iktisatçılardan olup ilk klimetrik iktisat tarihçilerinden Lance Davis
ve Jonathan Hughes ile ortaklaşa çalışmalar gerçekleştirmiş Stanley
Reiter kullanmıştı (Goldin, 1995, 191). Bu tarihten sonra yeni iktisat
tarihi akımı klimetrik ekol olarak da anılmaktadır.
Kırk yılı aşkın bir mazisi olan klimetrik ekolün başarı grafiğini üç
on yıllık dönemde incelemek mümkündür. Dönemlerden ilki 1965-75
yılları arasıdır. Ekolün başlangıcı 1957 yılı olarak kabul edilmesine
rağmen ekol geleneği içerisinde yapılan çalışmaların ağırlık kazanması
1960’lı yılların ortalarından sonra gerçekleşmiştir. Bu durumu
klimetrik gelenekte çalışmaların kümelendiği Journal of Economic
History’de yayınlanan makalelerin oranından takip etmek mümkündür.
Nitekim klimetrik metodolojiye dayalı olarak söz konusu derginin
periyodik sayılarında yayınlanan makalelerin toplam makalelere oranı
1956-60 döneminde %10, 1961-65 döneminde %16 idi. Ancak oran, 1966-70
döneminde %43’e, 1971-75 döneminde ise %72’ye yükselmişti (Whaples,
1991, 289-301).
Ekolün ilk döneminde araştırmalar, Amerika’da demiryolları ve
kanalların ekonomik etkisi, köleliğin kârlılığı, büyük depresyonun
sebepleri ve gümrük tarifelerinin sonuçları gibi ağırlıklı olarak orta
öğretim düzeyinde öğretilen tarih konuları ve tarih ilkeleri üzerine
yönelmişti. Klimetrik hareketin ilk on yılı elde edilen araştırma
bulguları oldukça yeni idi. Ekolün en ateşli takipçileri de genç
iktisatçılardı. Onlar başarılı bir şekilde mevcut tarihi bilgilere
meydan okudular. Örneğin Amerikan iç savaşı ve Kuzeyin siyasi
güçlerinin nüfuzunun sanayileşmeyi yavaşlatmadığını, aksine
endüstrinin aynı dönemde geliştiğini göstermişlerdir.
Klimetrisyenler ikinci dönemde artık geleneksel düşünceye bağımlı
değillerdi. Ekol bizzat kendi düşünce yapısını üretmeye başlamıştı.
1975-85 arasındaki araştırmalar neticesinde yeni fikirlerin içerden
tenkidine başlanmıştı. Ele alınan konular büyük ölçüde aynı kalmasına
rağmen eski kaidelerin giderilmesi ile ekolün mensupları kendi
yerlerini net olarak belirlemişlerdi. İlk iki dönemde klimetrik
araştırmacılar günün ekonomik ve sosyal sorunlarıyla da
ilgilenmişlerdi (Goldin, 1997, 396). Böylece ekolun kendine has
düşünce ve araştırma yapısını tam anlamıyla oluşturması belirli bir
zaman diliminden sonra mümkün olabilmişti.
Klimetrik ekol üçüncü döneminde bugünü geçmiş yardımıyla açıklama
anlayışına sahip bir disiplin görüntüsündeydi. Artık düşük verimlilik,
artan gelir eşitsizliği, kadın işgücü, göç, makroekonomik
politikaların etkinliği, devletlerin ekonomik müdahalelerinin
genişlemesi gibi bugünün sorunları klimetrik öğretinin anlayışına
uygun olarak incelenmeye başlanmıştı (Goldin, 1997, 396-97). Ekolün bu
çabası bir hayli önemliydi. Çünkü geçmişle geleceğin bir çok şekilde
birbirine bağlı olduğu, geçmişin çeşitli şekillerde geleceğe yön
verdiği bilinen bir gerçekti. Ünlü iktisatçı Keynes’in iktisatçı
bugünü geçmişin ışığı altında geleceğin amaçları için incelemelidir
sözü bu gerçeğe işaret etmektedir (Cipolla, 1991, 8).
Klimetrik ekolun ortaya çıkışının, 1950’li yılların sonları ile
1960’lı yıllarda çeşitli faktörlerin uygun biçimde bir araya
gelmesiyle yakın ilişkisi bulunmaktaydı. Bu koşullar iktisatta ampirik
araştırmalar için yenilikçi bir çevre yaratmıştı. Karşılaştırmalı
istatistik ve tahminlere önem veren pozitif iktisat teorisi ile
birlikte bu alana ekonometrinin uygulanması hızla gelişmekteydi.
Bilgisayar teknolojisi hızla ilerlerken, regresyon analizleri ilk kez
geniş biçimde kabul görmüştü. Yeni veri kaynaklarının elde edilmesi,
mikro iktisadın birçok alanda ampirik verilere başarıyla uygulanması,
ampirik makro ekonominin belirgin başarısı ekolün kazandığı başarıda
katkı sağlamışlardır (Heckman, 1997, 404). Özellikle güçlü
bilgisayarların ve daha gelişmiş uygulama programlarının bulunmasıyla,
önceden analiz edilemeyen daha geniş yatay-kesit incelemelerine ve
daha uzun zaman serilerine veya veri setlerine dayalı kantitatif
incelemeler mümkün hale gelmiş ve bu sayede daha açıklayıcı bilgiler
edinilebilmiştir.
Ekolün kısa sürede gelişmesinde iktisat ve iktisat tarihinde ortaya
çıkan iki entelektüel trendin etkileşimi de önemli olmuştu. İktisat
tarihinde, daha geniş ekonomik verilerin toplanmasına yönelik bir
eğilim vardı. Ancak bunların iktisat teorisiyle irtibatlandırılması
söz konusu değildi. İktisat tarihindeki trend gerçekleri teorisiz
incelemek olurken, iktisatta ekonomik gerçeklerin analizi için artan
ölçüde karmaşık teorik ve istatistiki yöntemler ortaya çıkmaktaydı.
Yeni iktisat tarihi bu iki trendi birleştirmişti. Neticede yeni
iktisat tarihçileri ekonometrik teknikleri geniş bir biçimde
kullanarak Amerikan ekonomik tarihini baştan sona yeniden incelediler.
Aynı iş belirli ölçüde Avrupa ekonomik tarihi için de
gerçekleştirilmişti (Meiners-Nardinelli, 1986, 512). Bu hareket akımın
kısa sürede gelişmesine ve yaygınlaşmasına imkan vermişti.
Klimetrik ekol iktisat tarihine yeni bir araştırma yöntemi
kazandırmıştı. 1993 yılında Douglass North ve Robert W. Fogel’a Nobel
iktisat ödülü verilmesinde gösterilen gerekçe buydu. Onlar yeni bir
iktisat tarihi branşının öncüleri olmuşlardı. Ekol, geliştikçe ve
mensupları arttıkça temel iktisada daha fazla entegre oldu. Ayrıca
istatistiki ve ekonometrik araçlar ve teknikler tarihi olayların
ampirik olarak analiz edilmesi ve iktisat teorisi de tarihsel
verilerin yorumu ve hatalı olan tarihsel bilgilerin yeniden
değerlendirilmesi için geniş bir biçimde kullanılmaya başlanmıştır.
Fogel ve North iktisat çalışıp, tarih biliminden yararlanan ve Nobel
ödülü almış olan ilk iktisatçılar değildi. Daha önce Milton Friedman
paranın rolünü anlamak için geçmişi kullanmıştı. Aynı şekilde John
Hicks ekonomik büyümeyi anlamak amacıyla iktisat tarihini incelemişti.
Arthur Lewis iktisat tarihini kalkınma sorunlarının incelenmesi için
bir zemin olarak değerlendirmekteydi. Theodore Shultz beşeri sermaye
hakkında bilgi sahibi olmak için iktisat tarihinden yararlanmıştı.
Simon Kuznets her şekliyle bir iktisat tarihçisi olarak durmaktadır. O
halde Fogel ve North’un farkı neydi? Onlar için iktisat tarihini ayrı
bir bilgi alanıydı. Klimetrik ekol öncesinde iktisat tarihi akademik
bir disiplindi. Onun uygulayıcıları ekonomilerin tarihlerini inceleyen
tarihçiler ve iktisatçılardı. Her iki gruba da iktisat tarihçisi
deniyordu. Yeni iktisat tarihi akımı ise iktisat tarihini,
matematiksel modellerin ve istatistiğin ekonominin diğer inceleme
alanlarına enjekte edilmesine benzer bir tarzda ortaya koymuşlardı
(Goldin, 1995, 193). Ekol mensuplarını diğer iktisat tarihçilerinden
ayıran temel husus, onların iktisat teorisini bir doktrinden ziyade
bir metot olarak görülmesiydi. McCloskey bu hususta iktisat teorisi
özellikle de fiyat teorisi diğer iktisatçılar gibi klimetrisyenlerin
de tanımlayıcı özelliğidir. Bir klimetrisyen iktisat teorisini
(genellikle basit tarzda) ekonominin değil tarihin adına tarihi
gerçeklere uygulayan bir iktisatçıdır. İktisatçı bunu yaparken her
zaman kantitatif metotlar kullanmaz (McCloskey, 1978, 15) demektedir.
Buradan hareketle klimetrik ekolün sadece ekonometriye dayalı
çalışmalarla yetindiğinin anlaşılmaması gerektiğini söylemek gerekir.
Gerçekten de sosyal kurumların performansı ve yapısı da klimetrik
analizlerin konusunu oluşturmuştur. Ayrıca ekol mensuplarının
ölçülemeyen çeşitli konularda da araştırmalara yaptığı görülmektedir.
Bu açıdan ekolü diğer tarih araştırmalarından ayıran husus incelenen
konunun niteliğinden ziyade iktisat teorisinin tarihsel olaylara
uygulanmasında aranmalıdır. Kültür ve davranışlardaki değişmelerin
tarihsel sonuçları etkileyebileceği ekol tarafından kabul görmektedir.
Yeni iktisat tarihçilerinin kullandıkları metot kültürel faktörlerin
etkilerinin, ekonomik değişkenlerdeki değişmelerin etkisinin tahmin
edilmesinden sonra kültürel faktörlerin tortu bir faktör olarak
ölçülmesi gerektiği şeklindedir.
Yeni iktisat tarihi akımı ekonomik aklın ve yöntemlerin tarih
incelemelerine uygulanmasını sağlamıştır. Ekolün önemli esaslarından
birisi budur. Bugün hareket, eleştiren ve destekleyen fikirler
arasında varlığını devam ettirmektedir. Klimetrik araştırmalar
içerisinde iki önemli branş gelişmiştir. Bunlardan ilki Fogel,
Williamson, Engerman gibi bir çok seçkin klimetrisyen yazarın
kümelendiği ekonometrik tarih branşıdır. Branş dahilinde temel
ekonomik argümanların yeniden yorumlanması ve geleneksel tarihçiler
tarafından yanlış kullanılan ve yorumlanan verilerin düzeltilmesi,
geleneksel tarih bilgisinin yeniden oluşturulması ve önemli tarihsel
sorunların ve olayların yeniden yorumlanmasını sağlamak amacıyla yeni
ampirik bulguların ekonomik düşünceyle birleştirilmesi gibi çeşitli
inceleme yöntemleri ortaya çıkmıştı. İkinci branş olan mülkiyet
hakları okulu ise ağırlıklı olarak mülkiyet hakları, kurumsal değişme,
hukuk ve ekonomi üzerinde yoğunlaşmıştı. Bu yaklaşımın, tarihçileri
incelediği konuya dair sistematik bir görüş benimsemeye zorlayan
geleneksel tarihi metotlardan üstün yönleri bulunmaktaydı. Douglass
North yaklaşımın önemli savunucuları arasındaydı. O, çalışmalarında
yeni bir kurumsal ve mülkiyet hakları ekonomisi yaratmaya çalışmıştır.
Bu yaklaşımı kullanan araştırmacıların çoğu hükümetin ekonomik
büyümeyi ve etkinliği teşvik etme ya da önlemedeki rolüyle
ilgilenmişlerdir (Meiners-Nardinelli, 1986, 513-20).
Klimetrik ekolün iktisat tarihi yazımına önemli katkıları olmuştur.
North’a göre ekol, iktisat tarihçilerinin kurumlar veri iken
ekonomilerin niçin olumlu performans gösterdiklerini anlamalarına
yardım etmiştir. Bu hareket ile iktisat tarihçileri orijinal
görevlerinden birisi olan kanun, anayasa, norm, ideoloji, hükümet
birimleri, davranış kalıpları, din ya da gelenekler gibi insani
etkileşimi biçimlendiren beşeri sınırlayıcıları anlama çabalarına geri
dönmesi mümkün olacaktır. Burada zor olan, kurumsal değişimin
dinamikleri ile bu yapı ve kurumların herkesin iyiliği için nasıl
değişeceğiyle ilgilidir. Gelecekteki çalışmaların konusunu bunlar
oluşturacaktır (Goldin, 1995, 200). Entellektüel bir hareket olarak
ekol, geçmiş ekonomilerin iktisat teorisi ve kantitatif analizler
ışığında incelenmesini sağlamış ve iktisat teorisini teşvik etmek ve
uzun dönemli ekonomik büyüme hakkındaki bilgilerimizi geliştirmek
amacıyla tarihin zenginliğini kullanılmasına imkan vermiştir.
Ekol doğrultusunda yapılan çalışmalar hem iktisat teorisi ve
politikasına katkı yapmış hem de iktisat tarihinde bir çok konuyla
ilgili bilgilerimizi değiştirmiş ve zenginleştirmiştir (Grief, 1997,
400). McCloskey’e göre ekolün ilk başarısı yanlış kullanılan sayısal
verilerin yeniden düzenlenmesini ve hatalı yorumlanmış ekonomik
olayların yeniden düşünülmesini sağlamasıdır. Bu yönüyle ekol,
olaylara daha farklı bakılabileceğini göstermiştir. İkinci olarak
ekol, kantitatif yöntemler yardımıyla iktisat tarihindeki bir çok
teorinin eksiklerini ortaya koymuştur. Örneğin Rostow’un teorisine ilk
klimetrisyenlerin önemli saldırıları olmuştu. P. Deane ve Habbakuk
onun İngiliz tasarruf oranlarının artışına dair olan açıklamasına
katılmamaktadırlar. Paul David Amerika için öne sürülen take-off
tarihine itiraz etmiş ve bunu ölçüme tabi tutmuştur. Fogel ve Albert
Fishlow Schumpeter’ın demiryollarının önemi hakkındaki
değerlendirmesine katılmamışlar ve onu ölçmüşlerdir (McCloskey, 1978,
15-21). Bu doğrultuda yapılan bir çok çalışma sayesinde ekonomik
tarihle ilgili merakın sınırları bir hayli genişlemiştir.
Sanayi devrimi hakkında edinilen yeni bulgular, ekolün eski teorilere
dair bilgilerimizi genişletip revize etmesine örnek olarak
verilebilir. Gerçekten de yapılan çalışmalar neticesinde sanayi
devrimi esnasında ekonomik büyümenin niteliği ve aşamasına dair
bilgilerimiz önemli ölçüde değişmiştir. Örneğin Tunzelmann sanayi
devriminin ilk aşamalarında buhar gücünün öneminin çok sınırlı
kaldığını, Hyde teknolojik gelişmelerin benimsenmesi ve yayılmasında
hem ekonomik faktörlerin hem de teknolojide devam eden iyileşmelerin
önemini ortaya koymuşlardır. Çalışmalar bir bütün olarak İngiliz
sanayileşme sürecinin anahtar kavramlarının yeniden yorumlanmasını
sağlamış, hatta verimlilik artışındaki hesaplamalardan hareketle
sanayi devrimi tabirinin bile yanıltıcı yönlerinin olduğuna dikkat
çekmiştir (Crafts, 1989, 25-43). Kısaca yeni iktisat tarihi akımı
İngiliz sanayi devriminin yeniden yazılmasına teşebbüs etmiştir ve bu
esnada büyümenin yavaşlığına ve düzensizliğine, buhar gücünün ve yeni
teknolojilerin nispeten yavaş yayıldığına ve geçmişten ani ve
devrimsel bir kopuş olmadığına vurgu yapmıştır (Davis, 1989, 48).
Onlar, diğer yerlerde olduğu gibi İngiltere’de de sanayileşmeyi
ekonominin değişik sektörlerinde aynı anda beliren fakat uzun bir
dönem devam eden yavaş bir büyümenin sonucu olarak görmektedirler.
Yeni iktisat tarihi akımının bir diğer başarısı önemli tarihsel
sorunlar etrafında yeniden düşünmeyi ve yeniden ölçüm yapmayı
artırmasıdır. Ekol sayesinde Amerika ve yakın zamanlar itibariyle
diğer ülkelerin ekonomik tarihleri yeniden yorumlanmaktadır.
Araştırmalar oldukça geniş bir zeminde yürütülmektedir. Burada da
iktisat teorisinin araştırmalara egemen durumda olduğu görülmektedir
(McCloskey, 1978, 21).
Klimetrik ekolün iktisat tarihi yazımına olan katkıları yanında önemli
sorunlara neden olduğu da iddia edilmektedir. Bunlardan birisi ekolün
neoklasik iktisadı kullanılması nedeniyle iktisat tarihi analizlerini
önemli ölçüde sınırladığı yönündedir. Ekol ilk günlerinden beri teorik
çerçeve olarak neoklasik iktisadı kullanmaktadır. Neoklasik yapı ise
iktisat tarihi analizlerinin ilgisini piyasaların önemli olduğu
tarihsel olaylara ve konulara kaydırmıştır. Girişimcilik, işletme
organizasyonu, hükümetlerin ekonomideki rolü gibi konulara daha az
ilgi duyulmuştur.
Neoklasik iktisadın aynı tercih, teknoloji ve kaynak donanımının tüm
tarihsel olaylarda aynı ekonomik sonuçları doğuracağı şeklindeki
ahistorik yaklaşımı problemin esasını oluşturmaktadır. Çünkü bu
yaklaşım ampirik gözlemlerden çok teorik varsayımları yansıtmaktadır.
Böylece tabiat, piyasa dışı kurumların rolü, kültür, girişimcilik,
teknik ve örgütsel yenilikler, siyaset, sosyal faktörler, ekonominin
geliştiği ya da gerilediği tarihsel süreçler gibi iktisat
tarihçilerinin ilgi odağı haline gelmiş olan hususların incelenmesi
önemli ölçüde sınırlanmıştır. Bu noktada eleştirilerin neoklasik
teorinin iktisat tarihi analizlerinde kullanılmasından ziyade onun,
geçmiş ve bugünün ekonomilerinde var olan tüm sorunların ekonomik
tarih analizleri için tek bir teori bütünü olarak kullanılmasına
yönelik olduğunu belirtmek gerekir (Greif, 1997, 400-401). Bu durum
sadece incelenebilecek konular dizisini azaltmakla kalmamış, aynı
zamanda iktisat tarihinin iktisat teorisine olan katkısını da
sınırlamıştır.
Ekole yönelik bir başka eleştiri hipotezlerin daima iktisat
teorisinden çıkarılmasına ve onların doğrulanmasında istatistiki
testlerin kullanılmasına yöneliktir. Bu yöntemin sağladığı faydanın
aşırı ölçüde sınırlı olduğu ve dolayısıyla teorik hipotezlerin
istatistiki testinin tarihsel bilgi içerisinde genel
uygulanabilirlikten yoksun kaldığı iddia edilmektedir. İddianın
sahipleri Hill ve Ende’e göre eski iktisat tarihi geçmişi geleceğin
amaçları için, insanlığın gelecekte geçmişte olduğundan daha iyi bir
hayat kalitesine ulaşabilmesi amacıyla kullandığı görüşündedirler. Bu
daha genel ve önemli amaçlara ise sadece eski iktisat tarihinin insan
tecrübesinin seyrine uygulanmasıyla ulaşılabilir. İddialarını
doğrulamak için Polanyi kardeşlerin öğretilerini kullanan yazarlar,
Karl ve Michael kardeşlerin düşüncelerinin tarihsel bilgiyi yeni
iktisat tarihi sınırlarının ilerisine ulaştırdığı kanısındadırlar
(Hill, Ende, 1994, 17-26).
Klimetrik ekol, tarih araştırmalarına getirdiği karşıtgerçek
(counterfactual) yaklaşımıyla da eleştirilmiştir. Bir karşıtgerçek
gerçeğe aykırı bir hadise olup, bazı gerçek hadiselerin etkilerini
açıklamada kullanılmaktadır. Bu yaklaşımın en meşhur örneklerinden
birisi Fogel’ın demiryollarının Amerikan ekonomisi üzerindeki
etkilerini incelemesi esnasında demiryollarının olmadığını
varsaymasıdır. Böylece 1890 yılındaki milli gelirle demiryollarının
olmaması halinde ortaya çıkan hipotetik milli gelir arasındaki fark
ölçülerek demiryollarının etkisi belirlenmeye çalışılmıştır.
Geleneksel iktisat tarihçileri bu tekniği gerçek tarihin sadece
gerçekleşmiş hadiselerle ilgilendiğini belirterek eleştirmişlerdir.
Ekolün mensuplarının kullandıkları modellerin aşırı ölçüde karmaşık
olduğu diğer bir eleştiri konusudur (Meiners-Nardinelli, 1986, 516).
Buna göre klimetrik yaklaşımın sadece birkaç değişkenli, çerçevesi
daraltılabilecek nispeten önemsiz problemler için uygun bir teknik
olduğu öne sürülmektedir.
Yeni iktisat tarihi akımının içerisinde gelişmiş olan mülkiyet hakları
okulu da çok küçük şeylerden çok büyük açıklamalar yapmakla
eleştirilmektedir. Bu görüşe göre tarihi olaylar, önemli şahıslardan
geniş sosyal trendlere kadar oldukça karışık faktörlerin sonucudur.
Tarihi uygun bir tarzda yazmak için tarihsel fenomenleri tüm
zenginliği içerisinde değerlendirmek gereklidir.
Klimetrik yaklaşım her geçen gün daha farklı eleştirilere maruz
kalmaktadır. Örneğin klimetrisyenlerin, teorilerini ve istatistiki
testlerini ekonomi disiplininin içerisinden aldıkları, bu yönüyle de
(insancıl köklerine rağmen) onların daha çok iktisat bölümlerinde
ikamet eden metodolojik pozitivistler oldukları söylenmektedir (Davis,
1998, 274). Klimetrisyenler kendilerine yönelik eleştiriler hakkında
değişik cevaplar ortaya koymuşlardır. John Meyer, yapılan eleştirilere
pek katılmamakla beraber onların gayet üretici yönlerinin olduğuna
dikkat çekmektedir. Ona göre geçmiş kırk yıl içerisinde iktisat ve
tarih hem klimetrisyenler hem de onları eleştirenler tarafından
zenginleştirilmiştir. Meyer tüm siyasi öneri ve tavsiyelerin niteliği
itibariyle karşıtgerçekler olduğuna işaret ederek, eleştirilere rağmen
bu yöntemin klimetrisyenler tarafından ileride kullanılmaya devam
edileceği ümidinde olduğunu belirtmektedir. Akımın, iktisat teorisi ve
ekonometriyi tarihe katarak tarih incelemelerini dehümanize ettiği
eleştirisine karşı Meyer, kendilerinin tarihçi değil, iktisatçı
olmaları nedeniyle en iyi bildikleri şeylere önem verdiklerini ve
klimetrisyenlerin sadece kantitatif alanda değil kalitatif olarak da
gayet başarılı olduklarını ifade etmektedir (Meyer, 1997, 409-10).
Goldin yeni iktisat tarihi akımının karşılaştığı eleştiri ve
direnişleri model kullanmaya ve istatistiki tekniklere olan
yabancılıkla birlikte, elde edilen sonuçların halihazırdaki bilgilere
zıt olmasına bağlamaktadır. İktisat tarihinde diğer ampirik iktisat
alanlarından çok daha fazla geçmiş olaylarla ilgili fosilleşmiş bilgi
bulunmaktaydı. Özellikle Amerikan ekonomik tarihiyle ilgili çalışmalar
neticesinde bir çok farklı bilgiye ulaşılmıştı. Örneğin Fogel
demiryollarının ekonomik büyüme için vazgeçilmez olmadığını, Temin
Başkan Jackson’ın bankacılık politikalarının 1830 ve 1840’lı yılların
ekonomik kargaşalığının sebebi olmadığını, Conrad ve Meyer köleliğin
kârsız olmadığını, Engerman iç savaşın Kuzey eyaletlerinin
sanayileşmesinde temel bir dürtü olmadığını, Thomas denizcilik
yasalarının doğrudan Amerikan devrimine yol açmadığını ortaya
koymuşlardır (Goldin, 1995,194, 205). Kısaca yeni çalışmalarla eski
bilgilerin revize edilmesi direnişin sebeplerinden birisini
oluşturmaktaydı.
Yeni iktisat tarihi akımının geleceği konusunda ekolün mensuplarıyla
muhalifleri arasında görüş ayrılığı bulunmaktadır. Amerika orijinli
olmasına rağmen ekolün kısa sürede önemli bir gelişme kaydetmesi ve
iktisat tarihi yazımına değişik bir anlayış kazandırması yeni iktisat
tarihçilerinin ekolün geleceği hakkında ümitli olmasını sağlamıştır.
Ekolün öncülerinden olan Douglass North, yirmi yıl öncesiyle bir
mukayese yaparak gelinen aşamada daha iyimser olduğunu söylemiştir.
North’a göre ilk yirmi yılın sonunda yeni iktisat tarihi akımı
sistematik bir teori bütününü ve karmaşık kantitatif metotları
kullanarak insanlığın yakın ekonomik geçmişi hakkında yapılan
açıklamaların çoğunu önemli ölçüde değiştirmiş ya da en azından
düzeltmiştir. Bu aşamada iktisat tarihçilerinin teorik çerçeve olarak
kullanılan neoklasik iktisadın sınırlamalarını bertaraf edebilmek için
taklit geleneği içerisinde hareket etmemeleri önem kazanmaktadır.
Çünkü iktisat tarihçisinin vazifesi bir ekonomik sistemin parçalarını
bir araya getirmek olmalıdır. Aynı zamanda o, ekonomik örgütün
toplumun siyasal ve sosyal yönleriyle bütünleştirilmesi gerektiğinin
farkında olmalı ve iktisat teorisyenlerinin veri olarak aldığı
değişkenleri analiz etmelidir. Smith ve Marks’tan, Marshall ve
Schumpeter’a kadar iktisat tarihine değer kazandıran tüm kişilerin
farklı özelliği buydu. Kısaca iktisat tarihi, iktisatçıları dar
vizyonlarını iyileştirebilecek şekilde daha geniş bir bakış açısına
zorlamıştı. Bu alanda önemli bir ilerleme sağlanamamasına rağmen North
iki gerekçeye dayanarak ekolün geleceği hakkında iyimserliğini
sürdürmektedir. Öncelikle iktisatçılar tercihlerin niteliğini
incelemek, siyasi-ekonomik sistemlerle ilgili modeller kurmak,
ekonomik performansta işlem maliyetlerini dikkate almak gibi kendi
boyutlarını genişletecek çabalar içerisindedirler. İkinci olarak
iktisat tarihçileri değişim süreci içerisinde temel sorunlarla
karşılaşmaya başlamışlardır (North, 1997, 412). Demografik, teknolojik
ve kurumsal özellikler ekonomilere niteliğini kazandırmaktadırlar.
İnsanın miktar ve niteliğini tayin eden demografi, insanın doğa
üzerindeki hakimiyetini belirleyen toplumsal bilgi birikimi ve oyunun
kurallarını belirleyen kurumsal çerçeve herhangi bir zaman diliminde
ekonominin performansını biçimlendiren üç temel unsurdur. İktisatçılar
değişen dünyada beklenmeyen sonuçlara yol açmayacak politikalar
belirlemek için bu süreçleri dikkate almalıdırlar. North’a göre hem
tarihte hem de çağdaş dünyadaki değişim süreçleri iktisat bilimi için
önemli bir problem ortaya koymuştur. Bu aşamada tamamlayıcı bir görev
olarak iktisat tarihi incelemelerinin ekonominin boyutlarının
genişletilmesinde rol alması gerekmektedir (North, 1997, 413-14).
Yeni iktisat tarihi akımının başarılarıyla beraber son zamanlarda
nispi bir gerileme içerisinde olduğu görüşleri de bulunmaktadır.
Rutten’a göre ekole olan rağbetin azalması ekol içerisinde gelişmiş
olan mülkiyet hakları okuluna önem verilmemesinden kaynaklanmıştı
(Rutten, 1980, 137-42). Bir başka görüşe göre düşüş, iktisat
teorisiyle iktisat tarihi arasındaki ilişkinin tek yönlü, yani
teoriden tarihe doğru olmasından kaynaklanıyordu. Böylece
iktisatçılar, tarihi iktisat teorisi ya da ekonometrinin
uygulanmasıyla kolaylıkla düzeltilebilecek hatalarla dolu bir alan
olarak görmeye ve iktisat tarihi incelemelerine özel bir ilgi
duymamaya başlamışlardı. İktisat tarihi yazmak için gereken her şeyin
ekonomi olduğu ve çok az miktarda tarihi veriye gereksinim duyulduğu
anlayışı yaygınlaşmıştı. (Meiners-Nardinelli, 1986, 521-22). Bu görüşü
savunanlara göre iktisat tarihi yazımının bu problemi aşması için
metodolojik etkinliğini ortaya koyması gereklidir. Klimetrik ekol
tarihçiler arasında geniş kabul gören inanışları değiştirmede ekonomik
izahın gücünü ortaya koymayı başarmıştır; bu başarının devamı
dolayısıyla ekolün geleceği iktisatçıların yaygın olarak kabul
ettikleri inançları değiştirmedeki gücünü göstermesine bağlıdır
Yeni İktisat Tarihi (Klimetri) Hakkında Değerlendirme
——————————
Bugün yeni iktisat tarihi akımının nispi bir durgunluk yaşadığı
düşünülse bile iktisat tarihi yazımına önemli katkılar sağladığı
söylenebilir. Öncelikle bu akım sayesinde iktisat tarihi disiplini
giderek artan ölçüde iktisat bilimine yaklaşmıştır. Bu, tabii bir
sonuçtu. Çünkü akımın temsilcilerinin büyük çoğunluğu iktisat
menşeliydi. Dolayısıyla kullanılan yöntem ve teknikler tarih
biliminden ziyade iktisat disiplininden geliştirilmişti. Tüm bunlar,
tarihçilerin ekole yönelik önemli tepkiler ortaya koymasına sebebiyet
vermiştir. Bununla beraber yeni iktisat tarihi akımı sayesinde iktisat
tarihinin iktisat bilimi açısından taşıdığı önem daha iyi bir biçimde
anlaşılmıştır. İktisat tarihçileri artık genel olarak iktisatçılar
tarafından ayrı bir grup olarak görülmemektedirler. İktisat tarihi
biliminin elde ettiği bulguların iktisat bilimi açısından çok daha
önemli olduğu farkedilmiştir. Bugün iktisat tarihçilerinin başlıca
inceleme konuları arasında iktisadi büyüme, kurumların ekonomik
gelişmedeki rolleri ve şu anki ekonomik sorunların geçmişteki
kökenleri gibi hem iktisatçıları hem de siyasetçileri yakından
ilgilendiren hususlar bulunmaktadır. Bu da iktisat tarihinin
vazifesini daha önemli getiren bir olgudur.
Klimetrik ekolün gelişimiyle ortaya çıkan bir diğer sonuç daha iyi ve
ciddi incelenmiş verilerin kullanılmasıyla önceki bazı tarih
bilgilerinin revize edilmesi, eksik ve/veya yanlış bilgilerin
düzeltilmesidir. İktisat tarihi disiplini içerisinde daha önce genel
kabul görmüş bir çok konu hakkındaki bilgilerimiz ekol sayesinde
önemli ölçüde zenginleşmiş ve farklılaşmıştır. Özellikle kantitatif
veri ve tekniklerin geniş biçimde kullanılması sayesinde hem daha
doğru bilgiler elde edilebilmiş, hem de iktisat bilimini yakından
ilgilendiren yeni inceleme konuları ortaya çıkmıştır. O yüzden yeni
iktisat tarihi akımının iktisat tarihinin sonunu hazırladığı tezi çok
tutarlı gözükmemektedir. İktisat tarihinin iktisat bilimine yaklaşması
onun iktisat bilimi için taşıdığı önemi artırmıştır.
Klimetrik ekolün sağladığı faydalara rağmen yazılması muhtemel iktisat
tarihinin kapsamını daralttığı iddia edilmiştir. Ancak ekolün
geliştiği dönemlerde iktisat teorisinde de önemli gelişmelerin
yaşanması bu problemi hafifletmiştir. Çünkü gerek mikro gerekse makro
seviyede modellerin artması ve teorik gelişmelerin iktisat teorisiyle
tarihi arasındaki kavramsal açığı daraltması sayesinde iktisat tarihi
analizlerinin potansiyel konuları genişlemiştir.
Yeni iktisat tarihi akımının getirdiği değişiklikler, onu ABD menşeli
olmasına rağmen kısa sürede yaygınlaştırmıştır. Ekol Avrupa
ülkeleriyle beraber Kanada, Avustralya, Çin, Japonya, Rusya ve daha
bir çok ülkenin ekonomik tarihlerinin incelenmesinde kullanılmaya
başlanmıştır. Bu başarısıyla birlikte ekolün iktisat tarihini tarih
disiplininden uzaklaştırmak anlayışına yönelmemesi onun geleceği
açısından hayli önemli görünmektedir. Çünkü iktisat tarihinin iyi
tarih yazımı için önemli olduğu, bu nedenle onun tarih disipliniyle de
entegre edilmesi çabalarının benimsenmesi gerektiğini söyleyebiliriz.
Bu açıdan ekol için önemli olan tarihçilere saldırmak değil, tarih
bilimiyle sentez yollarını aramak olmalıdır. Çünkü her iki bilimin de
beşeri yönleri dikkate alınırsa iktisatla tarihin rakip değil,
birbirini destekleyen alanlar olması gerektiği anlaşılabilir. İktisat
tarihçisinin incelediği konuların iktisat bilimine önemli bilgiler
sağladığı doğrudur, ancak bu görevi iyi bir şekilde yerine
getirebilmesinde sosyal, etnik, demografik, siyasi ve entelektüel
tarih gibi diğer tarih alanlarından yararlanılması gerektiği de
ortadadır.
Makale İçindeki Referanslar:
– Cipolla, Carlo Maria, (1991), Between Two Cultures: An Introduction
to Economic History, New York.
– Cohen Jon S., (1978), The Achievements of Economic History: The
Marxist School, Journal of Economic History, cilt:38, no:1, s.29-57.
– Crafts N.F.R., (1989), The New Economic History and the Industrial
Revolution, The First Industrial Revolutions, (Ed: P.Mathias, John A
Devis), Oxford,.s.25-43.
– Davis, John A., (1989), Industrialization in Britain and Europe
before 1850: New Perspectives and Old Problems, The First Industrial
Revolutions, (Ed: P.Mathias, John A Devis), Oxford. s.44-68.
– Davis Lance E., (1998), The Cliometricians Pursue Leviathan, Journal
of Interdisciplinary History, cilt:29, sayı:2, s.273-282.
– Forster Robert, (1978), Achievements of Annales School, Journal of
Economic History, cilt:38, no:1, s.58-75.
– Goldin Claudia (1995), Cliometrics and the Nobel, Journal of
Economic Perspectives, cilt:9, sayı:2, s.191-99.
– Goldin Claudia (1997), Exploring the Present Through the Past:
Career and Family Across the Last Century, American Economic Review,
cilt:87, no:2, s.396-99.
– Greif Avner (1997), Cliometrics After 40 Years, American Economic
Review, cilt:87, no:2, s.400-403.
– Güran Tevfik, (1991), İktisat Tarihi, İstanbul.
– Heckman James (1997), The Value of Quantitative Evidence on the
Effect of the Past on the Present, American Economic Review, cilt:87,
no:2, s. 405-407.
– Hill Lewis E., Ende Eleanor T. V., Towards a personal Knowledge of
Economic History: Reflections on Our Intellectual Heritage from the
Polanyi Brothers, American Journal of Economics and Sociology, Vol:53,
no:1, 1994, s.17-26.
– McCloskey Donald N. (1978), The Achievements of the Cliometric
Scholl, Journal of Economic History, cilt:38, no:1, s.13-28.
– Meiners Roger E, Nardinelli Clark (1986), What Has Happened to the
New Economic History, Journal of Institutional and Theoratical
Economics, 142/3, s.510-27.
– Meyer John R. (1997), Notes on Cliometrics’ Fortieth, American
Economic Review, cilt:87, no:2, s.409-11.
– North Douglass (1997), Cliometrics-40 Years After, American Economic
Review, cilt:87, no:2, s.412-14.
-Pamuk Şevket (1988), 100 Soruda Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi,
1500-1914, İstanbul.
– Resnick Stephen, Wolf Richard, (1982), A Reformulation of Marxian
Theory and Historical Analysis, Journal of Economic History,
Cilt:XLII, No:1, s.53-59.
– Rutten A., (1980), But it Will Never be Science, Either, Journal of
Economic History, cilt:40, s.137-42.
– Sutch Richard (1991), All Things Reconsidered: The Life-Cycle
Perspective and the Third Task of Economic History, Journal of
Economic History, cilt:51, no:2, s.271-288.
– Whaples Robert (1991), A Quantitative History of the Journal of
Economic History and the Cliometric Revolution, Journal of Economic
History, cilt:51, no:2, s. 289-301.
belgesi-539
0 kişi bu belgeyi faydalı buldu
0 kişi bu belgeyi faydalı buldu