Uzun zaman kasların yegane enerji kaynağının karbonhidratlar olduğuna inanılmıştır. Fakat bugün egzersiz esnasında kasların sadece karbonhidratları değil lipidleride okside ettiği gösterilmiş bulunmaktadır. Kana heparin enjeksiyonu ile plazmada kasların kullanabileceği serbest yağ asidi düzeyinin arttığı ve 30dak. süren kontrol egzersize oranla kas glikojeninde %40 kadar daha az azalma olduğu gözlenmiştir. Yani plazmada serbest yağ asitlerinin artımı ile kas , enerjisini tercihen daha fazla yağdan elde etmeye başlamış kas glikojeninde ekonomi elde edilmiştir.
Ekzersizde artan epinefrin ve norepinefrin de , lipolitik etkileriyle kanda serbest yağ asidinin artmasına neden olurlar. Plazma serbest yağ asidi düzeyini diyet ile arttırma girişimleri sonuçsuz kalmıştır. Yalnız diyetle beraber eksersizden bir saat evvel alınan kahve ve çay sempatik sinir sistemini uyararak bu yolla plazma serbest yağ asidini yükselterek ve gene bu yolla kasların yağ kullanımını arttırarak uzun süreli bitkin kılıcı eksersizlerde performans arttırdığı bulunmuştur.
Kaslar yağlara oranla karbonhidratları daha tercihen kullanırlar. Gram başına karbonhidratlar yağa oranla yarı yarıya daha az enerji vermesine rağmen 1 litre oksijen ile karbonhidratlardan daha fazla enerji açığa çıkar. *Kasta meydana gelen enerjiye karbonhidrat ve yağ ne oranda katılmaktadır? Bu katılma oranına şu faktörler etki eder: 1. Diyet 2. Kassal eksersizin süresi 3. Şahsın maksimal aerobik kapasitesine oranla yaptığı kassal eksersizin şiddeti (kasa gelen oksijen kasın yaptığı işe oranla ne kadar yetersizse karbonhidrat kullanılışı o kadar fazla olur yani ‘oksijen taşıma sistemi’ kasların birden artan metabolik ihtiyacını henüz karşılayamadığı bir devirde karbonhidratlar başlıca enerji kaynağı olur ve bu sırada kas glikojen depolarında büyük bir azalma baş gösterir) 4. Bireyin kondisyon derecesi 5. Eforun tipi 6. Ortam ısısı (sıcak bir ortamda yapılan egzersiz esnasında karbonhidratlar çok kullanılır. Örneğin, 41°C ve %15 kısmi rutubette 75dak. süren bir egzersiz esnasında, ortam ısısı 9°C ve kısmi rutubeti %55 olan bir ortamda yapılan egzersize oranla %76 daha fazla kas glikojeni kaybedildiği gözlenmiştir)
Christensen ve Hansen aerobik olarak çalışan kimselerde enerjinin %50-60 ının yağdan geldiğini bulmuşlardır. Metabolik proseslerin tamamen aerobik olduğu bir şiddet ve süredeki egzersizlerde genellikle enerjinin %50-60 ı yağdan gelir. Aerobik şiddetteki efor 3 saat kadar süreli olursa yani uzarsa yağın katkısı artar ve %70 e kadar çıkar. Diğer taraftan şahsın çalışması maksimal aerobik kapasitesine yaklaştıkça enerji kaynağı olarak karbonhidratların önemi artar , nihayet sonunda bütün enerji karbonhidratlardan gelmeye başlar. Kasa temin edilen oksijenin üstünde enerji gerektiği zaman glikoz ve kas glikojen deposu anaerobik yoldan enerji sağlamaya başlarlar. 1 L oksijen , karbonhidratları yaktığında yağa oranla daha fazla enerji meydana getirir başka bir deyişle karbonhidratları yakmak için , yağa oranla daha az oksijen gerekir.
Madde 1 L O2 başına meydana gelen enerji, Kcal.
Glikoz 4,83 Yağ 4,47
Egzersizlerde total enerji metabolizmasına hem karbonhidrat hem yağların katıldıklarını söylemiştik. Antremanların en büyük metabolik adaptasyonlardan biri yağ metabolizmasına uyumdur. Maksimal VO2 nin %70 ile yürüyen koşu bandında 60 dak. koşturan maratoncularda enerjinin %75 inin yağdan geldiği saptanmıştır. Antremanlar ile kasların serbest yağ asidlerini okside etme kapasitesi artar. Spor esnasında yağ dokusunda mobilize olan ve kana geçen serbest yağ asidi artar ve böylece serbest yağ asidleri adeta karbonhidrat deposunun daha ekonomik kullanılmasını ve genel olarak performansın daha iyi olmasını sağlar. Uzun mesafeler uçan göçmen kuşlarda yağ belli başlı enerji kaynağını oluşturur.
Buraya kadar gerek karbonhidrat gerek yağ için söylediklerimizden çıkarak ; sporda performans , organizmada karbonhidrat ve yağ depolarının mevcudiyetine bağlıdır yargısına varabiliriz. Beslenme bu maddelerin gerek depolanmasında ve gerek kullanılmasında önemli rol oynamaktadır.
KASTA YAĞ DOKUSU VE KUVVET
Yağ iş yapanın her harekette, hareket ettirmek mecburiyetinde olduğu yükü arttırdığından dayanıklılıkta sınırlıyıcı bir faktör olur. Aynı çevre büyüklüğüne sahip iki kas sadece ihtiva ettikleri farklı yağ dokusu sebebiyle kuvvet bakımından farklı olurlar. Yağ yalnız kasılma gücünü azaltmakla kalmaz aynı zamanda sürtünme freni gibi ödev görerek kas fibrillerinin kasılma büyüklüğünü ve süratinide sınırlandırır.
VÜCUT YAĞI VE SPOR
Çeşitli tip sporlarda maksimum performans için kasların muhtelif oranlarda yağa ihtiyacı vardır. Bir cimnastikçi, bir yüksek atlayıcı, bir mesafe koşucusunun yağı minimal miktarlarda alması arzu edilir. Bu sporcular vücut ağırlıklarını yüksek derecede ekonomik bir şekilde hareket ettirmek mecburiyetindedirler ve herhangi bir ilave ağırlık kuvvetlerini ve dayanıklıklarını zorlar. Uzun mesafe yüzücüleri, içinde bulundukları suya ısı kaybını azaltmak için derilerine yakın bütün vücuda dağılmış muayyen bir miktar yağa muhtaçtırlar. Futbolcular (Amerikan), özellikle ödevi topu alıp hızla koşmak olan oyuncular momentuma erişmede ve hatta tekrarlayan çarpışmaların şoklarını abzorbe etmede vücut kitlelerinin yağ kısmını bir yastık gibi kullanırlar.
EGZERSİZLE VÜCUT AĞIRLIĞI VE YAĞ KAYBI
Yalnız başına egzersiz, besin alınmasında bir azaltma yapmaksızın, şişmanlarda vücut ağırlığını ve yağını azaltabilir. Yeterki enerji harcanması yeteri derecede yüksek olsun. Herhangi bir süratte günde 5mil kadar yürüyüş veya koşmadan ibaret egzersizler yapıldığı takdirde alınan besin azaltılmasa dahil vücut ağırlığı ve skinfold(deri katlanması kalınlığı) azalır. Kalori alınması iştahla düzenlenir ve egzersizle kalori sarfındaki artma telafi edilmezse yağ depoları azalır.
Kaynak: Egzersiz Fizyolojisi (Prof. Dr. Necati AKGÜN)
belgesi-2304